11 Ekim 2007

Öğretmenim Canım Benim

2006-11-24
Merhaba sevgili öğretmenler, merhaba aydınlık yarınların çalışkan işçileri, merhaba sizlere. Bugün öğretmenler günü. Öğretmenler gününüz kutlu, yarınlarınız umutlu olsun.
Bu girizgâhın benzerlerini sizler en çok, genellikle 24 Kasımlarda meslektaşınız olmayanlardan duyarsınız. Bu köşeden selamı, bugün bir meslektaşınızdan alıyorsunuz.
Sene-i devriyeniz geldi ve sizler ne kadar mühim bir iş yaptığınız ve ne kadar takdire şayan olduğunuz konusunda övgüler alacaksınız. Olsun, övgünün gecikmişi, azı çoğu olmaz. Senede bir gün de olsa başkaları tarafından hatırlanmak güzel.
Bugün öğretmenlerin sosyal meselelerinden kaynaklanan sorunları yazmaya hiç niyetim yok. Bırakalım, bunu bizim günümüzde başkaları düşünsün. Zaten türlü medya vasıtalarında özellikle bugün, onlarca köşe yazarı ve televizyon sunucusu, ironik bir lisan ile gündem gereği yazacak, seslendirecekler. Bir öğretmen dostumuzu belki de konu mankeni yaparak “bir öğretmenin günü” tarzında görüntüler izletecekler. Biz gerçeğimizi biliyoruz.
İşimiz, insan yetiştirmeye odaklı olması yönüyle son derece dinamik özelliklere sahip. Hayatı ve insanı sevmeyi zorunlu hale getiren, sabırlı olmayı, karşılıksız vermeyi zamanla alışkanlık haline getiren dinamik süreçlerden geçiyorsunuz. Peygamber gibi olmak zorundasınız. Bu sebeple öğretmenlik peygamber mesleği değil midir zaten?
Bizi asıl mutlu eden, emek verip de altın bileziklerini takmalarına yardımcı olduğumuz öğrencilerimizin iş güç sahibi olduklarını görmek değil mi? Mesele bu. Ardıç tohumunun hikâyesi gibidir onların yetişme serüveni. Ha tuttu ha tutacak, ha oldu ha olacak.
Onlarla Çorum’dan, Osmancık’tan, Gabar Dağı’ndan, İsveç’ten, Kağızman’dan, Bandırma’dan, İstanbul’dan, Bursa’dan, Çarşamba’dan, Ankara’dan, Bakü’den merhaba ile başlayan muhabbetlerim, karşılıklı gurur ve sevince dönüşüyor. İşe yaramanın verdiği hazzı yaşatıyorlar bana. Geride kalan bütün sıkıntılar unutulup gidiyor.
Öğretmenler günümüz eskilerin deyimiyle hayırların ref’ine, şerlerin def’ine vesile olsun. Böylesi temennilere çok ihtiyacımız var. Eskiden öğretmeni görünce saygıdan mıdır bilinmez, sokak değiştirenlerin çocukları şimdilerde öğretmene bıçak çeker oldular. Ondan niyaz ettim zaten.

Bir Öğretmenin Kitabı
Öğretmen Ersal Özkan’ın, “Öğrenmeyi Öğret Bana” adlı kitabı masamın üstünde. Aslında yakınımızda duran ama tanışma fırsatı bulamadığımız üretken öğretmenlerimiz var.
Konya’da ikâmet eden öğretmenimiz Ersal Bey’in kitabı beni oldukça heyecanlandırdı. Okul dışında kalan zamanlarda araştırma ve öğrenmenin içinde olmak; birtakım imkânları seferber etmek, maddi ve manevi sıkıntılara katlanmak anlamına gelir. Yapmayı sevdiğiniz bazı şeyleri ertelemek yahut yapamamak zorunda kalırsınız. Kendisini tebrik eder, meslektaşlarımıza örnek teşkil etmesini dilerim.
Kitap hakkında birkaç not:
Bahçıvanlar Basım Yayım A.Ş. tarafından basımı yapılmış. 252 sayfa ve bu yıl piyasaya çıkmış.
Ersal Bey, kitabını derinlemesine bir araştırma ile ortaya koyarken tecrübelerini harmanlamış. Günümüzün öğretim problemleri konusunda alternatifler sunmuş. Horace Mann’a ait bir sözü hatırlattı bana kitabın adı: “Özendirmeden öğretmeye çalışmak, soğuk demire çekiç sallamaya benzer.” Bu anlamda öğretmenlerimizin, minimum enerjiyle maksimum fayda elde etmelerine rehberlik edecektir diye düşünüyorum.

0 yorum: