Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

03 Mart 2009

Ekonomi ve Ekoloji Arasında Bir Denge Yahut Lohasçılar

“Lohas”, Lifestyle of Healt and Sustainability kelimelerinin kısaltması. “Sağlıklı ve sürdürülebilir yaşam tarzı”nı niteleyen bir kısaltma bu. Batıda lohasçılık giderek ilgi görürken bu gruba dahil olanların sayısı da artmaya devam ediyor. İnsan neticede doğal olan ve fıtratına yakışanı bir şekilde yeniden bulup ortaya çıkaracak öngörü ve vicdana sahip. Bizde, dünyanın ekolojik gidişatına kafa yoran bu tarz sivil organize gruplar, akımlar ve bunların ihtiyacını karşılayan bir pazar yok denecek kadar az.

Çocukluğunda başbakan veya papa olmak suretiyle dünyayı değiştirebileceğine inanan 44 yaşındaki Claudia Langer, geçen sene utopia.de adlı bir internet portalı kurarak lohasçılığın Almanya’daki öncülerinden biri olmuş. Portalın açılışından bugüne 35 bin ütopyacının üye olduğu bu yeni anlayışın gönüllüleri, çatılara kurulacak güneş pilleri, doğal kozmetik ürünler ve doğaya en az zarar vererek nasıl tatil yapabileceklerinin hesaplarını yapıyorlar. Bunların, 80’lerde başlayan ekolojik hareketle bir ilgileri yok. Green-peace tarzı örgütlenmelerle de. Savaş karşıtı gösteriler yerine “wellness otel”lere gidiyor, mısır gevreği yerine bio-mango yiyor ve ekolojik yaşam biçimini feragatle değil hazla birleştiriyorlar. Yani bir bakıma “daha iyi bir dünya için” tüketim alışkanlığı çabası içindeler.

Bilinen diğer ekolojist akımlardan farkları, keşişvari feragat anlayışını bir kenara koyarak sürdürülebilirliği keyif alma ile bir araya getirmeleri. Kendi ifadeleriyle bunun adı, etik-ekolojik tüketim. Söz gelimi, uçakla yolculuk ettiklerinde bunu bir çevre projesine maddi katkıda bulunarak telafi ediyorlar. Bizim market veya manav raflarında arzı endam eden boyları birbirine eşit kabak, salatalık yahut patlıcan satın almak yerine, yerel ve hormon ihtiva etmeyen güvenilir gıda ürünlerini tercih ediyorlar.

Bunu fark eden bazı yatırımcılar, paralarını çoktan biyo-marketlere yatırmışlar. Getiriler açısından ciddi pazar payı elde eden yatırımcılara ulaşan istatistikler, oldukça iç açıcı. Sadece Almanya’daki eko tüketicilerin sayısı 8 milyon. Yıllık alım güçleri ise 200 milyar Avro olarak hesaplanmış. Lohas pazarı besinden giyime, yapı malzemelerinden konutlara, medyadan elektronik cihazlara kadar uzanıyor.

Lohasçıların, Avrupa ülkelerinde orta sınıf ve üstünü temsil ettiğini söylersek, bunların eğitim düzeyleri hakkında bir fikir edinmiş oluruz. Akıl ve beden sağlığı hem kendi ürettiği kaosla hem de ekolojik felaket haberleriyle giderek yıpranan Batı insanını kendine getiriyor görünürde bu tür arayışlar. İşin insanı ilgilendiren onlarca pozitif boyutu mevcut çünkü.

Türkiye’de ekolojik yatırım girişimleri henüz istenilen yerde değil. Bunun sebebini elbette özel sektör ve devlet ilgisinden evvel biraz da arz-talep meselesi olarak görmek lazım gelir. Vatandaşın geliri ve eğitim düzeyi ne böyle örgütlenmeler oluşturmaya ne de girişimci için pazar açmaya şimdilik yeterli değil. Batıdaki orta sınıfın, bizde ekonomik anlamda iyi durumda ve eğitimli sayılabilecek bir gelir grubuna karşılık geldiği göz önüne alınırsa durum daha iyi anlaşılacaktır.

Sözünü ettiğim konulara hayli ilgi duyan sade bir tüketici sıfatıyla, eko tarım ve turizmden gelir elde etme uğraşı veren organik tarım çiftlikleri hakkında birkaç yazı yayınlamıştım geçen yıllarda. Şimdi buradan aynı çağrıyı yinelemekte fayda görüyorum. Adı lohas veya başka bir şey olmasa bile, bizim insanımızın da tüketim algısında değişimler mevcut. Özellikle, geçim derdinde olan köylünün bir an evvel kendini yenilemesi lazım. Organik tarım ve turizmden gelir elde etmek için yüksek tahsili yapmış olmaları gerekmiyor. Biraz merak ve kaynağından doğru bir istişare ile hem kendileri hem de başkaları için fayda üretebilirler.