Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

31 Mart 2008

Mehmet Ali Uz’a 50. Yıl Şükran Gecesi

31.03.2008 09:36:19

Şair demiş ki:

“Sağlığında nice ehli hünerin //

Bir tutam tuz bile yoktur aşına //

Öldürürler evvel onu açlıktan //

Sonra türbe dikerler mezar taşına”

Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi’nin “Sanatının 50. yılında Erdem Bayazıt”a, ardından da Konya Aydınlar Ocağı’nın Konya’nın Kültür Hâdimi Mehmet Ali Uz Beyefendi’ye “50. Yıl Şükran Gecesi” tertiplemiş olmasını takdirle karşıladık. Bu tür programların, “ehl-i hüner” hala hayatta iken yapılmasını ve daim olmasını dileriz.

İlim ve kültür adamlarının kadr-u kıymetini bilmeyip de, ölümlerinin ardından methiyeler düzmeyi âdet edinmiş bir geleneğimiz var. Şair boşuna dememiş. Son iki program, alışılagelmiş vefat yıldönümlerini olması gerekene tebdil edeceğe benzer.

Geçtiğimiz Cumartesi akşamı Aydınlar Ocağı, Onursal Başkanına büyük bir jest yaparak KTO’nun salonunda bir araya gelen seçkin hâzırûna, Konya’nın kültür hâdimlerinden Avukat M. Ali Uz ve onun hizmetlerini anlatan hoş bir gece yaşattı. Açılış konuşmasını yapan Dr. Mustafa Güçlü Ağabey’den, yönetim kurulu kararınca Sayın Uz’a “Şeyhü’l-Muharrirîn” ünvanı verildiğini öğrendik. Türkiye’de bildiğim kadarıyla bu unvan sadece Merhum Ahmet Kabaklı’ya ait. Ne güzel olmuş. Bu duruş, Aydınlar Ocağı’nın yönetimi ile onun başkanı mümtaz aydın, gerçek ağabey Dr. Mustafa Güçlü’nün kadirşinas tarafını ne güzel yansıtmış.

Vefanın, layık olana değer vermenin azaldığı, ya da moda tabirle hala prim yapmadığı günümüzde kültür adamı olmanın yegâne izahı “gönül adamlığı”ndan başka ne olabilir? Cumartesi akşamı programın tertiplendiği salonda çoğu Sayın Uz’un dostu, ahbabı olan çok sayıda gönül adamı da vardı. Milli değerlerimiz üzerine titreyen, bununla birlikte Konya’nın kültür ve sanatını geçmişinden günümüze aktarma, diriltme ve yaşatma mücadelesi veren abide adamlar ordaydı ve kadim arkadaşlarının yanı başındaydılar.

Milli Kültüre hizmet gerçekten de gönül işidir, aşk işidir. Kendiliğindendir. Davasına sımsıkı sarılanların heyecanlı amelidir. Herkesin harcı değildir. Ucunda maddi beklentilerin bulunmadığı, makam ve mansıp sağlamadığı herkesin malumu işlerdendir.

Sayın Uz, yarım asırdan beri yaptığı değerli çalışmalarla doğup büyüdüğü coğrafyanın hakkını verme konusunda üzerine düşeni yapan o gönül erlerinden biridir. Hukukçu kimliği, ilim ve kültür adamlığı, eğitimciliği ve birçok kurum ve kuruluşa liderlik eden yönüyle Selçuklu Payitahtı’nın ak yüzlülerindendir. “Akademik Sayfalar”ın özel sayısında hakkında kaleme alınan yazıların her birinde bir başka Mehmet Ali Uz gördüm.

Yeşilay, Türk Ocağı ve Aydınlar Ocağı Konya şubeleri ile Türk Anadolu Vakfı’nın kurucu üyelikleri ve başkanlıklarını yürüterek toplumsal sorumluluklar üstlenmesi, yaptığı araştırmalarla onlarca kitap, yüzlerce makale ve köşe yazısına imza atmış olması, yukarıda altını ısrarla çizdiğim gönül adamlığının o başka tezahürlerindendir.

Şimdi ben, o şükran gecesinden neşet eden bu yazı vesilesiyle orada bulunanların da ortak görüşü olduğunu düşündüğüm şeyi dile getireyim. Âdemoğlu öldükten sonra yapıp ettiğini anmanın, hatırlatmanın, hakkındaki rivayetin doğrusu bir değeri yok. Biz esasen sadece onlu yıllarla biten zamanların şükranlarını gerçekleştirmekle kalmamalıyız. Hayırlı çabalarıyla iz bırakan, bırakma yolunda gayreti olan insanımıza zamanında sahip çıkarak, destek olarak çorbada tuz misali bile olsa biz buradayız demeliyiz. Hizmete talip olanın sayısı elbette bir madendeki elmas sayısı kadar az, lakin değerli olacak. Biz Cumartesi gecesi, Mustafa Ağabey’in dediği gibi büyük uyku tulumu futbol sahasındaki derbi maçın izleyicisi olmadık. Bu memlekette kaç Şeyhü’l-Muharrirîn vardı ve kaç kişiye bir kültür hâdiminin hizmetinin 50. yılını görmek nasip olurdu?

Yolun açık olsun 73’lük delikanlı. Mevla sana sağlıklı bir ömür versin.