11 Ekim 2007

Şu Mesture Oteller

2007-07-15/18:35:00

Günümüzde parası ve zamanı olup da gidebilenler için tatil anlayışlarında hızlı bir değişim yaşanıyor. Eskiden tatil denince “deniz, kum ve güneş” üçlüsü akla gelirken, zaman içinde gördüğü ilgi büyüyerek devam eden bir “alternatif tatil” kavramı yerine oturdu. Bununla, şehir hayatından dağa-yaylaya kaçış, treking, kamp turları, dağcılık, safariler, eko turizm vb. kastediliyor. Tur şirketleri ve müşterileri; küresel ısınma, sahil kalabalıkları, tekdüzelikten sıkılma, keşif merakı yahut bir genellemeden olarak, tatil algısındaki yeni arayışlar sebebiyle bu tatil cinsinden beklediklerini bulmuş olmalılar. İlginin giderek arttığı bir gerçek.

Şimdi yeni bir tatil alternatifi daha, Konyalıların güneydeki yeni ataklarıyla gündemi epeydir meşgul ediyor. Konyalı turizm yatırımcıları harekete geçerek, bir süre önce biri Alanya, biri de Kemer’de iki büyük “tesettür otel”i hizmete açtılar. İkisi de büyük paralar harcanarak yapılmış. Tesettür otel yakıştırması da, karşı görüşteki rakiplerinin icad ettiği bir kavram. Haremlik-selamlık havuzlar ve plajlar, alkollü içeceklerin bulundurulmayışı ve müşterilerinin umumunun muhafazakâr tâbir edilen aileler oluşu böyle bir yakıştırma kaynağı. Özellikle, sözünü ettiğim otellerin açılmasından sonra, bunlarla ilgili olarak karşı görüşten medya haber ve yazıları dikkate şayan. Belli ki, yeni rakiplerin pastadan elde etmeyi hedefledikleri rakamlar hoşlarına gitmemiş. Bir de, malum önyargılar var tabii. Mesele aslında tamamen ekonomik. 2004 yılından sonra açılan bu tür otel sayısı 27 olmuş. İnternet marifetiyle bunlardan yıldızı çok olanlarının sitelerinden fiyatlarını araştırdığınızda, her ne kadar biz sektöre girince piyasa ucuzladı deseler de, hareketli sezon rakamları çok yüksek. Odasının nereye baktığına göre kişi başı 100-130 euro arasında değişiyor. Bu, iki kişinin ortalama bir memur maaşı tutarıyla 3 gün kalması demek olur. Neyse, mal müşterisine satılır misali, tercihleri sahiplerine bırakarak esas konumuza geçelim.

Bu otellerin sayısının artmasıyla ilgili olarak, bazı çevrelerin huysuzluğu aşikâr olmuş. Ben, bu huysuzluğun sadece birkaç kişiyi bağlamadığı düşüncesinden hareketle, internette geçen sene bu vakitlerde yazılmış aşırıya kaçan bir örneği, fikrin câri oluşu ihtimali sebebiyle zikredeceğim. Kaldı ki, ne bu tür otellere gidecek durumum var ne de sahiplerini tanırım. Bir durum tespiti diyelim.

Bunlardan biri, tesettür otellerin Alanya ve Türkiye Cumhuriyeti’ne hiç yakışmadığını öyle bir anlatmış ki, bu tür otel ve plajlarının da kamusal alana girdiğini sanırsınız. Gerçi zaman içinde bazı plajlarla ilgili polemikler yaşandı bu ülkede. Söz elbette ki sahibini bağlar. Adam, demokrasi var isteyen istediği yerde kalabilir klişesine, akıllara ziyan öngörüler eklemiş. Mesela, “Üniter yapıya sahip Cumhuriyet’in değerleri ile “tesettür turizmi” her konuda çakışıyormuş. “Sistemlerini şeriat düzenine göre ayarlayan bu oteller, İslam ülkelerinden turist ağırlasalar saygı duyarmış” da, “fakat iç turizmdeki böyle bir uygulama Cumhuriyetin temel ilkelerine aykırı”ymış. Tesettürlü otellerde haremlik-selamlık şeklinde havuzları ve salonları ayıranlar, bu ülkenin vatandaşlarını da ayırmış olmaktaymışlar. Bunlar, “başı açık bir bayanla, başı kapalı bir bayanın birlikte oturup konuşacağı, bir bardak çay içebileceği mekânları ortadan kaldırmışlar da, bu ayrımcılık önümüzdeki günlerde dinsiz ve dindar şeklinde karşımıza çıkacak”mış. Hatta bu durum zamanla alışveriş merkezlerine, düğün ve bayramlara da sirayet edecekmiş! Dahası da var: “Tesettürlü otellere gidip kalan insanlar, belli bir süre sonra, diğer otellerde kalan inanan insanları “potansiyel sapık” gibi görmesini sağlayacaklarmış! Bu oteller, tekke ve zaviye zihniyeti içindelermiş de! Kavram cehaleti ve tuhaf hazımsızlık, şu iki çelişkili ifadeyle sona eriyor: “Turizm evrenseldir. Tesettürlüsü veya tesettürsüzü olamaz. Dinlenmek veya tatil yapmak isteyen her insan, kimliğine, dinine, kültürüne ve bütçesine göre bir otele yerleşir. Hem dünyayı tanır, hem de dünya onu tanır. Dünya, uzay çağını yakaladı, biz hala ortaçağa özenip, geriye saymaya bayılıyoruz.”

İnişli çıkışlı olsa da, nereye gittiği belli cümleler bunlar. “Ben böyle otel istemiyorum, benim dünya görüşüme uygun değil” diyemiyor adam.

Beğenilsin yahut beğenilmesin, ihtiyaç olmuş ki, insanlar para kazanma ile ihtiyaç arasıdaki orantıyı değerlendirmişler. Hiç duymamıştım, netten öğrendim; Kemer’de, geçen Nisan’da müşterilerine kapılarını açan “gay ve lezbiyen oteli”, ilgi görmeyince adını ve konseptini değiştirmiş. Tamamı gay ve lezbiyen olan otel çalışanlarının işine de son verilmiş. Bu tesisin kapanma sebebi tepki değil, ilgi görmemesi olmuş. İlgi görseydi acaba kaç kişi yukarıdaki tepkiyi verirdi?

Ne acayip milletiz. İşimize gelmedi mi, olup biteni nasıl da eğip bükerek anlatırız. Üniter yapı ile tesettür otelini bir araya getirip yorumlamak… Alanya’da bir Afra var mesela… Haremlik-selamlık mı? Usandık şu işlerden…

0 yorum: