Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

06 Nisan 2008

Konya-Balkanlar Hattı

07.04.2008 09:06:36

Konya’nın, dünyanın farklı coğrafyalarında yaşayan Müslüman halklara, özelliklere Müslüman soydaşlarımıza ilgisi hemen herkesin malumudur. Söz konusu Balkanlar olunca hassasiyetimizin daha fazla önem kazandığı vakıasını “bilenler” bunu elbette onaylayacaklardır. Makedonya'da Konçi (Konya) adında bir köy mevcut. Bosna Savaşı yıllarında Konya’nın türlü büyük desteklerine şahidiz. O dönemde nakdi yardımları bizzat almaya gelen Bosnalı komutanları ve savaş sonrasında da Gazi Aliya İzzetbegoviç’i –Allah onlara rahmet etsin- burada görüp dinlemek bu satırların yazarına da kısmet oldu. Şehir büyüklüğünde adı Bosna Hersek olan bir mahallemiz var. Saraybosna kardeş şehrimiz. Balkan ülkelerinden Konya’ya gelip öğrenim gören çok sayıda genç kardeşimiz var. Konyalı bir çiftin başkanlıklarını yaptığı Balkanevi Derneği ile Toplumsal Gelişim Derneğinin Türkiye (Konya)-Balkanlar hattında güzel çalışmaları mevcut.

Osmanlının Balkan siyasetinin bir sonucu olarak, özellikle Konya ve Karaman’dan Rumeli’ye göçtürülen Müslüman Türkler sayesinde Balkanlar’ın büyük bir kısmı Türk yurdu haline geldi. Bazı tarihçiler, neden Konya ve Karaman sorusunu, bu yörelerde yaşayan halkın Anadolu’nun Müslüman ve geleneksel yaşam biçimini bütün saflığı ile temsil etmiş olmasıyla açıklıyorlar. Bir başka deyişle, Konya’da görülen örf ve âdetin benzerlerini Balkanların kimi köy, kasaba veya şehirlerinde de bulmak imkânı var. 23 Mart günü Balkanevi Derneği’nin düzenlediği “Baharda Balkan Esintisi” adlı programında gördük ki, merasimler aynıdır. Türkiye’de öğrenim gören Romanya vatandaşı soydaş öğrencilerin sahnelediği yeni doğan çocuğa ad koyma, Bosnalı öğrencilerin sahnelediği kız gelin etme ve diğerlerindeki bütün detaylarda Anadolu âdetlerinin tıpkıları vardı.

Programın açılışında kürsüye gelen Makedonyalı İsmail Ali şöyle demişti tertemiz Türkçesiyle: “Bu topraklardan giden akıncı beylerinin torunları olarak Rodoplardan, Kosova’dan, Drina’dan Taşköprü’den, Makedonya’dan, Gagauz Eli’nden selamlar getirdik. Selam sizlere.”

O gün MKM’de İsmail Ali gibi ecdadının kökleri unutturulmayan, kim olduklarını asla unutmayacak çok sayıda genç vardı. Bize ibretli, kulağımıza küpe olacak etkili mesajlar gönderdi sözlerine şöyle devam ederek: “Bizler, sizlerin uzaklardaki yakınlarıyız. Balkanlara dair izlediğiniz yahut duyduğunuz haberlerde bizi iki kere düşünün. Bizim oralarda rahat uyuyabilmemiz için sizin burada güçlü olmanız lazım.”

Yoruma hacet bırakmayacak kadar açık bu mesajın ne büyük sorumluluk gerektirdiğini içimizde hissettik. Lakin eyleme geçmeyen hislenmenin kime ne faydası olur? Biz bu hislenmeyi zamanında yaşamış ve gereklerini devlet-millet eliyle topyekün yerine getirmiş olsa idik, katillerin vahşet gösterilene dönüşen savaş sahnesi olmazdı Bosna. Mostar Köprüsü’nün hazin sonuna şahit olunmaz, II. Dünya Savaşı’ndan sonra gerçekleşen en büyük insan kıyımı yaşanmazdı Srebrenitza’da. Üç yıldan fazla süren kirli savaşta 312 bin kişi hayatını kaybetmezdi. Türkiye artık, dışarıdan bakanların gözünde Balkanlarda yaşayan Müslümanların gerçek hâmisi, kucaklayan babası olmalı. Kendi ülkelerinin esintilerini sahnelemeden önce söz alan grupların sözcüsü gençlerin ortak mesajıydı İsmail Ali’nin dedikleri. Güçlü bir Türkiye bizim kadar onları da alakadar ediyor.

Bugün için Türkiye’nin Balkanlarda olası hareketlenmelere karşı nasıl bir ağırlık koyabileceğini zaman gösterecek. Her şeye rağmen, bizi Balkanların geleceğine dair ümitvâr kılacak güzel gelişmeler bulunduğunu, programda söz alan Toplumsal Gelişim Derneği Başkanı Abdullah Uluyurt’tan öğrendik. 1994 yılından itibaren Bosna’dan Türkiye’ye üniversite eğitimi için gelen 700 kadar öğrenci, bugün ülkelerinde devlet adamı, bürokrat yahut vekil olmak suretiyle yetkili makamlarda söz sahibi olmuşlar. Sadece Balkanlar değil, diğer ülkelerden gelerek aynı amaçlarla eğitim gören çok sayıda gencin hassasiyetlerimiz konusunda açılan kapılar, geçilen köprüler olacağını sevinçle şimdiden görebiliyoruz.

Gelecek Temmuz ayındaki “Sancak Oyunları”na Konyalılar özellikle davet edilmişler. Buradan duyurmuş olalım. Önümüzdeki yaz aylarında şartların elverişli hale gelmesi halinde Bulgaristan-Şumnu’da, Nurten Remzi Hanım’ın rehberliğinde bir dizi etkinliğe katılacağız. Geçtiğimiz haftalarda ciddi bir ameliyat geçirip sağlığına kavuştuğunu öğrendiğim Şumnu Kültür Evi Müdiresi Nurten Remzi’ye bilvesile sağlıklı bir ömür dilerim. Kendi deyişiyle gurbette Türk olmak çok zor.

Avrupa’da, Balkanlarda, Asya’da kısaca dünyanın neresinde olursa olsun bütün dünyada yaşayan Müslümanlara, soydaşlarımıza kol kanat gerecek kararlılık ve erk bizde. Memleket insanına, gurbet insanına sonsuz güven veren bir Türkiye işte şuracıkta; Konya’da, Karaman’da, Sivas’ta…

http://www.hakimiyet.com/article.php?id=2175