Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

02 Ağustos 2016

Halil İnalçık Vefat Etti


 Prof. Dr. Halil İnalcık (7 Eylül 1917, İstanbul - 25 Temmuz 2016, Ankara), uzun süredir tedavi gördüğü Ankara Güven Hastanesi’nde pazartesi akşamı (25 Temmuz 2016) 100 yaşında vefat etti. 

Hâlbuki Ankara’da Bilkent’teki dairesinde daha birçok kitap yazma planı yapıyordu. Birçok öğrencisine yıllardır biriktirdiği fişleri vererek onların akademik çalışmalarını yönlendiriyordu. Aslında ciğerlerinden ufak bir rahatsızlık sebebiyle hastaneye yattığında hepimiz “Geçer” diye düşünmüştük. Çünkü daha önce de bu tür sorunları atlatmıştı. Fakat bu sefer öyle olmadı. Allah rahmet eylesin.



Tarih ile fizik arasında

100 yaşında hayatını kaybeden Prof. Dr. Halil İnalcık, Cambridge Uluslararası Biyografi Merkezi’nce dünyada sosyal bilimler alanındaki sayılı 2 bin bilim adamı arasında gösterilmiştir. 

Prof. Dr. İnalcık, 7 Eylül 1916’da İstanbul’da doğdu. Kırım göçmeni bir baba ve İstanbul hanımefendisi bir annenin çocuğuydu. Babası 1905’te İstanbul’a geldiğinde tıpkı Kırım’da olduğu gibi bir kolonya imalathanesi açarak işletmeye başladı. Fakat Cumhuriyetin ilanıyla Atatürk’ün yakınındaki Tatarların da etkisiyle aile, 1924 yılında Ankara’ya taşındı. Halil İnalcık bu sırada 8 yaşındaydı. İlk eğitimini geleneksel olarak ailesinden almıştı. Babası Seyit Osman Nuri Bey ve annesi Ayşe Bahriye Hanım, birçok zorlukla karşılaşmalarına rağmen Halil İnalcık’ın eğitimine çok önem verdi. Halil İnalcık, ailesinin de teşvikiyle 1923-1930 arasında Ankara Gazi Mektebi’nde ilk tahsilini yaptı. Babası Mısır’a gitmiş ve geri dönmemişti. Bu nedenle annesi onu büyüttü. İnalcık, orta öğretimine Sivas Muallim Mektebi’nde başladıysa da Ankara’da Gazi Muallim Mektebi’nde 1931 yılında tamamladı. Lise öğrenimini ise o dönemde birçok öğrencinin yatılı olarak okutulmak için seçildiği Balıkesir Necati Bey Muallim Mektebi’nde 15 Eylül 1935’te bitirdi. Balıkesir Necati Bey Öğretmen Okulunda fizik öğretmeni Nusret Kürkçüoğlu ve tarihçi/edebiyatçı Abdülbaki Gölpınarlı’dan oldukça etkilenmişti. Fiziği sevmesinin nedenini çoğu zaman mühendis gibi düşünmesine bağlamıştır. Tarih ile Fizik arasında gidip geldiğini dile getiriyordu. Balıkesir’den mezun olunca artık öğretmen olmuştu. Fakat okuldaki başarısı ve kitaplara ilgisi öğretmenlerinin dikkatini çekmişti. Yeni kurulacak DTCF için önceden öğrenciler seçilmesi talimatı verilmişti. Halil İnalcık da seçilen bu öğrencilerden birisiydi. Fakat bunun için imtihana girmesi gerekiyordu.

Cumhuriyet kurulduktan sonra Atatürk, Ankara’da Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi (kısaca DTCF), adıyla özel görev yüklediği bir bilim merkezi kurmuştu. Atatürk’ün amacı Türk dilini, Türk tarihini ve Türk kültürünü derinliğine araştırabilecek bir yüksek eğitim kurumu oluşturabilmekti. TBMM tarafından 14 Haziran 1935’te kabul edilen bir yasayla kurulan, 1936 yılında 195 öğrenci ile öğretime başlayan Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinin 31 numaralı öğrencisi de Halil İnalcık’tı.

İnalcık’ın fakültedeki şansı, hocasının Fuat Köprülü olmasıdır. Fuat Köprülü 1941 yılı eylül ayına kadar fakültede görev yaptı. Tabiatıyla Köprülü’nün bütün öğrencileri şanslıdır ama hayatın verdiği şansı kullanmak biraz da kişilerin gayretine bağlıdır. Bu şansı kullananlar arasında Halil İnalcık’ı hatırlamak lazım. Mustafa Akdağ, İbrahim Kafesoğlu, Osman Turan da fakültenin ilk mezunlarıdır. İlk talebeler 28 Mart 1940’da mezun oldular.

Halil İnalcık, 1936’da eğitime başlayan DTCF’de Yeniçağ Tarihi Kürsüsünde Muzaffer Göker, Şemsettin Günaltay, Fuad Köprülü vd. hocalardan ders almıştır. 1940’ta mezun olan İnalcık, Timur üzerinde hazırladığı bir seminerle Fuad Köprülü’nün dikkatini çekmiş ve Köprülü’nün tavsiyesiyle DTCF Yeniçağ Kürsüsü’ne 30 lira maaşla ilmî yardımcı tayin edilmiştir. İlmî yardımcılardan aynı tarihte tayini yapılanlar arasında fakültenin ilk mezunlarından Halil İnalcık (Tarih), Cahit Kınay (Arkeoloji), Şerif Baştav (Hungaroloji), Muhaddere Özerdim (Sinoloji), Nimet Dinçer-Özgüç (Arkeoloji), Emin Bilgiç (Eski Çağ Dilleri), Kemal Balkan (Sümeroloji) ve Firuzan Kınal (Eski Çağ Dilleri) bulunmaktadırlar. Mehmet Altay Köymen de aynı senenin sonunda (30 Kasım) ilmi yardımcı olarak atanmıştır.

Arşivlerde sabahlardı
1942’de “Tanzimat ve Bulgar Meselesi” adlı teziyle doktor oldu. Bu tezini 2 yıl gibi kısa bir sürede yazmıştır. Tezi tüm bilim camiasında büyük bir yankı uyandırdı. Hatta Bulgaristan elçiliğinden bir heyet özellikle fakülte dekanı Enver Ziya Karal’ı ziyaret ederek bu tezin Balkan tarihinde yeni bir ufuk açacağını dile getirmişlerdir. 28 Nisan 1942’de Yeniçağ Kürsüsü’nde asistan olan İnalcık, 15 Aralık 1943’te “Viyana’dan ‘Büyük Ricat’e Osmanlı İmparatorluğu ve Kırım Hanlığı” adlı teziyle doçent olmuştur. Halil İnalcık ile Osman Turan aynı gün doçent olmuşlardır. İnalcık, 1945’te DTCF Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü’nden Şevkiye Işıl hanımla evlenmiş ve bu evlilikten Günhan adlı çocukları olmuştur.

İnalcık, Fuad Köprülü’nün de yönlendirmesiyle araştırma sahasını doktora tezinden itibaren Osmanlı İmparatorluğu’nun sosyal ve ekonomik meselelerine yoğunlaştırmıştır. Osmanlı Devleti tarihini yazmak ve gerçekçi bir tarih ortaya koyabilmek için arşivlerde sabahlamıştır.

Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi, kurulduğu ilk yıllardan itibaren Atatürk’ün ilgisine mahzar olmuştur. Atatürk’ün sık sık fakülteyi ziyaret ettiğini biliyoruz. Hatta bir kısım kabiliyetli talebeler daha fakülteden mezun olmadan yabancı dil öğrenmeleri için yurtdışına gönderildiler. Merhum Halil İnalcık da İngiltere’ye gönderildi. 1949’da gönderildiği İngiltere’de British Museum, Public Record Office’te araştırmalar yaptı. İngiltere’den 1 Şubat 1951’de Türkiye’ye dönen İnalcık, 2 Haziran 1952’de “Viyana Bozgun Yıllarında Osmanlı-Kırım Hanlığı İşbirliği” teziyle profesör oldu.

1953-54 ders yılında Columbia Üniversitesi School of International Affairs’a ziyaretçi profesör olarak çalıştı. 1956-57’de Rockefeller Vakfı’nın bursuyla Harvard Üniversitesi’nde “research fellow” olarak bulundu. 1957’de Türkiye’ye dönen İnalcık, üniversitede Osmanlı, Avrupa ve Amerika tarihi, İdari Teşkilât Tarihi, Devrim Tarihi derslerini verdi. 1960’ta İsrail İbranî Üniversitesi’nde çalıştı. 1961-1962’de yedi ay kadar Beyrut’ta bulundu. 1967’de Münih, Princeton ve Pennsylvania üniversitelerinde misafir profesör olarak dersler verdi.

İnalcık, 1972’de DTCF’den emekli olmuştur. 1972-1992 yılları arasında Amerika’da çalıştı. 1972-1986 yılları arasında Chicago Üniversitesi tarih bölümüne çalışmış ve 1986 yılında ikinci kez emekli olmuştur. 1989’da eşi Şevkiye Hanım’ı kaybetmesinden sonra bilimsel çalışmalarını Türkiye’de devam ettirmeyi kararlaştırdı. 1990-19992 yıllarında Harvard ve Princeton üniversitelerinde misafir profesör olarak dersler verdi. Halil İnalcık, 1993 yılından itibaren Bilkent Üniversitesi’nde devam ettiği akademik çalışmalarını ölüm günü olan 25 Temmuz 2016 tarihine kadar devam ettirmiştir.

Türk tarihinin medeni yüzü

Halil İnalcık’ın dört uzmanla birlikte hazırladığı “An Economic and Social History of Ottoman Empire” adlı eseri dünya üniversitelerinde el kitabı olmuştur. İnalcık, bu eserle, Osmanlı Türk tarihinin medeni yüzünü dünyaya tanıttıklarını dile getirmiş ve bununla iftihar ettiğini söylemiştir. Halil İnalcık, hayattayken tarih ve bilim alanındaki nihai amacını şöyle açıklamıştır: “Biz Avrupa’da Osmanlı hakkında bilinen yanlışları düzeltmeye çalıştık. “Osmanlı ve Türkler barbardı, uygarlığa hiçbir katkıları yoktur” gibi düşünceleri düzeltmeye çalıştık. Ve bugün görüyoruz ki Avrupa üniversitelerinde bizim yazdıklarımız okutuluyor. Öyle ise muvaffak olmuşuz demektir.”

İnalcık, Türk tarihçilerine şu öğütlerde bulunmuştur: “Türk tarihçilerine bir öneride bulunmak gerekirse diyebilirim ki daima belgelere sadık kalın. Eğer hakikati ortaya çıkarırsanız bu daima bizim lehimizedir, çünkü bugüne değin tarihimiz hakkında yazılanların çoğu ya yalandır, ya çarpıtmadır. Eğer mübalağa yaparsanız kendinizi kabul ettiremezsiniz, sizi ciddiye almazlar.”

İnalcık’ın Türkiye sevgisi hiçbir şeyle karşılaştırılamaz. O hep vatanının ve milletimin yanında olmuştur. Bu konuda kendisine, siz bütün kariyeriniz boyunca ne yaptınız diye sorulduğunda şu cevabı vermiştir: “Bütün çabalarım Türk tarihçiliğini modern tarihçilik düzeyine çıkarmaktır. Benim tarih anlayışım devletlerin tarihini ortaya çıkarmaktan ziyade halkın tarihini, halkın geçmişte nasıl yaşadığını, sosyal hayatını, ekonomisini, gündelik yaşantısını ve bunları belirleyen şartları ortaya çıkarmaktır. Bizim tarihçiliğimiz ise bu konulara yeni yeni ilgi duyuyor.”

salihyilmaz76@gmail.com
Alıntı: Star Gazetesi-30.07.2016  19:11