Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

19 Temmuz 2015

Türkİye'dekİ en eskİ Türkçe Kİtabe Bulundu


Bu yazı alıntıdır..

drs. Mehmet Tütüncü

(orijinal metne  2015 Mayıs ayı Tarih ve Düşünce  dergisinden ve sayfanın altındaki linkten ulaşılabilir.)

1. Giriş
Kitabeler dayanıklı taş üzerine yazılmış ve umuma
açık yerlere konularak halkı bilgilendirmeye yarayan
yazılardır. Kitabelerin başka bir görevi de zamanın
hükümdarları ve yöneticilerinin egemenlik sembolleri
olmalıdır. Selçuklular zamanında kullanılan
Es-Sultani başlıklı kitabeler ve daha sonraki devirde
Osmanlı sultanlarına ait tuğralar bunlara örnek
gösterilebilir. Dayanıklı maddelere yazıldıkları için
bengi taşlar olarak da anılan bu taşlardan Türk tarihi
bakımından en meşhurları Orhun Abideleri’dir.
Orhun Abideleri gerek içerikleri gerekse yazıldıkları
Türkçe ile Türk tarihi ve dilinin temel taşlarıdır.
Orhun Anıtları’nda kullanılan Türkçe aynı zamanda
elimize geçen en eski Türkçe metinlerdir. Daha
sonra Türklerin İslamiyet’e girişinden itibaren kullanılan
kitabe dili ise Arapça olmuştur. Böylece Or-
1. Bu makale 8-10 MAYIS 2014 tarihlerinde Kütahya’da
yapılan Uluslararası Batı Anadolu Beylikleri Tarih Kültür
ve Medeniyeti Sempozyumlarının ikincisi olan Germiyanoğulları
Beyliği Sempozyumunda bildiri olarak sunulmuş ve
makale olarak sempozyum yürütme kuruluna baskı için verilmiştir.
Fakat kitabın ne zaman çıkacağı belli olmadığından
ve konunun önemine binaen kamuoyuna daha erken duyurulması
amacıyla Düşünce ve Tarih Dergisi’nde yayımlanması
uygun görülmüştür.
2. SOTA / Türk ve Arap Dünyası Araştırmaları Merkezi, Hollanda
Eposta: m.tutuncu@gmail.com
hun Yazıtları’nın dili uzun yıllar kültür değişimi ve
göçler nedeniyle unutulmuş ve kullanılan yazılar
genelde Arapça veya Farsça olmuştur. Selçukluların
yazdıkları bütün kitabeler Arapçadır. Keza Memlukler
ve başka Türk beylikleri de yine öyle. Karamanoğlu
Mehmet Bey’in Türkçe kullanma fermanı ise
en azından kitabede kullanılan dil bakımından bir
değişikliği yol açmamıştır. Anadolu’da ve tüm Türk
coğrafyasında Türkçenin kullanılmaya başlanması,
İstanbul fethinden sonra çoğalmış ve devam etmiştir.
Anadolu’da ilk Türkçe kitabe hangisidir? Hangi
şartlarda yazılmıştır? Bunlar hâlâ tarihimizin bilinmezleri
arasında yer almaktadır.
Beylikler devrinin yazılı kaynakları oldukça kısıtlıdır.
Kitabeler bu yazılı kaynaklara ek olarak kullanılan
ve çoğu zaman yazılı kaynaklarda bulunmayan
bilgileri barındırmaları bakımından çok önemlidir.
Özellikle Germiyanoğulları Beyliği kitabeleri devrin
kültür hayatı bakımından ve beyliğin silsilesini ve
aile fertlerini ortaya koymaları bakımından kullanılmalıdır.
Bahsedeceğimiz kitabede Anadolu’nun hem
en eski Türkçe kitabesi olması bakımından hem de
yazılı kaynaklarda bulunmayan bilgileri ihtiva etmesi
bakımından iyi bir örnektir
2. Germiyan Beyliği Kitabeleri
Türk Beylikleri arasında, yeniden kitabelerde
Türkçe kullanma geleneğini Germiyanoğulları baş-
TÜRKİYE’DE EN ESKİ TÜRKÇE
KİTABE ESKİŞEHİR SEYİTGAZİ
İLÇESİNDE BULUNDU1
(Seyitgazi Kurd Abdal Vakfiyesi - 1369 Yılı)2
Dr. Mehmet TÜTÜNCÜ
Orhun Abideleri’nden Sonra En Eski Türkçe Kitabe,
Arap Harfleriyle Taşa Yazılan En Eski Türkçe Metin,
Anadolu’da Türkçe İlk Kitabe
Mayıs - 2015
16
latmıştır. Kütahya’da Germiyanoğlu Yakup Bey Medresesinde
bulunan ve 817 / 1414 tarihli taş vakfiye Türkçe
olarak yazılmıştır. Bu uzun ve muhteşem kitabe Orhun
Anıtları’na benzeyen bir üslupla yazılmıştır. Son Germiyan
Hükümdarı II. Yakup Çelebi tarafından yazdırılan
bu kitabe Anadolu’da bulunan en eski Türkçe kitabe
kabul edilmektedir.
II. Yakub Çelebi Külliyesine (imaret) ait, H 817/ M
1414 tarihli, dönemin Türkçesiyle yazılmış, hâlen bir
tas vakfiye (kitabe) bulunmaktadır. Medrese yanındaki
eyvan içinden 1935 yılında alınarak, imaret mescidinin
giriş revakının güney duvarına yerleştirilen 39 satırlık
vakfiyenin ancak 30 satırı okunabilmiş, diğer satırlar
silinmiştir. Kitabede, imaretin H 814 / M 1411 yılında
tamamlandığı, beş ay isledikten sonra Karamanoğlu
işgali nedeniyle iki buçuk yıl muattal kaldığı ve Yakub
Bey’in ülkesine sahip olması üzerine, tekrar hizmet vermeye
başladığı kaydedilmektedir. Fakat gerek yazıdaki
mükemmeliyet gerekse metnin uzunluğu bundan önce
başka yazıtların olması ihtimalini gündeme getirmiştir.
Anadolu’daki bir kitabe envanterimiz olmadığından
kronolojik bir sıralama yapmak mümkün değildir
3. En Eski Kitabenin Bulunuşu
Yapmış olduğumuz kitabe araştırmalarında, Anadolu’daki
en eski kitabenin Yakub Bey’in Vakfiyesinin
olmadığı bundan daha eski başka bir kitabe olduğunu
tespit etmiş bulunuyoruz.
Kitabeyle ilk tanışmamız 18 Ekim 2011 tarihinde
oldu. Orta Çağ kazıları için geldiğimiz Eskişehir’den Seyitgazi’ye
hareket ederek uzun zamandır görmek istediğim
Seyitgazi Külliyesini inceledim. Daha önce yayımladığım
Hacıbektaş Külliyesinin kitabeleri gibi Seyitgazi
Külliyesinin kitabelerini de yayımlamak istiyordum.
Kitabelerin resimlerini çekmeye başladım. Camiye giriş
kapısında bir korkuluk ve pencere duvarına inşa
malzemesi olarak kullanılmış ve birbirine dikey olarak
yerleştirilmiş yazılı iki taş dikkatimi çekti, okumaya çalıştım.
Taşların birinin üzerindeki yazı oldukça açık ve
okunaklı yazılmıştı. Çok eski olduğu anlaşılan yazıyı
17
Mayıs - 2015
18
19
okumaya çalıştım, biraz bakınca kitabelerin Türkçe olduğunu
anladım.
Daha önce yayımlanan Seyit Gazi Kitabeleri’nde3 hiçbir
Türkçe kitabeye rastlamamıştım. İlginç bir kitabe
olduğunu hemen hissettim. Ve eve dönünce kitabeyi
tekrar inceledim. Yeni ve çok önemli bir şey bulduğumu
anlamıştım. İki gün sonra tekrar giderek kitabelerin
daha iyi fotoğraflarını almaya gayret ettim.
4. Anadolu’daki En Eski Kitabe: Kurd Abdal
Vakfiyesi (1369 Yılı)
Kitabenin bulunduğu yer Seyitgazi. Eskişehir’in Seyitgazi
ilçesi adını burada kurulan Seyid Battal Gazi
Külliyesinden almaktadır. Anadolu’da kurulan en eski
külliyelerden olan bu külliye içerisinde birçok kitabe de
barındırmaktadır.
Seyyitgazi Külliyesinin mescidine girişte önce dış
kapıdan geçilmekte. Buradan içeri girince kubbeli bir
mekândan geçilerek ikinci bir kapı ve kapının iki yanındaki
demir parmaklıklı düzenleme ve yarım duvar
bulunmaktadır. Bu kapı ve duvar güneydeki diğer iki
bölümden ayırmaktadır. Bu düzenlemenin kapısı üzerindeki
kitabede; “Seyyid Sultan Gazi sevgisinin Türbedârı
Miskin Dede bu kapıyı 921/1516-17 yılında yeni-
3. Wulzinger, Karl, Drei Bektaschi-Klöster Phrygiens, Verlag Von
Ernst Wasmuth, A.-G., Berlin 1913. Külliyede bulunan bütün kitabeleri
yayımlamışlardır.
ledi. Allah toprağını güzel eylesin.” metni yazılıdır. Bu
kapıyı geçince ikinci bir mekâna girilmektedir. Kitabeler
ise bu mekânda yer almaktadır. Kitabeler (bk. Resim 1
ve 2) demir parmaklıklı duvarın güney tarafının doğu
kısmında köşede yer almaktadır. Kitabenin yanında bulunan
bir kapıyla kubbe ile örtülü (türbedar) zikir odasına
geçilmektedir. Sofanın orta bölümünün batı duvarına
açılmış bir kapıyla Mihaloğulları Türbesi’ne, güney
bölümünün batı duvar eksenine açılmış bir kapıyla Seyyid
Battal Gazi Türbesi’ne, güney duvar eksenine açılmış
bir kapıyla camiye geçilmektedir. Güney bölümün, doğusunda,
üst katı sivri kemerle eyvan biçiminde sofaya
açılan iki katlı Kesikbaşlar Türbesi, orta bölümün doğusunda
çilehane odaları yer almaktadır.
5. Fiziki
Özellikler
Yazılar taş üzerine kabartma tekniği ile yazılmış ve Seyitgazi
Külliyesi Camisi’nin giriş kapısının sol tarafında
bir pencerenin yanına monte edilmişlerdir.
Taşın cinsi kalker taştır. Taşlar yer yer aşınmış olsa da
yazılar oldukça iyi korunmuş ve önemli kısımları hâlâ
gözle okunabilecek durumdadır.
Yazıda kullanılın hat Memluklü neshi olarak bilinen
ve 13-14. yüzyılda Anadolu’da da çok kullanılan nesih
hattır. Germiyanlılar ve Osmanlılarda bu hat oldukça
20
sık kullanılmıştır. Satırlar oldukça kısa ve sık yazılmış
ve harfler istiflenmiştir. İlk başlarda seyrek yazılan yazı
ileriki satırlarda sıkışarak ve istiflenerek devam ediyor.
Birinci taşın yazı alanı ikinci taştan daha geniştir. 1. taşın
1. satırında 14 harf varken 3. satırda 26 harf bulunmaktadır.
2. taşta ise harfler satırlara daha eşitçe dağıtılmıştır.
Satırlarda 10-14 harf sıkıştırılmıştır.
6. Metinler
Kitabe 8 satırdan oluşuyor. Transkripsiyon aşağıdaki
şekildedir.
1. Sebeb-i şerʿ-i oldur ki
2. Ṣatun aldı Ḳurd Abdāl
3. İbn Cihān-dār Süleymān Şāh ibn Meḥmed Beg
4. Aḳ buñar adlu bir mezraʿayı ḥudūdları taʿyīn
5. Ḥadd-i evvel Aḳçabel’dür, Çerībāşı’ndan
6. ṣınūrdır. Ḥadd-i sānī Aşçabend nām bende.
7. Ḥadd-i ṣāliṣ bend-i mezbūrdan Aḳbuňar’a.
8. Şehede bî mā fīhi Mevlānā Ḳāsım ibn Mesʿūd
Bunun yazılmasının sebebi odur ki Mehmed Beğ oğlu
Cihandar Süleyman Şah oğlu Kurd Abdal Satın aldı. Akpınar
adlı mezrayı hudutları şöyledir: Birinci sınır Akçabel’dir,
Çeribaşı’ndan sınırdır. İkinci sınır Aşcabend
adındaki bende kadardır. Üçüncü sınır bu bendden
Akpınar’a kadardır. Mevlana Kasım ibn Mesud bunun
içindekilerin hepsini tasdik etti.
21
1. Mezbūr Ḳurd Abdāl
2. Aḳbuñar’ı vakf
3. İtdi ḥadd-ı ṣınūrla
4. Seydī Gāzī ka-
5. pusına. Rıẓā vire
6. Allah Teʿāla. Şehede bi-zalike
7. Murād ibn Baḥşāyis
8. Cemī-i Dervīşān. Tāʿrīḫen
9. fī receb, sene sebʿīn ve [sebʿa māʿe] 770.
İsmi yazılı olan Kurd Abdal Akpınar’ı vakfetti Seyyid
Gazi kapısına. Allahutaala kabul etsin. Murad ibn Bahşayiş
ve bütün dervişler bunu tasdiklediler (şahitlik ettiler).
770 yılının Recep ayında. (1369 yılının Şubat-Mart
aylarında).
7. Açıklamalar
Kitabenin İçeriği
İki ayrı taşa yazılmasına rağmen kitabeler bir bütündür.
Kitabelerde iki hukuk işlemi yansıtılmış. Birinci
kitabede Kurd Abdal’ın Akpınar adlı bir mezrayı satın
aldığı ve ikinci kitabede ise bunu Seyid Gazi Dergâhı’na
(kapısına) vakfettiği kaydediliyor. Birinci kitabede satın
alınan mezranın sınırları dikkatli bir şekilde belirtiliyor.
Burada sınırlar tayin edilirken hudut, had ve sınır kelimeleri
yan yana kullanılıyor. Bu da Türkçenin o yıllardaki
kelime zenginliğine işaret eder. Akpınar’ın ilk sınırı
Akçabel’dir. İkinci sınır Aşcaband adındaki bir benddir.
Üçüncü sınır ise bu bendden Akpınar’a kadar olan çizgidir.
Bu satın alma işleminin Mevlana Kasım ibn Mesud
adlı bir kadının huzurunda yapmıştır.
İkinci kitabe ise daha kısa ve daha özdür. Burada Kurd
Abdal’ın sınırları birinci kitabede belirtilen vakıf mallarını
Seyid Gazi Dergâhı’na vakfedilmiştir. Buradaki
bütün dervişler ve Murad bin Bahşayiş bunu tasdiklemişlerdir.
Tarih
Son satırda ise bu satın alma ve vakıf etme işlemin 770
yılının Recep ayında yapıldığı kaydolunmuştur. Kitabedeki
tarih kısmını ve yüzler hanesini maalesef okumak
mümkün değildir. Kitabenin bu kısmı büyükçe bir taşın
(bk. Resim 1, 2 ve 4) arkasında kalmıştır ve muhtemelen
kesilmiştir. Son satırda Receb ayı ve sebʿīn yani
70 kelimesi okunmaktadır. Arapça seneler yazılırken
1’lerin rakamları ilk önce, onlar rakamı daha sonra ve
yüzler rakamı ise en son olarak yazılmaktadır. Metinde
1’ler rakamı yazılmamıştır ve sadece onlar rakamı yazılmıştır.
Yüzler rakamının yeri ise daha önce bahsettiğimiz
sebepten okunamamaktadır. Fakat kitabede ismi
anılan Kurd Abdal’ın babası Süleyman Şah Germiyan
hükümdarı olarak (1361-1387 Miladi ve hicri olarak
762-788) yıllarında hüküm sürmüştür. Kitabe bu şekilde
onun iktidarının 770 yılında yazılmıştır. Kitabeyi bu
şekilde tarihlendirerek Anadolu’daki en eski Türkçe kitabe
ile karşılaşmaktayız.
Kitabede geçen insan isimleri:
Kurd Abdal: Kitabeyi yazdıran kişi. Germiyan Bey’i
Süleyman Şah’ın oğlu. Başka kaynaklarda adı geçmiyor.
Sadece bu kitabeden tespit ediyoruz. Diğer kardeşleri
Yakub, İlyas ve Hızır başka kaynaklardan biliniyor. Akpınar
adlı mezrayı satın alarak gelirlerini Seyidgazi Dergâhı’na
vakfediyor.
Cihandar Süleyman Şah: Germiyan Beyi 1361-1387
yıllarında Germiyan Beyliğinin başında bulunan bey.
Kurd Abdal’ın babası
Mehmed Beğ: 1340-1361 yıllarında Germiyan Beyinin
başında bulunan bey. Kurd Abdal’ın dedesi.
Mevlana Kasım ibn Mesud: Akpınar adlı mezranın
alım ve satım işlemini gerçekleştiren kadı.
Murad bin Bahşayiş: Akpınar’ın gelirlerinin Seyid
Gazi Dergâhı’na vakfedilmesi kaydını gerçekleştiren
kadı.
Abdallar ve dervişler: Seyid Gazi Dergâhı’ndaki dervişler
vakıf işlemine şahitlik etmişler ve bu şekilde kitabeye
de yazılmış.
22
Kitabede geçen yer adları:
Seyid Gazi Kapısı: Seyit Gazi Dergâhı.
Akbunar: Eskişehir ile Seyitgazi arasında şimdi Eskişehir’in
bir mahallesi olan mezra. Kurd Abdal tarafından
satın alınarak Seyit Gazi Dergâhı’na vakfediliyor.
Akçabel: Yeri şimdilik tespit edilemeyen ve Akbınar’ın
sınırlarını belirleyen bir yer adı.
Aşcabend: Yeri şimdilik tespit edilemeyen ve Akbınar’ın
sınırlarını belirleyen bir yer adı.
Burada dikkat çeken husus Kurd Abdal ismidir. Kitabeden
anlaşıldığına göre Kurd Abdal Süleyman Şah’ın
oğludur. Bu bilgi ilk defa bu kitabede ortaya çıkmaktadır.
Başka kaynaklarda Germiyanoğlu Süleyman Şah’ın
Kurd Abdal isminde bir çocuğu olduğu yazılı değildir.
Süleyman Şah’ın bilinen oğulları Hızır Paşa, İlyas Paşa
ve II. Yakub Beylerdir.
Germiyanoğulları’nın silsilesine bakılırsa şöyle bir
tablo ortaya çıkmakta
Yakub I (1300-1340)
Mehmed Bey (1340-1361)
Şüleyman Şah (1361-1387)
Yakub II (1387-1421) Kurd Abdal ???
Taş Vakfiye (1414) / Vakfiye (1369)
Kurd Abdal’ın dikkat çeken ikinci bir özelliği ise kendisini
Abdal olarak tanıtmasıdır. Buradaki abdal ismi
şüphesiz Anadolu’daki Abdallar cemaati ile bir bağlantıya
işaret ediyor.
8. Dil Özellikleri
Muğla Üniversitesinden Prof. Dr. Ali Akar’a kitabe
metnini göndererek özellikleri hakkında fikirlerini sordum.
Ali Akara tarafından belirtilen görüşler şöyledir.
“Metnin içeriğine gelince; Bu metin Eski Anadolu
Türkçesinin karakterini yansıtıyor. Bunun en önemli
belirtileri olarak; “satun” kelimesindeki “u”nun yuvarlak
olması. Bu dönem metinlerinde yuvarlaklık karakteristiktir.
“Kurd Abdal” tamlamasındaki “kurd” kelimesi
önemli. Bu dönemdeki isimler Asya orijinli hayvan
isimlerinden oluşabilir. Arslan, Tuğrul, Kurt gibi. Bu
da önemli bir belirti. Bu kelimeyi “kürt” kelimesiyle
karıştıranlar vardır. “Kürt” kelimesi “kef ” ile yazılır.
Burada açıkça “kaf ” ile yazılmış. Metnin Eski Anadolu
Türkçesi dönemine ait olduğunu gösteren bir diğer belirti
“buñar” kelimesidir. Bu kelime Anadolu sahasında
kullanılmaya başlayan “p” ile değil de “b” ile yazılmış olması
önemlidir. Zira, Anadolu’da yazılan ilk Türkçe metinlerde
“b” kullanılmış, “p” daha sonradan Farslardan
alınmıştır. “b”li metinler daha eskidir, bu da metnin eskiliğini
gösteriyor. Bu iki husus yanında eklerdeki ünlü
uyumunun bozuk olması da ilk dönemlere ait olduğunu
gösterir: kapu-sı-, ol-dı, yüz-i, ad-lu (metinde ad-lı şeklinde
çevrilmiş!).Evet, benim tespitlerim metnin Eski
Anadolu Türkçesinin özelliklerini tam olarak yansıttığı
23
yönündedir. Tabii, ben bir dil tarihçisi olarak metinden
hareketle bu yargıya varıyorum. Son söz her zamanki
gibi tarihçilerindir!.”
9. Sonuç
Burada yayımladığımız iki kitabe Anadolu’daki en
eski Türkçe kitabe olma özelliği bakımından olağanüstü
önemlidir. Kitabe 1369 yılının Şubat/Mart aylarında yazılmıştır.
İçindeki bilgiler bakımından da Germiyanoğulları
Beyliği tarihi için oldukça değerli başka kaynaklarda
olmayan veriler sunmaktadır.
Germiyan Beyi Süleyman Şah’ın başka kaynaklardan
bilinmeyen Kurd Abdal adında bir oğlunun Seyit Gazi
Dergâhı’na yaptığı bir bağıştan söz edilmekte bunun
yanında devrin önde gelen kadılarının isimleri de zikredilmiş
ve tarihsel topografya için bazı yere isimleri ve
hudut tayinleri yazılmıştır.
Kitabenin tüm sırlarının çözümlendiği söylenemez.
Özellikle bazı kelimelerde ve yer isimlerinde yer yer
okumada problemler vardır. Burada bizim verdiğimiz
şüphesiz bir ilk okuma ve değerlendirmedir. Başka kaynaklardaki
verilerle karşılaştırılarak kitabenin sırları ortaya
çıkacaktır.
KAYNAKÇA
Altınsapan, Erol.1999, Ortaçağ ‘da Eskişehir ve Çevresinde Türk Sanatı
(1.Baskı). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları, No:1091.
Altınsapan, Erol ve Parla, Canan. Eskişehir Selçuklu ve Osmanlı Yapıları
(1.Baskı). Eskişehir: Anadolu Üniversitesi Yayınları, No:1548. 2004.
Altun, Ara, “Kütahya’nın Türk Devri Mimarisi Bir Deneme”, Atatürk’ün
Doğumunun 100. Yılına Armağan Kütahya, İstanbul, 1981-1982, S. 288-
304 özellikle s. 193-195.
Balhasanoğlu, Un Inscription Turque a Kütahja, KSz, VI, Budapest,
1905, s. 351-359.
Çetin Varlık, Mustafa, Germiyanoğulları Tarihi (1300-1429), Ankara,
1974, s. 147-149.
Gülensoy, Tuncer, “II. Yakup Bey’in Taş Vakfiyesinin Dil ve İmla Özellikleri
ile Tarihi Açıdam Değerlendirilmesi”, VII: Türk Tarih Kongresi, Ankara,
11-15 Ekim 1976, Kongreye Sunulan Bidiriler, II. cilt, Ankara, 1981,
pp. 613-644.
Halil Ethem Bey, “Al-i Germiyan Kitabeleri”, Tarih-i Osmani Encümeni
Mecmuası, Yıl 1, (İstanbul, 1329-1911), s. 113-120.
Jacob, Georg, “Sejjid Gazi”, Zeitschrift für Assyriologie und Vorderasiatische.
Archäologie. 1912, Volume 26, Issue 1-3, Pages 240–248 kitabenin tanıtımı.
Küçükcan, İlyas, Seyyid Battal Gazi ve Külliyesi (3.Baskı). Ankara: Gazi
Üniversitesi Türk Kültürü ve Hacı Bektaş Veli Araştırma Merkezi Yayınları:
2.
Küçükcan, İlyas, Tarihsel Gelişim Sürecinde Seyitgazi. ESKİyeni Dergisi,
Eskişehir, 2010, Sayı 19, 66-71.
Menzel, Theodor, “Das Bektāši-Kloster, Sejjid-i Ghâzi”, Mitteilungen
des Seminars für rientalische Sprachen, 28 (1925): pp. 92–125.
Parla, Canan, “Seyitgazi Külliyesi”, ESKİyeni Dergisi, Eskişehir, 2010
Sayı 19, 59-65.
Uzunçarşılı, İsmail Hakkı, Kütahya Şehri, İstanbul, 1932 (s. 79-89).
Uzluk, Feridun Nafiz, “Germiyanoğlu Yakub II. Bey’in Vakfiyesi”, Vakıflar
Dergisi, C. VIII.
Wulzinger, Karl, Drei Bektaschi-Klöster Phrygiens, Verlag Von Ernst
Wasmuth, A.-G., Berlin, 1913.
Yenişehirlioğlu Filiz, ‘The Tekke of Seyyid Battal Gazi”. Anadolu ve Çevresinde
Ortaçağ , 2, 122–165, Ankara, AKVAD.
Yurdaydın, Hüseyin Gazi, “Seyit Gazi Bölgesinin Bazı Önemli Abdideleri”,
İslami Araştırmalar Dergisi sayı 3-4 1999 pp. 241-246.
Yürekli, Zeynep Architecture and Hagiography in the Ottoman Empire
The Politics of Bektashi Shrines in the Classical Age, Ashgate London,
2012.

Türkiyedeki en eski Türkçe olarak yazılmış kitabe hakkında yaptığım bir keşif Mayıs ayında Tarih ve Düşünce  dergisinde yayınlandı. Başka bir Ülkede olsa (mesela Almanya veya İngilterede olsa ) epeyce ilgi çekecek olan bu araştırma ve keşif Türkiye'de  hiç bir şekilde ilgi görmedi. Ne bir gazete konuya el attı, ne Türk Dil Kurumu Anadolu'da dilimizin bu en eski yadigarı hakkında herhangi bir açıklama yaptı, ne de Tarih Kurumu herhangi bir ilgi gösterdi. Velhasıl demek ki Türkiye'de Türk tarihine ve diline olan ilgi(siz)liğide böylece görmüş olduk.
Araştırmalrınızda kullanmak isterseniz bu yazının basılmış halini aşağıdaki bağlantıdan indirebilirsiniz.  

TÜRKİYE’DE EN ESKİ TÜRKÇE KİTABE ESKİŞEHİR SEYİTGAZİİLÇESİNDE BULUNDU
(Seyitgazi Kurd Abdal Vakfiyesi - 1369 Yılı)  

Kaynak: https://www.academia.edu/12623053/

drs. Mehmet Tütüncü
Türk ve Arap Dünyası Araştırma Merkezi
Research centre for Turkish and Arabic World
Adres: Scheveningseweg 15
2517 KS Den Haag