Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

13 Şubat 2008

Ümit Bey’in Mesajı

2008-02-10 19:16:00
Türkiye’nin gerçek gündemi aslında terör, işsizlik, geçim sıkıntısı. Bir defa bunu iyi görmek lazım. Günlerden beri büyük tartışmalara sahne olan malum mevzu ise bitecek gibi de görünmüyor. Muhtelif görüş ve düşüncedeki medya ve çalışanları bu işten iyi ekmek yedi. Köşe yazarlarına sonu olmayan konular çıktı. Vekiller sabahlara kadar uykusuz kalmayı göze aldılar. Dernekler harıl harıl çalıştılar. Barolar birbirine girdi. Üniversite yönetimleri işlerini bırakıp ülkenin istiklali hususunda endişelere düştüler. Çağdaş kimseler miting alanlarına ibadet duygusuyla koştular. Sivil toplum örgütleri ardı ardına açıklamalar yaptılar. Halk adına benzersiz korku duyanlar oldu. Bütün bunlar oldu da, bu işlerden bir tek vatandaş panik olmadı. Ben şahsım adına olup bitenlere ve şu yukarıda yazdıklarıma bakarak, her şeye rağmen aklıselim bir halk kitlesinin arasında bulunmaktan kıvanç duydum. Ya bir de memleketin kahir ekseriyeti bu tartışmaların odağında olsaydı kim bilir neler olurdu?Ülkenin kalkınması adına bu kadar hassasiyet gösterilmiş olsaydı birkaç ciddi mesele galiba vuzuha kavuşurdu. Bu konuda tüketilen nefesin artık bitmesine duacı olmak elzem görünüyor. Yetti artık. Sokaktaki insana ait olmayan bir meselenin, “problem” haline getirilmesini isabetli bulmayanlara gönülden katılıyor ve mühim bir konuya geçiyorum.Bunaltıcı gündemler, sıkıcı rutin günlük hayat, alışkanlıklar insan yaşadığı müddetçe dozajı ayarlı ayarsız devam edecek. Buna itirazımız yok. Lakin bazen, sıradanlığını aşacak güzel işlerin peşinde olmalı insan. Sevdiği, beğendiği, becerikli olduğu konulara emek vererek hayatı daha anlamlı kılacak işlere meyletmeli. Küçük yaşlardan itibaren kendi yetenekleri ve ferdi farklılıkları hakkında uyandırılmayan bir toplumuz. Her bireyin ötekine göre gelişmiş özellikleri olduğu vakıasını eğitim anlayışımıza henüz yerleştirmeye başladık (galiba). Yeteneklerini şaç-sakal ağarmasına rağmen bilmeyen kitlelerin, kahvehaneleri dolduranların ta kendisi olduğunu ise hala bildiğimiz yok. Türkiye’deki kahvehane sayısı ile kişisel beceriksizlik arasında bir orantı kurmaya çalışıyorum. Mesela koca koca adamlar, kızların başlarını bağlarken ne tür bir metot uygulaması gerektiğine kafa yoracaklarına, söz gelimi müstakbel yaşlı neslin kahvehanelere meyletmesinin önüne geçecek çözüm önerilerine kafa yorsalardı ne kadar hayırlı bir iş yapmış olurlardı. Altmışını devirmiş emekli bir beyefendinin, müdavimi olduğum fotoğraf sitesinde kendini tanıtan kısa yazısını görünce malum gündem, kahvehanelerdeki doluluk ve zamanı nitelikli kullanma arasında hemen bir ilişki kurarak, bu yazı vesilesiyle ilgilisine faydalı olmayı seçtim bir eğitimci olarak. Çocuk yetiştirenlere çok ciddi bir önerim var. Eğer çocuklarınızın yeteneklerini keşfedip onların bunu geliştirmesine zemin hazırlarsanız çocukluk ve gençlik zamanlarında, haklarındaki türlü şikâyetlerinizi en aza indirmiş olacaksınız. Muhtemel gelişim streslerini aşağıya çekecek, sosyalleşmelerini hızlandıracak, belki işsizlik sorunu yaşamayacak ve en önemlisi zaman hakkında aklını kullanan bir nesle sahip olacaksınız. Ümit Bey’in buraya yazmamdan rahatsız olmayacağını düşündüğüm tanıtım yazısı aynen şöyle: “1957 İstanbul doğumluyum. Emekli memurum. Fotoğrafa 2002 yılında başladım. İstanbul Kuş Gözlem Topluluğunun üyesiyim. Fotoğrafla uğraşmanın, çekmenin, dostlarla paylaşmanın birçok hastalığın tedavisinde, ciddi olarak önerilmesinde ısrarlıyım. Benim için bir çuval ilaca bedel. Bana bu güzel uğraşı aşılayan arkadaşlara müteşekkirim. Olmazsa olmazlarım spor, müzik, kuşlar, bol sevgi, sevgi, sevgi…”Ümit Bey’in yazdıklarını ciddiye alın derim.