Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

25 Eylül 2016

Mihirmah Sultan Caminin Yapılışı


Mihrimah; güneş ve ay demektir, Mihir güneş, mah ise ay. Babası kızına Mihrimah Sultan Süleyman adını koyarken bir Yanagi güneş öbür Yanagi ay gibi parlak olsun diye koymuştur.
Mihrimah büyür, 18-19 yaşına gelir. Sarayın entrikalarından sıkılan Mihrimah o dönemde politik bir evlilikle Rüstem Paşa'yla evlenir. Rüstem Paşa Mihrimah'ın Ruhuna uygun bir damat olmamıştı. Ve Mihrimah içine kapandı, sonra kendi gelirleriyle İstanbul'da güzel eserler yaptırmaya başladı. Bir gün Mimar Sinan Usta'yı çağırdı ve dedi ki "Usta benim için İstanbul'da güzel bir yerde güzel bir külliye yap."
Sinan: "yapayım sultanım nereye?" Dediğinde "yerini sen seç" dedi Mihrimah. Ve Sinan, Üsküdar'da, Sultan Tepesi'nin yamaçlarını seçti, Mihrimah Külliyesi'ni oraya yaptı.
Mihrimah Külliyesi o kadar zarif ve şehre yakışmıştı ki Üsküdar, İstanbul'un karþýsýnda Mihrimah Külliyesi'yle zenginleşmişti. Mihrimah Külliyesi cidden çok güzeldi. Ve ondan sonra Sultan Tepesi'nin yamaçlarına yapılan bütün ahşap evler Mihrimah'ın güzelliğine uysun diye özel bir mimari izinle yapıldı. 

Şöyle ki;
Külliye'nin arka planında kalan Sultan Tepesi'ne yapılacak evlerin pencere ve kapı büyüklükleri normal boyutlardan 2 / 3 oranında daha küçük yapılacaktı. Bunun amacı ise insanların pencere ve kapı algılaması aynı olduðundan, arkadaki evleri normal boyutta düşünmesini sağlayarak külliyeyi ön plana çıkarmaktı. Yani arkadaki evlerin Pencereleri ve kapıları, Mihrimah Külliyesi'ni daha ihtişamlı göstermeye yardımcı olacaktı. Kısacası Tepesi'ne bakanlar Mihrimah Sultan Külliyesi'ni bir göz aldatmacasıyla 2 / 3 oranında daha büyük görüyorlardı.

Mihrimah Sultan Külliyesi (Üsküdar)

Aradan yıllar geçti. Mihrimah yeniden para biriktirdi ve Mimar Sinan Usta'yı yeniden çağırdı. Dedi ki: "Usta, benim için yeni bir külliye yap" o zaman Sinan Usta: "yapayım sultanım nereye?" Mihrimah dediğinde "yerini yine seç seç Usta" dedi. Ve Mimar Sinan İstanbul'un yedi tepesinden en güzel, en yüksek olan tepeyi bugün ki Edirnekapı dediğimiz surların dibindeki tepeyi seçti. Ve yine oraya bir mescit, bir mektep, bir camii, bir medrese, bir hamam, bir sebil, bir Çeşme vb. bir külliye yaptı ...

Mihrimah Sultan Camii (Edirnekapı)

Çok sonra Tanzimat yıllarında bir şair bir gün her iki külliyeyi aynı anda görebileceği bir yerde durdu. Ve o zaman bir şeyi keşfetti. Mimar Sinan iki külliyeyi öyle iki noktaya yapmıştı ki; İlkbaharda Sabahleyin Üsküdar'daki Mihrimah Camii'nin iki minaresinin arasından Güneş Doğarken Edirnekapı'daki Mihrimah Camii'nin kubbesi üzerinden ay batıyor, akşamleyin Üsküdar'daki camiinin iki minaresinin arasından ay Doğarken Edirnekapı'daki camiinin kubbesi üzerinden güneş batıyordu.
Kadının adı Mihrimah idi. Yani ay ve güneş. Ve Mimar Sinan öyle iki yere iki külliye yapmıştı ki, gökkubbenin altında binlerce yıl adını andırabilecek bir güzelliği ona hediye etmişti aslında. Belki de bu olağanüstü düşünce, naif ve dillendirilmemiş bir sevdanın sonucu aklına gelmişti Sinan'ın ...

--
Ahmet Eser

DABBETULARZ NEDİR ?

S)1
Mesut YAZICI1  
Bu ibare Sebe suresinin 14. ayetinde, Hz. Süleyman’ın  yaslanmakta olduğu asasını kemirerek aşındırmak suretiyle cesedinin yere yığılmasına ve öldüğünün anlaşılmasına vesile olan bir tür kurt manasında geçer.   ﱠ َﻓَﻠﻤ ِﻪ ِﺗْ ْﻢ ﻋَﻠَﻰ َﻣﻮ ُ ﱠﻬ ﻟَ َﺎ د َت ﻣ ْ َﻤﻮ ْ ِﻪ اﻟ ْ َﻀَﻴْﻨَﺎ َﻋَﻠﻴ ﱡﻦِ ﺎ ﻗ ﺠْ ﱠﺮ َﺗَﺒﻴﱠَﻨِﺖ اﻟ َ َﻠَﻤﱠﺎ ﺧ ﻓُ ﻨَﺴَﺄَﺗﻪ ِ ُآُﻞ ﻣ ْﺄَ ِض ﺗ ْ َﺄر ْ اﺑﱠُﺔ اﻟ َ ﱠﺎ د ِﻟ إ ِ اﻟْﻤُﻬِﻴﻦ ِ ِﻲ اﻟْﻌَﺬَاب ﻮا ﻓ ُ َﺎ َﻟِﺒﺜ َﺐ ﻣ َْﻐﻴ ْ اﻟ َ َﻤُﻮن َﻌْﻠ ُﻮا ﻳ َﺎﻧ ﱠْﻮ آ َن ﻟ أ 
Bu ayet, dabbetularzın öneminden ziyade, cinlerin gaybı bilmediklerini, biliyor olsalardı çoktan ölmüş olan Hz. Süleyman’a halen hizmete devam etmeyeceklerini vurgulamaktadır.  
Bir de Neml Suresinin 82. ayetinde benzer bir ibare vardır. 
  َا َ وَإِذ ﱠنَ ﻨ أ ْ َﺮﺟ ْ َأﺧ ْ ِﻬﻢ ْ َﻋَﻠﻴ ُ ْﻮل َ َوَﻗَﻊ اْﻟﻘ ْ ﻠﱢُﻤُﻬﻢ َ ِض ُﺗﻜ ْ َﺄر ْ اﺑﱠًﺔ ﻣﱢَﻦ اﻟ َ ْﻢ د ُﻬَ ﺎ ﻟ  ﻮَن ُﻨِﻮﻗ ُ َﺎ ﻳ َﺎﺗِﻨَﺎ ﻟ ِﺂﻳ ُﻮا ﺑ َﺎﻧ اﻟﻨﱠﺎَس آ  Burada, müşriklerin ve israiloğullarının Hz. Peygamber’e iman etmemiş olmaları kınanmakta ve bunun vahim sonuçlar doğuracağı tehdidinde bulunulmaktadır. Ayetin ilk etapta manası şöyledir: 
 Onlara gazap hükmü verildiğinde arzdan  “insanlar ayetlerimizin farkında değildi” diyecek bir dabbe çıkarırız.  Diyanet İşleri Başkanlığı’nın yayınladığı çeviride şu mana verilir 
 Kendilerine söylenmiş olan başlarına geldiği zaman yerden bir çeşit hayvan çıkarırız ki o, onlara insanların ayetlerimize kesin olarak inanmadıklarını söyler 2                                     
----------------------
1 Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, İlahiyat Fakültesi Arapça Okutmanı 
2 Atay-Kutluay , Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Anlamı Ankara 1975, s. 383 3 Tanrı Buyruğu, İstanbul 1980, s. 441 4 Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Açıklamalı Meali, s.383  
---------------
S) 2
Diyanet Vakfı meali ise, ayetin çevirisinde Elmalılı tefsirine işaret etmekle birlikte, tıpkı Ömer Rıza Doğrul3 gibi “yerden bir dabbe ( mahluk ) çıkarırız”  kelimelerini kullanmıştır.4 Keza Muhammed Esed de “yerden çıkarılan yaratık” kelimelerini kullanmıştır.     Bizim çevirimize göre arzdan kasıt toprak değil yurt sathı, dabbeden kasıt ise peygamber ve peygamberi destekleyen, sorumluluk duygusuna sahip alimler ve salihlerdir. Nitekim Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisindeki Dabbetularz maddesinde şu görüşlere yer verilmektedir.   Konuyla ilgili hadislere gelince, hiçbiri mütevatır olmayan bu hadislerin ilgili ayetten farklı olarak içerdikleri açıklamalar kesin bilgi değil sadece zan ifade eder. Haber-i vahid denilen bu çeşit rivayetlerin akaid alanında delil olamayacağı kelam ilminin bir ilkesi olarak benimsenmiş ve bu tür açıklamaların bağlayıcı olmadığı kabul edilmiştir.5   Öncelikle,  dabbe  ( داﺑﺔ  )  kelimesine filolojik açıdan yaklaşalım istiyoruz. İbranicede   (  ) דבב fiili arapçadaki ( دب  ) fiili ile eşanlamlıdır. “Dababu” Akatçada konuşmak, söylemek anlamına geliyor.6 Ayrıca bir de ( דבה ) fiili vardır ki beklenmedik ve istenmedik bir haber yaymak, kara haber yaymak, kötü haber yaymak manalarına Kutsal Kitap müfredatı olarak kullanılmıştır.7  Öyle anlaşılıyor ki bu kelime hem yürümek ve hem de konuşmak manasını kapsamaktadır.  

----------------------------
4 Kur’an-ı Kerim ve Türkçe Açıklamalı Meali, s.383 
5 TDV İslam Ansiklopedisi, c. 8, s.395, İstanbul  1993 
6  Tosun-Yalvaç, Sümer Babil Asur Kanunları,  Ankara 1975,  s.283 
7   Brown-Driver-Briggs, Hebrew and English Lexicon, USA 1999, s. 179 
----------------------------
3
a) Dabbe insandır.  Neml 82’de geçen dabbe ibaresini “yaratık” kelimesinden ziyade “insan” kelimesiyle karşılayabileceğimizi düşünüyoruz. Zira dabbenin bu manası da mevcuttur. Fatır suresinin 45. ayetinde  ( داﺑﺔ  ) kelimesi insan anlamında geçmektedir.8 َوَﻟْﻮ ُﻳَﺆاِﺧُﺬ اﻟﻠﱠُﻪ اﻟﱠﻨﺎَس ﺑِﻤَﺎ َآَﺴُﺒﻮا َﻣ َﻋَﻠﻰ ﺎ َﺗَﺮَك  ﱡﻣَﺴﻤﻰ َﻇْﻬِﺮَهﺎ ِﻣﻦ َداﱠﺑٍﺔ َوَﻟِﻜﻦ ُﻳَﺆﺧﱢُﺮُهْﻢ ِإَﻟﻰ َأَﺟٍﻞ   45} ﻓَﺈِذَا ﺟَﺎء َأَﺟُﻠُﻬْﻢ َﻓِﺈﱠن اﻟﱠﻠَﻪ َآﺎَن ِﺑِﻌَﺒﺎِدِﻩ َﺑِﺼﻴًﺮا
Keza Enfal suresi 22. ve 55. ayetlerde geçen dabbe kelimesinin çoğulu devabb kelimesimden kasıt inkarcı insanlardır. Zira onlar sağır ve dilsiz gibidirler, kafalarını çalıştırmazlar.  ِإﱠن َﺷﱠﺮ اﻟﱠﺪَواﱠب ِﻋﻨَﺪ اﻟّﻠِﻪ اﻟﱡﺼﱡﻢ اْﻟُﺒْﻜُﻢ   { 22} اﱠﻟِﺬﻳَﻦ َﻻ َﻳْﻌِﻘُﻠﻮَن } 55} ِإﱠن َﺷﱠﺮ اﻟﱠﺪَواﱢب ِﻋﻨَﺪ اﻟّﻠِﻪ اﱠﻟِﺬﻳَﻦ َآَﻔُﺮوْا َﻓُﻬْﻢ َﻻ ُﻳْﺆِﻣُﻨﻮَن b) Dabbe konuşmaktadır.  Bakara suresinde bilmezlerin Allah’ın konuşmasını ya da mucize göstermesini istemektedirler. Oysa Allah zaten peygamberleri kanalıyla konuşmaktadır.  َوَﻗﺎَل اﱠﻟِﺬﻳَﻦ ﺁَﻳ َﻻ َﻳْﻌَﻠُﻤﻮَن َﻟْﻮَﻻ ُﻳﻜَﱢﻠُﻤﻨَﺎ اﻟﻠُّﻪ َأْو َﺗْﺄِﺗﻴَﻨﺎ َآَﺬِﻟَﻚ ٌﺔ   َﻗﺎَل اﱠﻟِﺬﻳَﻦ ِﻣﻦ ﻗَْﺒﻠِﻬِﻢ ﱢﻣْﺜَﻞ َﻗْﻮِﻟِﻬْﻢ َﺗَﺸﺎَﺑَﻬْﺖ ُﻗُﻠﻮُﺑُﻬْﻢ ُﻳﻮِﻗُﻨﻮَن  {118} َﻗْﺪ ﺑَﱠﻴﱠﻨﺎ اﻵَﻳﺎِت ِﻟَﻘْﻮٍم إِﱠﻧﺎ أَْرﺳَْﻠﻨَﺎكَ   } 119} ِﺑﺎْﻟَﺤﱢﻖ َﺑِﺸﻴًﺮا َوَﻧِﺬﻳًﺮا َوَﻻ ُﺗْﺴَﺄُل َﻋْﻦ َأْﺻَﺤﺎِب اْﻟَﺠِﺤﻴِﻢ
Neml 82 de “dabbe” de konuşmaktadır : ( ُﻳﻜَﱢﻠُﻤﻨَﺎ اﻟّﻠُﻪ ) anlatılır. Allah ise ayetlerini iman edenlere göstermektedir. Ardından da peygamberin müjdeleyici ve korkutucu olarak görevlendirilişi vurgulanır. Dolayısıyla dabbe,   أَْﺧﺮَْﺟﻨَﺎ fiili ile Allah tarafından görevlendirildiği bildirilen bir insan olmalıdır  Ayrıca Kur’an’da kafirlerin karşısına dikilen, onlara tavır koyan ve konuşan9 bir takım yüce kişiliklere rastlanıyor.  Mesela Taha suresinde Musa peygamber konuşmacıdır:
------------------------
8   Zemahşeri, Keşşaf 
9  Kelime kelimesi (: כלםה ) ibranicede kınamak, ayıplamak, kusurlu bulmak, ağır konuşmak, azarlamak anlamları da taşır. Dolayısıyla peygamberler cahilleri ve cahiliye davranışlarını kınayan şahıslardır.  
--------------------------


 S) 4

24}
اْذَهْﺐ ِإَﻟﻰ ِﻓْﺮَﻋْﻮَن ِإﻧﱠُﻪ َﻃَﻐﻰ َﻗﺎَل   { 25} َرﱢب اْﺷَﺮْح ِﻟﻲ َﺻْﺪِري { 26} َوَﻳﱢﺴْﺮ ِﻟﻲ َأْﻣِﺮي َواْﺣُﻠْﻞ ُﻋْﻘَﺪًة ﱢﻣﻦ   { 27}ﱢﻟَﺴﺎِﻧﻲ { 28} َﻳْﻔَﻘُﻬﻮا ﻗَْﻮﻟِﻲ Şuara suresinde yine Musa peygamber konuşuyor.  َوِإْذ َﻧﺎَدى َرﱡﺑَﻚ ُﻣﻮَﺳﻰ َأِن اْﺋِﺖ اْﻟَﻘْﻮَم   { 10}اﻟﱠﻈﺎِﻟِﻤﻴَﻦ َﻗْﻮَم ِﻓْﺮَﻋ  { 11} ْﻮَن َأَﻟﺎ َﻳﱠﺘُﻘﻮَن َﻗﺎَل َرﱢب ِإﱢﻧﻲ َأَﺧﺎُف   { 12} َأن ُﻳَﻜﱢﺬُﺑﻮِن َوَﻳِﻀﻴُﻖ َﺻْﺪِري َوَﻟﺎ َﻳﻨَﻄِﻠُﻖ ِﻟَﺴﺎِﻧﻲ َﻓَﺄْرِﺳْﻞ   { 13} ِإَﻟﻰ َهﺎُروَن { 14} َوَﻟُﻬْﻢ َﻋَﻠﱠﻲ ذَﻧٌﺐ َﻓَﺄَﺧﺎُف َأن َﻳْﻘُﺘُﻠﻮِن َﻗﺎَل  َآﱠﻠﺎ ﻓَﺎْذهَﺒَﺎ ﺑِﺂﻳَﺎﺗِﻨَﺎ إِﱠﻧﺎ ﻣَﻌَُﻜﻢ  { 15}ﱡﻣْﺴَﺘِﻤُﻌﻮَن ﻓَْﺄﺗِﻴَﺎ ِﻓْﺮَﻋْﻮَن   { 16} َﻓُﻘﻮَﻟﺎ إِﱠﻧﺎ َرُﺳﻮُل َرﱢب اْﻟَﻌﺎَﻟِﻤﻴَﻦ
Kasas suresinde Musa peygamber konuşuyor, Harun’un konuşma kabiliyeti öne çıkarılıyor.    َوَأِﺧﻲ َهﺎُروُن ُهَﻮ َأْﻓَﺼُﺢ ِﻣﱢﻨﻲ ِﻟَﺴﺎًﻧﺎ  َﻓَﺄْرِﺳْﻠُﻪ َﻣِﻌَﻲ ِرْدًءا  34} ُﻳَﺼﱢﺪُﻗِﻨﻲ ِإﱢﻧﻲ َأَﺧﺎُف َأن ُﻳَﻜﱢﺬُﺑﻮِن َﻗﺎَل َﺳَﻨُﺸﱡﺪ َﻋُﻀَﺪَك ِﺑَﺄِﺧﻴَﻚ َوَﻧْﺠَﻌُﻞ َﻟُﻜَﻤﺎ ُﺳْﻠﻄَﺎﻧًﺎ َﻓَﻠﺎ  َﻳِﺼُﻠﻮَن إِﻟَْﻴُﻜﻤَﺎ ﺑِﺂﻳَﺎﺗِﻨَﺎ َأﻧُﺘَﻤﺎ َوَﻣِﻦ اﱠﺗَﺒَﻌُﻜَﻤﺎ } 35} اْﻟَﻐﺎِﻟُﺒﻮَن
 Bir de peygamberleri kayırmak için konuşan şahsiyetler vardır. Mümin suresi 28. ayetinde, imanını gizlemekteyken Musa’ya destek olmak için Mümin bir kişi konuşuyor.  َوَﻗﺎَل رَُﺟٌﻞ ﱡﻣْﺆﻣٌِﻦ ﱢﻣْﻦ ﺁِل َرﱢﺑَﻲ ِﻓْﺮَﻋْﻮَن َﻳْﻜُﺘُﻢ ِإﻳَﻤﺎَﻧُﻪ َأَﺗْﻘُﺘُﻠﻮَن َرُﺟًﻠﺎ َأن َﻳُﻘﻮَل   اﻟﱠﻠُﻪ َوَﻗْﺪ ﺟَﺎءُآﻢ ِﺑﺎْﻟَﺒﱢﻴ َآﺎِذًﺑﺎ َﻨﺎِت ِﻣﻦ رﱠﺑﱢُﻜْﻢ َوِإن َﻳُﻚ  اﱠﻟِﺬي َﻓَﻌَﻠْﻴِﻪ َآِﺬُﺑُﻪ َوِإن َﻳُﻚ َﺻﺎِدًﻗﺎ ُﻳِﺼْﺒُﻜﻢ َﺑْﻌُﺾ   َﻳِﻌُﺪُآْﻢ ِإﱠن اﻟﱠﻠَﻪ { 28} َﻟﺎ ﻳَْﻬﺪِي َﻣْﻦ ُهَﻮ ُﻣْﺴﺮٌِف آَﱠﺬاٌب َﻳﺎ َﻗْﻮِم  َﻟُﻜُﻢ اْﻟُﻤْﻠُﻚ اْﻟَﻴْﻮَم َﻇﺎِهِﺮﻳَﻦ ِﻓﻲ اْﻟَﺄْرِض َﻓَﻤﻦ ﻳَﻨُﺼُﺮﻧَﺎ ِﻣﻦ  َﺑْﺄِس اﻟﱠﻠِﻪ ِإْن ﺟَﺎءﻧَﺎ َﻗﺎَل ِﻓْﺮَﻋْﻮُن َﻣﺎ ُأِرﻳُﻜْﻢ ِإﱠﻟﺎ َﻣﺎ أَرَى وَﻣَﺎ   { 29} َأْهِﺪﻳُﻜْﻢ ِإﱠﻟﺎ َﺳِﺒﻴَﻞ اﻟﱠﺮَﺷﺎِد َوَﻗﺎَل اﱠﻟِﺬي ﺁَﻣَﻦ َﻳﺎ َﻗْﻮِم ِإﱢﻧﻲ   { 30} َأَﺧﺎُف ﻋَﻠَْﻴُﻜﻢ ﱢﻣْﺜَﻞ َﻳْﻮِم اْﻟَﺄْﺣَﺰاِب ِﻣْﺜَﻞ َدْأِب َﻗْﻮِم ُﻧﻮٍح َو َوَﻋﺎٍد   } 31} َﺛُﻤﻮَد َواﱠﻟِﺬﻳَﻦ ِﻣﻦ َﺑْﻌِﺪِهْﻢ وَﻣَﺎ اﻟﱠﻠُﻪ ُﻳِﺮﻳُﺪ ُﻇْﻠﻤًﺎ ﱢﻟْﻠِﻌَﺒﺎِد { 32} وَﻳَﺎ َﻗْﻮِم ِإﱢﻧﻲ َأَﺧﺎُف َﻋَﻠْﻴُﻜْﻢ َﻳْﻮَم اﻟﱠﺘﻨَﺎدِ َﻳْﻮَم ُﺗَﻮﱡﻟﻮَن ُﻣْﺪﺑِﺮِﻳﻦَ َهﺎٍد { 33}  َﻣﺎ ﻟَُﻜﻢ ﱢﻣَﻦ اﻟﱠﻠِﻪ ِﻣْﻦ َﻋﺎِﺻٍﻢ َوَﻣﻦ ُﻳْﻀِﻠِﻞ اﻟﻠﱠُﻪ ﻓَﻤَﺎ َﻟُﻪ ِﻣْﻦ  Keza Yasin suresinde Habib Neccar, şehrin bir ucundan  gelerek Hz. İsa’nın Antakya’ya giden elçilerine destek olmak için konuşuyor.  َوَﺟﺎء ِﻣْﻦ َأْﻗَﺼﻰ اْﻟَﻤِﺪﻳَﻨِﺔ رَُﺟٌﻞ   { 20} َﻳْﺴَﻌﻰ َﻗﺎَل َﻳﺎ َﻗْﻮِم اﱠﺗِﺒُﻌﻮا اْﻟُﻤْﺮَﺳِﻠﻴَﻦ

S) 5
{ 21} َﻳْﺴَﺄُﻟُﻜْﻢ َأْﺟًﺮا وَُهﻢ ﱡﻣْﻬَﺘُﺪوَن وَﻣَﺎ ِﻟﻲ َﻻ َأْﻋُﺒُﺪ اﱠﻟِﺬي   { 22} َﻓَﻄَﺮِﻧﻲ َوِإَﻟْﻴِﻪ ُﺗْﺮَﺟُﻌﻮَن َأَأﱠﺗِﺨُﺬ ِﻣﻦ ُدوِﻧِﻪ ﺁِﻟَﻬًﺔ إِن َوَﻻ ُﻳِﺮْدِن اﻟﱠﺮْﺣﻤَﻦ ِﺑُﻀﺮﱟ ﱠﻻ ُﺗْﻐِﻦ َﻋﱢﻨﻲ َﺷَﻔﺎَﻋُﺘُﻬْﻢ ﺷَْﻴﺌًﺎ    { 23} ُﻳﻨِﻘُﺬوِن ِإﱢﻧﻲ ِإًذا   { 24} ﱠﻟِﻔﻲ َﺿَﻼٍل ﱡﻣِﺒﻴٍﻦ ِإﱢﻧﻲ ﺁَﻣﻨُﺖ   { 25} ِﺑَﺮﱢﺑُﻜْﻢ َﻓﺎْﺳَﻤُﻌﻮِن ِﻗﻴَﻞ اْدُﺧِﻞ اْﻟَﺠﱠﻨَﺔ َﻗﺎَل َﻳﺎ َﻟْﻴَﺖ َﻗْﻮِﻣﻲ   { 26} َﻳْﻌَﻠُﻤﻮَن } 27} ﺑِﻤَﺎ َﻏَﻔَﺮ ِﻟﻲ َرﱢﺑﻲ وَﺟَﻌَﻠَﻨِﻲ ِﻣَﻦ اْﻟُﻤْﻜَﺮِﻣﻴَﻦ Çünkü, Kasas suresinde  insanlara hitaben “Mürseline ne cevap verdiniz?” diye sorulacağı  belirtilmiştir. Bu şahıslar o çerçevede konuşmaktadır.   َوَﻳْﻮَم ُﻳَﻨﺎِدﻳِﻬْﻢ   { 65} َﻓَﻴُﻘﻮُل ﻣَﺎذَا َأَﺟْﺒُﺘُﻢ اْﻟُﻤْﺮَﺳِﻠﻴَﻦ َﻓَﻌِﻤَﻴْﺖ َﻋَﻠْﻴِﻬُﻢ اْﻟَﺄﻧَﺒﺎء   { 66} َﻳْﻮَﻣِﺌٍﺬ َﻓُﻬْﻢ َﻟﺎ ﻳَﺘَﺴَﺎءُﻟﻮنَ ﻓَﺄَﱠﻣﺎ َﻣﻦ َﺗﺎَب َوَﻋِﻤَﻞ َوﺁَﻣَﻦ    { 67} َﺻﺎِﻟًﺤﺎ ﻓَﻌَﺴَﻰ َأن َﻳُﻜﻮَن ِﻣَﻦ اْﻟُﻤْﻔِﻠِﺤﻴَﻦ c) Dabbe azap öncesi tarih sahnesine çıkmaktadır.  Şuara suresinde, adı verilen peygamberler,  o ümmete evvelce gönderilmiş ve yalanlanmış peygamberlerden sonra devreye girmektedirler. Başka bir deyişle azap öncesi ve azabı getirecek birer   ( داﺑﺔ  ) olarak tarih sahnesine çıkmaktadırlar.  َآﱠﺬَﺑْﺖ   { 105} َﻗْﻮُم ُﻧﻮٍح اْﻟُﻤْﺮﺳَﻠِﻴﻦَ } 106} ِإْذ َﻗﺎَل َﻟُﻬْﻢ َأُﺧﻮُهْﻢ ُﻧﻮٌح َأَﻟﺎ َﺗﱠﺘُﻘﻮَن
َآﱠﺬَﺑْﺖ   { 123} ﻋَﺎٌد اْﻟُﻤْﺮﺳَﻠِﻴﻦَ ِإْذ َﻗﺎَل  { 124} َﻟُﻬْﻢ َأُﺧﻮُهْﻢ ُهﻮٌد َأَﻟﺎ َﺗﱠﺘُﻘﻮَن
 { 141} َآﱠﺬَﺑْﺖ َﺛُﻤﻮُد اْﻟُﻤْﺮﺳَﻠِﻴﻦَ ِإْذ َﻗﺎَل   { 142} َﻟُﻬْﻢ َأُﺧﻮُهْﻢ ﺻَﺎﻟٌِﺢ َأَﻟﺎ َﺗﱠﺘُﻘﻮَن
 { 160} َآﱠﺬَﺑْﺖ َﻗْﻮُم ُﻟﻮٍط اْﻟُﻤْﺮﺳَﻠِﻴﻦَ  {161} ِإْذ َﻗﺎَل َﻟُﻬْﻢ َأُﺧﻮُهْﻢ ُﻟﻮٌط َأَﻟﺎ َﺗﱠﺘُﻘﻮَن
َآﱠﺬَب َأْﺻَﺤﺎُب    { 176} اْﻟَﺄْﻳَﻜِﺔ اْﻟُﻤْﺮَﺳِﻠﻴَﻦ { 177} ِإْذ َﻗﺎَل َﻟُﻬْﻢ ُﺷﻌَْﻴٌﺐ َأَﻟﺎ َﺗﱠﺘُﻘﻮَن
Peygamber Efendimiz de mürselini tasdik etmiştir. Saffat suresi   { 37} َﺑْﻞ َﺟﺎء ِﺑﺎْﻟَﺤﱢﻖ َوَﺻﱠﺪَق اْﻟُﻤْﺮﺳَﻠِﻴﻦَ  Neml 82 de داﺑﺔ , eski dönem minyatürlerindeki10 gibi bir ucube yaratıktan11 ziyade , ülke içerisinden çıkarılan bir kahramana benzemektedir. Çünkü  داﺑﺔ  konuşmakta ve konuşmasında hikmetlere ve mucizelere değinmektedir.12
 ----------------------------
10 Terceme-i Cifri’l-Cami, TDV İslam Ansiklopedisi, Dabbetularz maddesi.
11 Yuhanna’nın Vahyi 9. bab   Beşinci melek borazanını çaldı. Gökten yere düşmüş bir yıldız gördüm. Dipsiz derinliklere inen kuyunun anahtarı ona verildi. 2Dipsiz derinliklerin kuyusunu açınca, kuyudan büyük bir ocağın dumanı gibi bir duman çıktı. Kuyunun dumanından güneş ve hava karardı. 3Dumanın içinden yeryüzüne çekirgeler yağdı. Bunlara, yeryüzünün akreplerindeki güce benzer bir güç verilmişti. 4Çekirgelere, yeryüzündeki otlara, herhangi bir bitki ya da ağaca değil de, yalnız alınlarında Tanrı'nın mührü bulunmayan insanlara ıstırap vermeleri buyruldu. 5Bu insanları öldürmelerine değil, beş ay süreyle işkence etmelerine izin verildi. Yaptıkları işkence, bir akrebin insanı soktuğu zaman verdiği acıya benziyordu. 6O günlerde insanlar ölümü arayacak, ama bulamayacaklar. Ölümü özleyecekler, ama ölüm onlardan hep kaçacak. 7Çekirgelerin görünüşü, savaşa hazırlanmış atlara benziyordu. Başlarında altın taçlara benzer başlıklar vardı. Yüzleri ise insan yüzleri gibiydi. 8Saçları kadın saçına, dişleri aslan dişine benziyordu. 9Demirden yapılmış zırhlara benzeyen göğüs zırhları vardı. Kanatlarının sesi, savaşa koşan çok sayıda atlı arabanın sesine benziyordu. 10Akreplerinkine benzer kuyrukları ve iğneleri vardı. Kuyruklarında, insanlara beş ay ıstırap verecek bir güce sahiptiler. 11Başlarında kral olarak dipsiz derinliklerin meleği vardı. Bu meleğin İbranice adı Abadon, Grekçe adı ise Apolyon'dur.[ç] 12Birinci `vay' geçti, işte bundan sonra iki `vay' daha geliyor. 13Altıncı melek borazanını çaldı. Tanrı'nın önündeki altın sunağın dört boynuzundan bir ses işittim. 14Ses, elinde borazan olan altıncı meleğe, «Büyük Fırat nehrinin yanında bağlı duran dört meleği çöz» dedi. 15Tam o saat, o gün, o ay ve o yıl için hazır tutulan dört melek, insanların üçte birini öldürmek üzere çözüldü. 16Bunların atlı ordularının sayısı iki yüz milyondu, sayılarını duydum. 17Görümümde atları ve atlara binmiş olanları gördüm. Atlılar, ateş, gök yakut ve kükürt renginde göğüs zırhları kuşanmıştı. Atların başları, aslan başına benziyordu. Ağızlarındanateş, duman ve kükürt fışkırıyordu. 18İnsanların üçte biri bunların ağzından fışkıran ateş, duman ve kükürtten, bu üç beladan öldü. 19Atların gücü ağızlarında ve kuyruklarındadır. Yılana benzeyen kuyruklarının başları vardır ve bunlarla ıstırap verirler. 20Geriye kalan insanlar, yani bu belalardan ölmemiş olanlar, kendi elleriyle yaptıkları putlardan dönüp tövbe etmediler. Cinlere ve göremeyen, işitemeyen ve yürüyemeyen altın, gümüş, tunç, taş ve tahta putlara tapmaktan vazgeçmediler. 21Adam öldürmekten, büyü yapmaktan, cinsel ahlaksızlık ve hırsızlıklarından da tövbe etmediler.  
12  Yasin suresi ayetler 33, 37, 41, Rum suresi  20 – 25, 46, Fussilet 37, 39, Şura 29, 32,   

---------------------
S) 6
وَﻳُﻘﻮُﻟﻮَن َﻣَﺘﻰ َهَﺬا اْﻟَﻮْﻋُﺪ ِإن ُآﻨُﺘْﻢ َﺻﺎِدِﻗﻴَﻦ } 71 { ُﻗْﻞ َﻋَﺴﻰ   { 72} أَن َﻳُﻜﻮَن َرِدَف ﻟَُﻜﻢ َﺑْﻌُﺾ اﱠﻟﺬِي َﺗْﺴَﺘْﻌِﺠُﻠﻮَن
Nahl 45 
  اَﻷْرَض َأَﻓَﺄِﻣَﻦ اﱠﻟِﺬﻳَﻦ َﻣَﻜُﺮوْا اﻟﱠﺴﱢﻴَﺌﺎِت أَن َﻳْﺨِﺴَﻒ اﻟّﻠُﻪ ِﺑِﻬُﻢ    { 45} َأْو َﻳْﺄِﺗَﻴُﻬُﻢ اْﻟﻌَﺬَاُب ِﻣْﻦ َﺣْﻴُﺚ َﻻ َﻳْﺸُﻌُﺮوَن Enbiya 44, 13 َﺑْﻞ ﻣَﱠﺘْﻌﻨَﺎ َهُﺆَﻟﺎء َﻧْﺄِﺗﻲ َوﺁَﺑﺎءُهْﻢ َﺣﱠﺘﻰ َﻃﺎَل َﻋَﻠْﻴِﻬُﻢ اْﻟُﻌُﻤُﺮ َأَﻓَﻠﺎ َﻳَﺮْوَن أَﻧﱠﺎ   اْﻟَﺄْرَض َﻧﻨُﻘُﺼَﻬﺎ ِﻣْﻦ } 44} َأْﻃَﺮاِﻓَﻬﺎ َأَﻓُﻬُﻢ اْﻟَﻐﺎِﻟُﺒﻮَن Nahl 26  َﻗْﺪ َﻣَﻜَﺮ اﱠﻟِﺬﻳَﻦ ِﻣﻦ َﻗْﺒِﻠِﻬْﻢ  َﻓَﺄَﺗﻰ اﻟّﻠُﻪ ُﺑْﻨﻴَﺎﻧَُﻬﻢ اﻟﺴﱠْﻘُﻒ ﱢﻣَﻦ اْﻟَﻘَﻮاِﻋِﺪ َﻓَﺨﱠﺮ َﻋَﻠْﻴِﻬُﻢ   ِﻣﻦ َﻓْﻮِﻗِﻬْﻢ َوَأَﺗﺎُهُﻢ } 26} اْﻟﻌَﺬَاُب ِﻣْﻦ َﺣْﻴُﺚ َﻻ َﻳْﺸُﻌُﺮوَن Enfal 30  َوِإْذ َﻳْﻤُﻜُﺮ ِﺑَﻚ اﱠﻟِﺬﻳَﻦ َوَﻳْﻤُﻜُﺮ َآَﻔُﺮوْا ﻟُِﻴْﺜﺒُِﺘﻮكَ َأْو َﻳْﻘُﺘُﻠﻮَك َأْو ُﻳْﺨِﺮُﺟﻮَك َوَﻳْﻤُﻜُﺮوَن  َواﻟّﻠ اﻟّﻠُﻪ  ُﻪ َﺧْﻴُﺮ { 30} اْﻟَﻤﺎِآِﺮﻳَﻦ 
 Ve  bu azap, Allah’tan deprem ya da sel şeklinde olabildiği gibi,  insan eliyle de olmaktadır.  
Tevbe 14 
َﻗﺎِﺗُﻠﻮُهْﻢ ُﻳَﻌﺬﱢْﺑُﻬُﻢ اﻟّﻠُﻪ ِﺑَﺄْﻳِﺪﻳُﻜْﻢ َوُﻳْﺨِﺰِهْﻢ َوَﻳﻨُﺼْﺮُآْﻢ ﱡﻣْﺆِﻣ َﻋَﻠْﻴِﻬْﻢ َوَﻳْﺸِﻒ ُﺻُﺪوَر َﻗْﻮٍم   { 14} ِﻨﻴَﻦ Haşr 2  ُهَﻮ اﱠﻟﺬِي َأْﺧَﺮَج اﱠﻟِﺬﻳَﻦ َآَﻔُﺮوا ِﻣْﻦ َأْهِﻞ اْﻟﻜِﺘَﺎبِ ﻣِﻦ ِدَﻳﺎِرِهْﻢ  ِﻟَﺄﱠوِل اْﻟَﺤْﺸِﺮ َﻣﺎ َﻇَﻨﻨُﺘْﻢ َأن َﻳْﺨُﺮُﺟﻮا َوَﻇﱡﻨﻮا أَﱠﻧُﻬﻢ ﱠﻣﺎِﻧَﻌُﺘُﻬْﻢ َﻳْﺤَﺘِﺴُﺒ ُﺣُﺼﻮُﻧُﻬﻢ ﱢﻣَﻦ اﻟﱠﻠِﻪ َﻓَﺄَﺗﺎُهُﻢ اﻟﻠﱠُﻪ ِﻣْﻦ َﺣْﻴُﺚ َﻟْﻢ َوَﻗَﺬَف ﻮا   ِﻓﻲ ُﻗُﻠﻮِﺑِﻬُﻢ اﻟﱡﺮْﻋَﺐ ُﻳْﺨِﺮُﺑﻮَن ُﺑُﻴﻮﺗَُﻬﻢ ِﺑَﺄْﻳِﺪﻳِﻬْﻢ وَأَْﻳﺪِي اْﻟُﻤْﺆﻣِﻨِﻴﻦَ   {2} َﻓﺎْﻋَﺘِﺒُﺮوا َﻳﺎ ُأوﻟِﻲ اْﻟﺄَْﺑﺼَﺎرِ 
Rum suresinde Hz. Peygambere hitaben şöyle denilir.  َﻓﺎْﺻِﺒْﺮ ِإﱠن َﻳْﺴَﺘِﺨﱠﻔﱠﻨَﻚ َوْﻋَﺪ اﻟﱠﻠِﻪ َﺣﱞﻖ َوَﻟﺎ   } 60} اﱠﻟِﺬﻳَﻦ َﻟﺎ ُﻳﻮِﻗُﻨﻮَن Bu ayette peygambere sabırlı ve sebatkar olması emrolunarak Allah’ın kafirlere azap tehdidinin ve müminlere de yardımının gerçekleşeceği vurgulanmakta, iman etmemişlerden asla yılmaması gerektiği bildirilmektedir. Ayette geçen اﱠﻟِﺬﻳَﻦ ﻟَﺎ ُﻳﻮِﻗُﻨﻮَن ibaresi Neml 82 deki  ibareyi çağrıştırır.
--------------------------
13  Taraf טּרּפּ  kelimesi İbranicede aslan ve prens anlamına da gelmektedir. Nakasa  נקש fiili vurmak anlamına da gelmektedir. Dolayısıyla ayetin genel manası “o müşriklerin nice benzerlerinin önderlerini (Ka’b b. Eşref gibilerini) vurmuş ve önderliklerini ortadan kaldırmışızdır, yine kaldırabiliriz, onlar değil biz kazanırız” şeklinde belirmektedir.   
-------------------------------
S) 7
أﱠن ُﻳﻮِﻗُﻨﻮَن اﻟﱠﻨﺎَس َآﺎُﻧﻮا ﺑِﺂﻳَﺎﺗِﻨَﺎ َﻟﺎ   “Dabbe” de insanların Allah’ın ayetlerine iman etmediklerini söylemektedir. Secde suresindeki bir ayet bu tabloyu tamamlar gibidir. Burada, zamanında İsrailoğullarından hidayete rehber olan, sabırlı önderler çıktığı, insanların da ayetlere  iman ettiği belirtilir. 
 
  َوَﺟَﻌْﻠَﻨﺎ ِﻣْﻨُﻬْﻢ َأِﺋﱠﻤًﺔ َﻳْﻬُﺪوَن   { 24} ِﺑَﺄْﻣِﺮَﻧﺎ ﻟَﱠﻤﺎ َﺻَﺒُﺮوا َوَآﺎُﻧﻮا ِﺑﺂَﻳﺎِﺗَﻨﺎ ُﻳﻮِﻗُﻨﻮَن Burada da yine peygamberlik kurumu işlenerek İsrailoğullarından Allah’ın emirlerini uygulayan liderler çıkarıldığı, onların sebatkar oldukları, ayetlere de iman ettikleri belirtilir.   
Sonuç :   Al-i İmran 110 da geçtiği üzere, dabbetularzdan kasıt sabırla,  emr-i maruf ve nehy-i münker yapan peygamberler ve sadık ümmetleridir.  Her peygamber ve onun sadık ümmeti kendi dönemlerinin dabbetülarzı, yani bölge sorumlusudur. Kendi çevrelerinde cahillere karşı vaaz ve irşad faaliyeti yürütmüşlerdir. Cahillerin kahir ekseriyetle bu mürşitlere cephe almaları sonucunda ise Allahu Teala  yasa gereği ( : Sünnetullah ) onlara müdahale etmektedir. Fatır suresinde nice daha güçlü kavimlerin bu yüzden helak oldukları vurgulanır..  
اْﺳِﺘْﻜَﺒﺎًرا ِﻓﻲ اْﻟَﺄْرِض َوَﻣْﻜَﺮ اﻟﱠﺴﱢﻴِﺊ َو ُﺳﱠﻨَﺖ َﻟﺎ َﻳِﺤﻴُﻖ اْﻟَﻤْﻜُﺮ اﻟﺴﱠﻴﱢُﺊ ِإﱠﻟﺎ ِﺑَﺄْهِﻠِﻪ َﻓَﻬْﻞ َﻳﻨُﻈُﺮوَن ِإﱠﻟﺎ    {43} اْﻟَﺄﱠوِﻟﻴَﻦ َﻓَﻠﻦ َﺗِﺠَﺪ ِﻟُﺴﱠﻨِﺖ اﻟﱠﻠِﻪ ﺗَْﺒﺪِﻳﻠًﺎ َوَﻟﻦ َﺗِﺠَﺪ ِﻟُﺴﱠﻨِﺖ اﻟﱠﻠِﻪ َﺗْﺤِﻮﻳًﻠﺎ َأَوَﻟْﻢ َﻳِﺴﻴُﺮوا ِﻓﻲ اْﻟَﺄْرِض َﻓَﻴﻨُﻈُﺮوا َآْﻴَﻒ َآﺎَن َﻋﺎِﻗَﺒُﺔ ا ِﻣﻦ ﱠﻟِﺬﻳَﻦ   َﻗْﺒِﻠِﻬْﻢ َوَآﺎُﻧﻮا َأَﺷﱠﺪ ِﻣْﻨُﻬْﻢ ُﻗﱠﻮًة وَﻣَﺎ َآﺎَن اﻟﱠﻠُﻪ ِﻟُﻴْﻌِﺠَﺰُﻩ ِﻣﻦ َﺷْﻲٍء   } 44} ِﻓﻲ اﻟﱠﺴَﻤﺎَواِت َوَﻟﺎ ِﻓﻲ اْﻟَﺄْرِض ِإﻧﱠُﻪ َآﺎَن َﻋِﻠﻴًﻤﺎ َﻗِﺪﻳًﺮا 

(Yazı alıntıdır)

Al Aqsa Mosque-Al Sakhrah Mosque Farkı


Hiç fark ettiniz mi
Al Aqsa Mosque
Ne zaman yerli ya da yabancı medyada
Mescid-i Aksa’dan bahsedilse
Dome Of The Rock
Resmi belirir!
Bunun nedeni, toplumsal bilgisizlik meydana getirmektir.
Arkasında da  gizli bir İsrail planı! Yatmaktadır.
Sionist kaynaklar bu resimleri çok ucuza, hatta bedavaya bütün dünyaya yaymaktalar.
Müslümanlar da bu resimleri evlerine ve ofislerine asmakta.


Mescid-i Aksâ
Böylece yeni nesiller iki mescid arasindaki farkı ayırd edemeyecek hale gelmektedirler.
İsrail Mescid-i Aksa resmini Müslümanların hafızalarından çıkarmak istemektedir
Böylece gerçek Mescid-i Aksa’yı yıkıp yerine kendi tapınaklarını kimsenin tepkisi olmadan yapacaklardır.
Eğer karşı çıkan olursa Mescid-i Sakhrah’ın resmini gösterip yıkmadık işte görüyorsunuz ya diye kendilerini savunabileceklerdir.
Kubbetüssahra

Tüm Müslümanlar bu komplodan haberdar olmalı ve diğer insanları Mescid-i Aksa hakkında bilgilendirmelidir.
Aşağıdaki büyük resmi görüp aradaki farkı anlayacaksınız






Resim yazısı ekle