Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

30 Haziran 2015

Van Depremİ, Ercİş Ayazı

            Bu yazıyı Van dönüşü yazmıştım. Tarih 24 Kasım 2011. Öylece bırakmışım arşivime.....
           


Sabah erkenden Batman’dan yola çıkıyoruz. Rotamız Bitlis üzerinden Van ve Erciş. Gölü çepeçevre saran bir yolculuktan sonra geri döneceğiz. Neredeyse Bitlis Deresine kadar sislerin içerisinde yol alıyoruz. Baykan’dan sonra kış kendini özellikle yükseklerde gösteriyor. Van Gölü uzaklardan görünüyor. Mevsime muhalif, sakin.
Mahrumiyetle kış mevsimi arasında benzerlik çoktur. Yalnızlık hissi ağır basar ikisinde de. Üşümüşlükten gelen sıracalı halleri bitip tükenmez. Yola çıkarken aklıma gelen ilk şey bu oluyor.
Van’a giriyoruz. Şehrin dışında kalan bahçeli evlerin önlerinde her ihtimale karşı kurulan çadırlar görünüyor. Gözümüz binalarda. Depremin etkisi çok katlı binaların dökülmüş sıvalarından, irili ufaklı duvar çatlaklarından ve en önemlisi terk edilmişliklerinden anlaşılıyor hemen.
Van’a girmeden önce, şehrin boşaltıldığına ve bir hayalet şehre döndüğüne dair söylentilerin gerçeği yansıtmadığını görmek rahatlattı beni. Şehrin işlek caddelerinde hareketlilik devam ediyor. Sokak araları için aynı şeyi söylemek mümkün değil. Çocuklar sokakları unutmuş görünüyorlar. Bunun için fazlaca sebepleri var çünkü. Şehri gezerken insanların çehrelerine bakıyorum dikkatlice. İri bir yorgunluk, suskunluğa eşlik ediyor.
Minarelerin bazıları yıkılmış. Düşerken, oradan geçen insanlara zarar verip tuz gibi olmuşlar. Filanca sitenin 3. Katında bir satılık levhası, rüzgardan kıvrılmış yukarıya doğru. Okunabiliyor yine de:  “Satılık daire”. Eski ve yeni sahibine kısmet olamamış. Banka şubeleri otobüslerde mobil hizmet veriyorlar. Çocuk parkları ve uygun yerlerde çadırlardan oluşan geçici mahalleler çıkmış ortaya. 5.6’lık ikinci büyük sarsıntıda yıkılan otelin enkazı kaldırılmış. Asıl hasarın bu ikinci depremden geldiği konusunda herkes hemfikir. Kaldırımlarda yürürken mağaza önlerinde durup fotoğraflar çekiyorum. Göz göze geldiğimiz herkese geçmiş olsun diyoruz. Bu dileğin ilettiği, bir hasta ziyaretindeki geçmiş olsundan çok daha farklı. Sanki bütün bir şehre sesleniyorsunuz. Ya da bana öyle geliyor. Hasar tespiti, kullanılamayacak durumda olan binaların yıkımı, yenilerinin inşası uzun bir zamanın işi olacak gibi görünüyor.
Şehirden kampüse geçiyoruz. 100. Yıl Üniversitesi’nin Rektörünü ziyaret ediyoruz ilkin. Halkın yaşadığı travmanın halen etkisini sürdürdüğünü anlatıyor. Ardarda gelen sarsıntılar insanları şaşkına çevirmiş. Bizi 5 saatlik mesafeden sallayan bu afetin ortaya çıktığı yerlerdeki ruh halini anlamak mümkün. Oturduğumuz binadan hızla indiğimiz akşam çocukların yüzüne yansıyan, korku ve endişeden başka bir şey değildi çünkü.
Van’da ilk girdiğimiz bina Diş Hekimliği Fakültesi. Duvar çatlaklarının dışında kolonlarda ciddi hasarlar görüyoruz. Dolaplar yerlerde. Kağıtlar oraya buraya savrulmuş. Kampüsün merkezi kısmına prefabrikler henüz yerleştiriliyor. Şehir merkezinde yıkılan otelde kalan Dr. Atsushi Miyazaki’nin adını Diş Hekimliğinin hizmet vereceği bu prefabrik alana vermişler. Gideni geri getirmeyecek fakat bir vefa örneği. Getirdiğimiz battaniyeleri taşıyoruz. Depremin üzerinden bir ay geçmiş olmasına rağmen her şeye ihtiyaç var. Bütün okullar Şubat’ta açılacak denilse de bana göre belirsiz bir zamana kadar tatil. Şehirden göç eden herkesin makul gerekçeleri var.
Van’dan ayrılıyoruz. Ben asıl Erciş’i merak ediyorum. Gölün kuzeyine düşen bu güzel ilçedeki durum kendini çadır kentlerden ele veriyor. İlçenin en işlek caddesinin iki yanına dizilen bütün çok katlı binalar tıpkı Van’daki gibi boşaltılmış. Van Yolu Caminin iki minaresi de yerle bir olmuş. Erciş’te bir oyun parkına kurulan birkaç çadırda zor günler geçiren insanlara selam verirken ağır bir mahcubiyet yaşıyorum. Anadolu’nun kocaman yürekli insanı işte. Her yer tevekkül. Bir teyze piknik tüpünün üzerine düdüklü tenceresini koymuş. Bir diğeri semaverini yakmış. Çaydanlığın buharı, o soğukta  içimi mi ısıtıyor ne?
Kenar mahallelerde çöken, kum gibi dağılan evler görüyoruz. Bir Ercişli ölü sayısının söylenenden çok daha fazla olduğunu anlatıyor. Akşamın ayazı ilçeyi iyice soğuturken, günün son ışıkları Van Gölü’nü yakıp uzaklaşıyor.
            Bir gözlem yerine kocaman bir iyilik öyküsü yazmak isterdim. Vanlı yahut Ercişli bir aileyi oradan alıp işler yoluna girene kadar misafir edebilmeyi mesela. Vermekte zorlandığım şeyi ortadan ikiye bölebilmeyi. En güzel iyiliği 11 yaşındaki kızım yaptı. Kimseye vermek istemediği oyuncağını, oralı bir çocuğa ver baba dedi. Erciş’te bir çocuk parkında küçük sahibine gitti oyuncak bebek.

---
Durum şöyleydi Van'da:
Van Depremi Hakkında AFAD'IN sayfasındaki haberden;
23 Ekim 2011 günü meydana gelen Van-Erciş merkezli deprem ve 9 Kasım 2011 günü yaşanan Van-Edremit merkezli deprem; Van ve ilçelerinde çok kuvvetli bir şekilde hissedilmiş olup, bölgenin yapı stoğu nedeniyle yıkıcı hasar yaratmış ve çok sayıda can kaybına yol açmıştır. 23 Ekim ve 9 Kasım 2011 depremlerinde toplam 644 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 1.966 vatandaşımız yaralanmış, 252 vatandaşımız ise enkazlardan sağ olarak kurtarılmıştır.

27 Haziran 2015

DİYANET İŞLERİ BAŞKANLIĞI KALDIRILSIN MI? (HABER)

Doğru Yol Gazetesi/21 Ocak 1949/Arşivimden.

Tartışma konusu oldukça eski.