11 Ekim 2007

Konya’ya Bir Kent Müzesi İhtiyacı ve Bursa Kent Müzesi Örneği

2007-05-10/19:41:00

Konya, tarihin en eski yerleşim alanını içinde barındırması, muhtelif kadim medeniyetlere ev sahipliği yapması ve eski bir başkent olması özellikleriyle nadir dünya kentlerinden biri. Bu bakımdan tarihi ve kültürel birikimin korunması ve gelecek nesillere intikali, bu kentte yaşayan herkesin görevidir/olmalıdır. Değerler mirasını bir araya getiren müzelerin, kentin sosyal gelişimine katkılarının bizde hala fark edilir durumda olmaması üzerinde durmaya değer bir husus.

Kültürünü korumaktan aciz toplumların geleceği görmeleri de beklenemez. Kentin kültürel birikim ve özgün değerlerinin korunması, sahip çıkılması ve yaşatılması konusunda yerel yönetimlere önemli görevler düştüğünün altını çizerek geçen hafta yaptığımız Bursa gezisinde elde ettiğim gözlemlerimi paylaşmak ve konuyla ilgisi olanlara seslenmek istiyorum.

Bursa bir buçuk milyon nüfusu, hareketli otomotiv ve tekstil endüstrisi ile metropol olmuş, belediyecilik ve kültür değerlerini sahiplenme konusunda nerdeyse rüştünü ispatlamış tarihi bir kentimiz. Aldığı “Avrupa Konseyi Şeref Bayrağı”, “Europa Nostra Çevre Düzenleme” ve “Avrupa Şehri” ödülleri, buna ilaveten“Tarihi Kentler Birliği”nin kuruluşunu sağlamasıyla gurur duyuyor. Bursa’nın başarılarına vurgular yaparken kendi kentimizi göz ardı ediyor değilim.

Bursa’yı ziyaret eden misafirlerin birçoğu gibi soluğu kent müzesinde aldık. 1926 yılında tamamlanan adliye binası şimdi kent müzesi olarak hizmet veriyor. Dönemin Adalet Bakanı H. Sami Türk ve Büyükşehir Belediye Başkanı Erdoğan Bilenser, Adliye binasının Belediye’ye devrini 2001 yılında bir protokolle imzalamışlar. 14 Şubat 2004 günü de bütün çalışmaların tamamlanmasının ardından hizmet vermeye başlamış.

Bursa rehberimizden Müze Müdürünün hemşehrimiz Silleli Ahmet Ömer Erdönmez olduğunu öğrendik. Kısa bir tanışmanın ardından müzenin kuruluşu ve kente katkıları konusunda sorular yönelttim. Bursa Kent Araştırmaları Vakfı Genel Sekreteri ve bir koleksiyoner olan Ahmet Erdönmez, müzenin kuruluşu ve gelişmesinde önemli görevler üstlenmiş. Londra, Viyana ve Berlin’de ihtisas müzeleri bile oluşmuş durumdayken, Türkiye’de olmayan bir kent müzesinin ilkinin Bursa’da kurulacak olması kendisini bir hayli heyecanlandırmış. Birçok Avrupa kentinde kilit ve ayakkabı müzeleri bile varken, ülkemizde binlerce yıllık tarih birikiminin bir araya getirilememesinden şaşkınlık duyduğunu belirtti. Kent müzelerini bir çeşit ansiklopedi gibi olduğunu, Bursa’yı ziyarete gelen konukların ilk önce burayı görmesinin kentin kültür ve tarihi özellikleri hakkında bilgilenmelerine yol açtığını ve kentin tamamını gezmiş gibi olduklarını söyledi. Proje süreci devam ederken yerel televizyonlar, üniversite ve belediyeler tarafından duyurular yapılmak suretiyle ciddi yerel destek gördüklerini, insanların yıllarca sakladıkları arşiv niteliğindeki eser ve belgelerini müzeye bağışladıklarını anlattı. Kendisi de, 34 model Dodge ve 26 model Amilicar otomobili ile birlikte otuz yıl boyunca topladığı koleksiyonunu müzeye bağışlamış. Bursa Kent Müzesi, emeklerinin bir başka karşılığını, 2006 yılında “Avrupa Müzeler Birliği ödülü” ile almış. Ahmet Erdönmez, Bursa Büyükşehir Belediyesi ve müzeyi tanıtan bir çanta dolusu kitap ve broşür hediye etti. Konya’ya bir kent müzesinin muhakkak gerekli olduğunu ve bu konuda kendisini yetkililerin davet etmesi halinde severek bilgilendirmeye gelmeyi arzu ettiğini ifade etti.

Bursa Kent Müzesi hakkında kısa bir bilgi vermek yerinde olur: Müzeye girdiğinizde rehberler tarafından karşılanıyor ve gezerken bilgilendiriliyorsunuz. Bodrum, zemin ve birinci kat sergi salonlarından oluşan müzede kendi kategorilerinde bölümler bulunuyor. Bursa’nın tarihteki ilk yerleşiminden Osmanlı padişahlarına, kurtuluş Savaşı’ndan günümüze, eğlence ve yemek kültüründen spora kadar her bir bölümde çoğu antika materyaller görüyorsunuz. Tarihi Bursa ile günümüz Bursa’sı arasındaki bütün dönemlerin izlerini bir saat içinde öğrenmeniz mümkün oluyor.

Ben şahsen Konya’da böyle bir girişimin başlatılması halinde insanımızın aile arşivlerinden kurumların sahip olduğu materyallere kadar önemli bir destek sağlayacağını düşünüyorum. Koyunoğlu Müzesi günümüze uygun şekilde teknolojik imkânlar kullanılarak yeniden düzenlenebilir veya Mevlana külliyesine yakın olması hasebiyle Valilik binası müze olacak şekilde restore edilebilir. Hatta Konya bununla da kalmayıp kendi kategorilerinin müzelerini bir an evvel oluşturmalıdır. 2008 yılında yapılacak “Dünya Tarihi Kentler Konferansı”na ev sahipliği yapacak Konya’nın böyle bir girişimle önemli bir tanıtımı da gerçekleştirilmiş olur. Keşke böyle bir proje daha önceden hayata geçirilmiş olsaydı. 2007 Mevlana yılını, Hz. Mevlana ve Konya’nın hak ettiği şekilde daha etkili tanıtma fırsatımız olurdu.
Umarım sesimi bir duyan olur..

0 yorum: