Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

14 Kasım 2018

Din Bile Kurmayan Konfüçyüs Nasıl Tanrılaştırıldı?



Konfüçyüs’ün etkisi, öğrencileri ve takipçileri sayesinde ölümünden kısa süre sonra görülmeye başlandı. Takipçilerinden Mensiyüs ile Hsun Tzu, Konfüçyüsçü düşünceye kendi fikirlerini, kendi vurgularını da katarak, seçkinlerin eğiticisi oldular. Kısa ömürlü Ch’in hanedanlığı döneminde (MÖ 221-MÖ 205) Konfüçyüs ve ekolü yok sayıldı. Fal, tıp ve tarım kitapları dışındaki kitapların yakıldığı bu dönemde Lun Yu da yakılan kitaplar arasındaydı. Ancak geçici bir unutuluştan sonra hükümdarlar Konfüçyüs’ün kuramının, feodal toplumun istikrarı için çok yararlı olduğunun farkına vararak, Konfüçyüsçülüğe devletin yasal öğreti ideolojisi konumunu tanıdılar. Aynısının Konfüçyüs’e de sunulacağına dair ferman yayınlamıştır.Konfüçyüs’ün adına mabedler inşa etme geleneği bu asrın başlarına kadar devam etmiştir.
**
Konfüçyüs’ün etkisi, öğrencisi Tseng-Tzu, erkek torunu Tzu-Ssu, en büyük takipçisi Mensiyüs ve Hsün-Tzu’un öğretileri sayesinde, ölümünden kısa süre sonra artmaya başlamıştır. Kısa ömürlü Ch’in hanedanlığı döneminde geçici bir unutulmuşluktan sonra o, Han hanedanlığı döneminde (M.Ö. 206-M.S.225) meşhur olmuş; ahlâkî ve politik etkileri de giderek artmaya başlamıştır. Hatta dönemde onu tanrılaştırma teşebbüsleri bile olmuştur. Böylece, yeni bir din ortaya koymayı düşünmediği halde, Lu’nun prensi onun onuruna bir mabed inşa etmiş ve onun adına kurbanlar sunulmaya başlanmıştır. Bu durum, Konfüçyüsçülüğün bir din olarak başlangıcı sayılmıştır.

Daha sonra Konfüçyüs’ün öğretileri, imparatorluk törenleri ve imparator tarafından Gök’e yapılan ibadetle irtibatlandırılmaya başlanmıştır. Çin yönetimine bağlı bütün bölgelerde Konfüçyüs’e de ibadet edilmesi emredilmiştir. Böylece Konfüçyüsçülük, Çin’in resmî ve millî dini haline getirilmiştir. Konfüçyüsçülüğün millî din olarak kabul edilmesinde, imparatorun, kendisinin “Göğün Oğlu” olduğu şeklindeki tasavvurunu dinin merkezine daha fazla yerleştirmesi etkili olmuştur. Han hanedanlığı döneminden itibaren, pek çok aile tarafından riayet edilen atalarla ilgili törenler bilgin sınıfının resmi kültü haline gelmiştir. Konfüçyüs’e ibadet de, atalara tapınmanın bir uzantısı, özel bir tatbik şekli olarak telakki edilmiştir. Çünkü başlangıçta Konfüçyüs’e kendi torunları tarafından, alışılmış olduğu şekilde tapınılmış; daha sonra Han hanedanları tarafından mezarı başında kurbanlar sunulmaya başlanmıştır. M.Ö 125’te ona, imparatorlara verilen şeref ve paye verilmiş; M.S.1’de Dük12 adı verilmiş; 492’de kendisine, “Saygı değer Ni, iyi yetişmiş Bilge” ünvanıyla hitap edilmiştir. 609’da her eğitim yerinde onun adına bir mabed yapılması emredilmiş ve “En Büyük Muallim”; 659’da “K’ung, eski Muallim, gerçek Bilge” ünvanı verilmiş; 739’da Prens denilmiştir. İmparator Yuan Tsung (M.S.713-776), ona “İyi Yetişmiş Bilge Kral” ünvanını vermiştir. Cheng Tsung (1068-1086) onu, “imparator” ünvanına yükseltmiştir13. 1308’de “Kusursuz Büyük İnsan ve En Büyük Bilge” ünvanına layık görülmüştür. Nihayet 1906’da İmparatoriçe Dowager, Gök’e sunulan kurbanların aynısının Konfüçyüs’e de sunulacağına dair ferman yayınlamıştır.

Konfüçyüs’ün adına mabedler inşa etme geleneği bu asrın başlarına kadar devam etmiştir. Ayrıca, 1912’ye kadar imparator onun şerefine, ilkbahar ve sonbaharda olmak üzere, yılda iki defa kurban sunmuştur.
 
(Ahmet Güç, Konfüçyüs ve Konfüçyüsçülük, ULUDAĞ ÜNİVERSİTESİ İLÂHİYAT FAKÜLTESİ
Cilt: 10, Sayı: 2, 2001 ss. 43-65)

Konfüçyüsün temel amacı ve ideali “tartışmalardan uzak ve tümüyle uyum içerisinde yaşayan bir toplum ve dünya kurmak”tı. Bu ideale ulaşabilmek için ise, ideal insanı tanımlamak ve onun ortaya çıkmasına yardımcı olmak gerekiyordu. Öğretisinde öteki dünya, tanrı, ruhlar, doğaüstü varlıklar ve benzeri kavramlara ve olgulara yer vermemişti. Çünkü bu alan, onun ilgi alanına girmiyordu. Konfüçyüs bir din kurucusu, ya da bir reformcu olarak ortaya çıkmamış, bozulmuş ve yıkılmak üzere bulduğu Kadim Çin dinini canlandırmaya çalışmıştır. Misyonunu, “Ben eskiye inanan biriyim; bir kurucu değil bir aktarıcıyım.” sözleri ile tarif etmiştir. Dört kavram üzerinde durur:
Anaya ve babaya saygı (, xiao),
İnsancıllık / merhametlilik (, ren),
Adalet (, yi),
Yazıtlar / ayinler