11 Ekim 2007

Medeniyetler İttifakı mümkün mü?

2007-01-09/19:51:00
Samuel Huntington’un “medeniyetler çatışması” tezi uzun süredir tartışılıyor. İspanya Başbakanı Zapatero ve Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın “medeniyetler ittifakı” teşebbüsü konusundaki girişimleri de devam ediyor.

Yaygın kanaate göre “Huntington’un tezi, hegemonyasına dayanak arayan Amerika’nın ihtiyaç duyduğu en önemli şeyi, inandırıcı bir düşmanı vaat ediyordu.

Huntington, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra rekabet ve düşmanlığın yeniden dünya dengelerini belirleyeceğini, geleceğin çatışma ve kutuplaşma ekseninin medeniyetler arasında gerçekleşeceğini iddia etmişti. Bu tezden de sadece İslam dünyası ile Batı medeniyeti arasında bir çatışma yaşanacağı sonucu çıkartılmıştı. 11 Eylül sonrasında Avrupa başkentlerinde yaşanan, Türkiye’nin de nasibini aldığı terör olayları, bu iddianın gerçekleştiği ve dünyanın İslam ile Batı arasında bir medeniyetler çatışmasına sahne olduğu kanaatini kuvvetlendirdi. Bu kanaat, özellikle Batı’da gelişen İslam düşmanlığının da mesnedini oluşturdu.”

Öyle görünüyor ki, “içi doldurulması son derece zor bir kavram” olan “Medeniyetler ittifakı”, felâket tellalı Huntington’un iddiasının antitezi olarak üretildi. Lakin bu antitezin karşısında dünyayı bir an önce kıyamete (Armageddon’a) sürüklemek için çırpınan Evangelist Bush ve destekçileri var. Yani meseleye ABD’de cephesinden ve dünyada olup biten gelişmelerden bakıldığında, ufuklarda bir ittifak imkânı görünmüyor. Huntington’un iddiası ile Bush’un “ötelerden gelen” emre itaat çabaları birbirine fevkalade uygun. Hatta aynı şey.

Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın medeniyetler ittifakı projesi içerisinde, “İslam Medeniyeti’ni temsilen bir misyon üstlenmesinin kendisi ve Türkiye için bir şeref olduğunu, Hıristiyanlığı ve zımnen Yahudiliği temsil eden İspanya Başbakanı ile eş başkan olarak medeniyetler ittifakı çabalarında Birleşmiş Milletler nezdinde baş aktör olarak rol almasının aynı zamanda Türkiye için büyük bir kazanım anlamına geldiği” görüşünde olanların yanında, bu projenin bir ütopyadan ibaret olduğunu savunanlar mevcut.

Böyle bir girişimin sonucu ne olursa olsun tarihi bir zemin oluşturduğuna kimsenin itirazı olacağını düşünmüyorum. Dünya kurulalı beri, devletler bazında böyle bir teşebbüsün bizim bildiğimiz bir örneği yok.

Ancak toplumları birbirine yakınlaştıran yahut uzaklaştıran temel vasıtanın, din mefhumunu çerçeveleyen kurallar/önyargılar olduğunun gözden kaçırılmaması lazım. Yani Yahudi ve Hıristiyan seçmenlerinin iradeleriyle gelen iktidarların siyasi bütün adımları, geleneksel önyargılara, dolayısıyla dini saiklere bağlı. Bunun en açık örneği AB-Türkiye ilişkilerinde yaşanan sorunlar.

İttifakın dini ayarlarını yapmadan diğer ayarlarını yapmak nasıl sonuçlar ortaya çıkaracak, bunu zaman gösterecek. Ayardan, karşılıklı tavizler vermeyi değil asgari müştereklerde buluşmayı kastediyoruz. Malum taviz meselesi en fazla dinler arası diyalog konusunun antitezi.
Bütünden gelerek birkaç varsayımda bulunalım. Görünüşe göre, Evangelist Bush’un medeniyetler ittifakı konusunda resmi-gayri resmi bir girişim ve kabulü olmayacak. ABD’nin medeniyetten anladığı, yanı başımızdaki Irak’ta şiddet ve kan olarak tezahür ediyor. ABD, kendisi gibi olmayanı dini/tarihi önyargılarıyla medeni kabul etmiyor. Bir ittifak imkânı olacaksa şart, öncelikle İspanya ve Türkiye öncülüğünde Avrupa’yı kapsayan bir Doğu ittifakının gerçekleşmiş olması. Bundan da öncelikli şart, ülkemizin AB’de kabul görmesi. Ancak bütün bunlardan da önce bizim kendi içimizde bir ittifak ruhunu yakalamamız gerekiyor. Görüldüğü gibi dizi dizi şartlar, ittifak için sırada bekliyor. Bunların aşılamaması, medeniyetler ittifakı girişimini tarih kayıtlarının romantik/duygusal satırları arasında bir yere koyacaktır.

21. asır kültürlerin uzlaşmasına sahne olacak diyenlerin iyimserliğinin gerçekleşmesine şahit olmak istiyoruz. Gözyaşının sona ermesini, şiddetin insanlığın ayıp ve günahı olduğunu kavrayanların artmasını diliyoruz.

0 yorum: