11 Ekim 2007

Hilal’in, Baron Coubert Büyük Ödülü’ne Uzanan Hikayesi

2007-09-20/17:38:00

Fenerbahçe-İnter maçının ikinci yarısına yetiştim. Maçı anlatan arkadaş, kendilerine servetler ödenmiş adamların isimlerini telaffuz ediyor. İbrahimoviç, Figo, Roberto Carlos, Alex, Julio Sezar, Stankovic… Futbol cambazları bir arada. 3 dakikalık uzatma dakikaları da hakikaten geriyor insanı. Fenerbahçe, hani öyle denir ya tarihi bir galibiyet alıyor 1-0’lık skorla. Gördüğüm kadarıyla keyifli ve hatasız hakem yönetimiyle maç bitiyor. Kadıköy’de, validemin deyimiyle sanki “Muhammed’in düğünü” var. Hayırlı olsun diyorum. Ne de olsa biz uluslar arası maçlarımızı geçmişi ezikliklere dayalı bir ruh haliyle yaşarız. Bir aralık eziklik problemlerimizi de aşmıştık doğrusu.

Neyse, konumuzu nerden baksanız dedikodusu bir hafta sürecek bu maç ve iş bedelleri milyon avrolarla ifade edilen adamlardan, gazetelerin ancak alt köşelerinde haber olmuş Hilal adında küçük bir çocuğun büyük hikayesine çevirelim. Geçen sene Trabzon’da 104 sporcunun katıldığı okullar arası kros yarışması yapılır. 12 yaşındaki Hilal, iki bin metrelik parkurun son 200 metresine rahatlıkla girer. Birinci olmasına metreler kala arkasından koşan öğrencilerden birinin çığlığını duyar. Yarışı bırakır ve yorgunluktan bitkin düşerek yığılıp kalan sporcunun yanına koşar. Hilal, bitkin Sibel’i kolları arasına alır. Ambulans gelir ve Hilal’in kollarındaki öğrenciye ilk müdahaleyi yapar. Çocuk hastaneye kaldırılır. Müsabaka sonrasında Hilal, ne zaman bir spor yazısı yazsam söylemeden geçmediğim, geçmeyeceğim, belki de o güne kadar hiç duymadığı “fair play ruhu” ile, bunu neden yaptığını soranlara şu cevabı verir: “Arkadaki arkadaşımın koşarken çığlığını duydum. O anda hiçbir şeyi düşünmedim. Geri dönüp onun yanına koştum. Yerden kaldırıp ambulansa götürdüm ve birlikte hastaneye gittik. O olaydan sonra birçok ödül aldım. Bence o yarıştaki birincilikten daha değerliydi hepsi.” Hilal, yarışmayı kazanamadığı gibi, takımı da sıfır puan çekerek dereceye giremez.

Tribün ahlakının, spor kültürünün dibe vurduğu, sonuçları beş para etmez tartışma ve gerginliklerin bir türlü sona ermediği ülkemizde, Hilal’in, büyüklerine ibret olmasını umduğum centilmenliği kendisine çok sayıda ödül getirdi. Onun temiz ve saf çocuk kalbinin sesi, bize hala “düşenin dostu” olabileceğini haykırdı. Biliyorum ki, hafta sonunda oynanacak maçların oyuncu, çalıştırıcı, yönetici ve taraftarları, Hilal’in örnek davranışını hatırlamayacaklar bile. Müsabakalarda taraftarlar, mübarek Ramazan demeyip küfürlerine devam edecekler, birtakım adamlar kameralara hin bakışlar atıp kin güdecek, yaptıklarının karşı tarafa etkisini düşünmeyecekler. Son gittiğim Kayserispor maçında etrafımdan neredeyse küfür etmeyen yoktu. Eğitimsizliğin en bariz göründüğü yerlerin futbol tribünleri olduğunu yeniden düşünüp, acaba maçlara gitmesem mi demeden edemedim. İnsanlar, bir haftalık aile ve iş gerginliklerini burada çıkarıyorlardı adeta. Neyseki, yan tarafta Konyasporlular Derneği’nin çiçeği burnunda taraftarları vardı.

Güzel yüreğiyle Hilal, hedef tahtasına döndürülen memleketi Trabzon’un su kadar ihtiyacı olan şeyi –siz onu biliyorsunuz- bütün dünya adına kendisine, ailesine, okuluna ve şehrine kazandırmış oldu.

Hilal’e şu ana kadar, Atletizm Federasyonu tarafından “Yılın en centilmen sporcusu”, Milliyet Gazetesi’nin 53. yılın sporcu ödüllerinde “Onur ödülü”, Gökçe Karataş 8. Spor, Sanat, Eğitim ve Sağlık Ödüllerinde “Yılın fair-play ödülü”, Trabzon Gazeteciler Cemiyeti tarafından yılın “Jüri özel ödülü”, Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi 2006 yılı Davranış Dalı’nda Fair Play Büyük Ödülü” verildi. En büyük ödül kabul edilen ve Modern Olimpiyat Oyunları’nın kurucusu Baron Pierre De Coubertin’in adını taşıyan ödülü de 7-8 Aralık tarihlerinde Paris’te alacak. Hemşehrimiz İsmet Karababa’dan 24 sene sonra gelecek ödül ile, “içimizde böyle insanlar da var çok şükür” diyeceğiz. Biz ortası olmayan bir millet miyiz nedir? İyimiz çok iyi, kötümüz zirvede diyesim geliyor.

Centilmenliğe verdiği önemden dolayı, Gençlik ve Spor Genel Müdür Vekili Mehmet Atalay’a da TMOK tarafından “Fair Play Order” nişanı verildi. Hem Hilal Coşkuner’i, hem Mehmet Atalay’ı, hem de fair playe katkısı olanları bulup çıkaran TMOK Fair Play Konseyi Başkanı Erdoğan Arıpınar’ı, fair play ödülü bol Konya’dan selamlıyor, tebrik ediyorum.




0 yorum: