11 Ekim 2007

İscehisar Beyazı’ndan Karahisar Evlerine

2007-06-08/22:14:00

TYB Konya Şubesi’nin, takip edilenlerce malum “yazacak çok şeyimiz var” gezilerinin on üçüncüsüne katıldım. İştirak eden dostlardan bazıları, geziden elde edilmiş değerlendirme ve bilgilendirmeleri çoktan yazmış olmalılar.

Mazeretler içinden zamanı istisna tutarsam, kısa yahut uzun soluklu ve muhakkak “farkındalığı mevcut” geziler için fırsat bulmaya çalışırım. “Çok gezenin bildiği” vakıasının da her zaman arkasındayım. Okursam unuturum, görürsem hatırlarım, yaparsam bilirim formülünü, gezmek fiiline giydirmiş oluyorum böylece.

Çok zamandır, bir vasıtaya sahip olmak avantajımı, zikrettiğim farkındalık ile birleştirince güzel memleketimin yol ayrımlarına dikkat kesilir, sarı ve turuncu renkli karayolları yol ve yön levhalarının önünde dururum. Çoğu zaman mesafelere aldırmadan köy kasaba dolaşırım. Bu gezinin benim açımdan en güzel tarafı aynı lisanı konuşan, neredeyse aynı hissiyatı paylaşan insanlarla birlikte olmaktı. Nisan ayı içinde biraz irade dışı, başka bir ekiple yaptığımız Marmara gezisinin kimi keyifsiz vakitleri, yaşları otuzun üstünde gösteren birtakım zevatın asi ve komik edalarına sahne olmuştu. Girizgâhımın biraz uzun olduğunun farkında olmakla birlikte, ekiple bir geziden beklediğim en mühim şeyi böylece zikretmiş oluyorum.

Ekibimizin ilk durağı İscehisar oldu. Frig Vadisi kuşağında M. Ö. 3. yüzyıldan beri yerleşim yeri olduğunu öğrendiğimiz ilçe, yerel yönetimin İngilizce-Türkçe hazırladığı tanıtım kitapçığında “the heart of Stone”, “mermerin kalbi” olarak tanıtılmış. Bizi misafir eden Başkan Ceylan Kılınçarslan ve kitapçıktan ilgimi çeken birkaç notu paylaşayım:
Hayatını tarım ve hayvancılığın yanında mermerden, meşhur tabir ile taştan çıkaran insanlar yaşıyor İscehisar’da. Yörede 2300 yıllık geçmişe sahip ocaklardan çıkarılan mermer, modern teçhizatlarla donanımlı fabrikalarda işlenip yurt içi ve yurt dışına gönderiliyor. Ziyaret ettiğimiz bir mermer fabrikasının yetkilisinden, 7 milyon yılda oluşan ve Afyon beyazı adıyla maruf mermerin artık soyunun tükendiğini notlarımızın arasına alıyoruz. Vaktiyle Dokimeion’luların yaşadığı İscehisar’ı, heykeltıraşlar mesken tutmuşlar. Rivayete göre Roma İmparatorluğunun büyük kentlerinde bölgeden çıkarılan mermerler kullanılmış. Dev mermer bloklarının o günün şartlarında nasıl olup da, Roma’ya, Atina’ya ve Kuzey Afrika’ya taşındığına acil bir cevap hazırlıyoruz Duran Hoca ile. Köleliğin eşi benzeri görülmemiş Romalı tarihine atfen, kağnıları çeken bir grup kölenin filan yerde çatlayıp öldüğüne, filan yerde de yenilerinin koşulduğuna hükmediyoruz. Hitit, Frig, Lidya, Roma, Bizans, Selçuklu ve nihayet Osmanlı medeniyetlerinin izlerini barındıran yörede ziyaretçi bekleyen yerleşim alanları mevcut. Bunlardan İscehisar’ın yanı başında bulunan “Kırkinler”deki kaya oyma meskenler, bizim -Gökyurt-Gilistra’dakilerin aynısı. Pavlus dönemi Hıristiyanlığının kentlerden uzak, kaya içlerinin oyulmasıyla oluşturulmuş geçişli odaların bütün duvar ve tavanlarında Hıristiyan sembolleri görüyorsunuz.

İlçe Halk Eğitimi Merkezi’nde ise, Roma ve Bizans usulü mozayik panolar işleyen hanımlar, Belediyenin de desteğiyle yeni bir iş alanına kavuşmanın heyecanını yaşıyorlar. İscehisar, mermerin anavatanının tanıtımı için kısa adı MERFES olan “Mermer ve El Sanatları Festivali”nin bu yıl yedincisini 22-24 Haziran tarihleri arasında yapmaya hazırlanıyor.

İkinci durağımız Afyonkarahisar’da Ulu Cami’yi ziyaret ediyor ve bilen bir ağızdan cami hakkında bilgiler ediniyoruz. Selçuklu ahşap cami örneklerinin nadidelerinden olan bu cami, Sahipata Fahreddin Oğlu Nusreddin Hasan tarafından H. 671, M. 1273 yılında Mimar Emirhac Bey’e yaptırılmış. Karahisar’a çıkmayı göze alamayan ben ve Ahmet Aka, fotoğraf çekmek üzere Ulu Cami civarını çevreleyen mahallenin sokaklarına dalıyoruz. Yüz yılı çoktan devirmiş, bir kısmının restorasyonu tamamlanmış, bir kısmı da ilgi bekleyen çok sayıdaki evlerin, bazen de bisikletleri ile keyif halindeki okul çocuklarının görüntüleri objektifimize takılıyor. Burada iki saate yakın, vaktin nasıl geçtiğini anlamadan fotoğraf çekiyoruz. Dönüş saatine doğru, Karahisar’dan inen diğer dostlarla birlikte yeniden Ulu Cami önünde bir araya gelerek, İscehisar Belediyesi’nin temin ettiği otobüsümüzle birlikte Konya’ya doğru hareket ediyoruz.

Netice itibarıyla bir geziden elde etmeyi umduğum öteki şeyin; amacına uygunluk ve farkındalığın da gerçekleşmiş olmasından hasıl olan memnuniyeti otobüsün mikrofonundan seslendirerek muradıma ermiş oluyorum. Teşekkürler TYB Konya ve Ümit Savaş Taşkesen.


0 yorum: