Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

06 Şubat 2011

Meramlı Bir Portre/İğneci Bedriye


Köy ve şehir özelliklerini birlikte görebileceğiniz bir yerde çocukluk günlerini geçirmenin farklı yanları az değil. Bundan zaman zaman bahsediyorum.
70’li yıllar... Bedriye Abla, çocukluğumda korkuyla karışık saygı duyduğum nadir kişiliklerdendi. Yaz kış kimin hastası varsa, kime iğne yapılacaksa çıkar gelirdi evinden. Kalın ve sert ses tonuyla emreder gibi konuşurdu karşısındakiyle. Kısa boylu, orta yaşı çoktan aşmış harbi bu kadını tanımayanımız yoktu. Pazen pantolon giyerdi Bedriye. Üzerinde pantolon gördüğüm ilk kadındı. Elinde kocaman bir fortmen çanta. Fortmen çanta ne demekse...

Biz onu İğneci Bedriye olarak bilirdik. Bazen evinden alır gelirlerdi. Çoğu zaman da iş ortağı Süleyman motosikletinin ardına atar, Bedriye iğnesini yapana kadar dışarıda beklerdi. Ara sıra bozuşurlardı.
Çantasından gereçlerini çıkarırken evin hanımı piknik tüpünü çoktan hazır ederdi yanında. Tüpün olmadığı günlerde gaz ocağı ile kaynardı edevat. Sonraları ispirto ocağı çıktı. Bedriye söylenir dururdu kendinize bakmazsınız, sonra da yersiniz iğneyi diye. Metal şırınga kutusunu açar, uygun iğneyi bulur sonra da kocaman enjeksiyon takımını içi su dolu kapta kaynatırdı. Bu steril işlem bana bir tür cerrahi müdahale gibi gelirdi. Meraklı gözlerim kaçırmamaya çalışırdı olup biteni. Sonra Bedriye kırk yılın başında ikram edilen çay ya da kahveyi içer hızla giderdi evine. Konya’dayken bir ara gördüm onu Meram’da. Sağ mıdır bilmem.