11 Ekim 2007

Seydişehirli Mahmud Esad Efendi

2007-01-12/11:06:00
Hemşehrimiz olan bizimle yaşıt ya da bizden daha genç kuşakların –esasen buna yetişkinleri de dâhil etmek lazım-, Konya’mızın yetiştirdiği tarihi şahsiyetleri pek de tanımadıklarından bahisle köşemize taşımak, bazen bir vazife gibi oluyor.

Yaşadığımız coğrafya, hayatta oldukları zaman diliminde birçok alanda eserler bırakan insanların doğup büyüdüğü münbit bir yer. Bunlardan biri Mahmud Esad bin Emin Seydişehrî. Seydişehirlilere bu ismi sormuş olsak muhtemelen Mahmut Esat İlköğretim Okulu’nu hatırlarına getireceklerdir.

Mahmud Esad, 1272/1855 Seydişehir’de doğar. Babası Muhammed Emin Efendi, Çopur Kadıoğullarından olup Güzel Efendizâde diye tanınan bir nâib (Şer’i hâkim)dir. İbnu’l-Emin Mahmud Esad, ilk tahsilini Seydişehir ve Konya’da yaptıktan sonra İstanbul’a gelir. On beş sene camilerde ders veren hocaların, bilhassa Elbasanlı Abdulkerim Efendi’nin derslerine devam eder. Mantık, Hikmet, Kelâm, Hadis, Tefsir, Fıkıh ve Fıkıh Usulü okur. 1881’de icazet alır. Aynı yılın sonlarına doğru, Bâb-ı Vâlâ-i Fetva (Şeyhulislâmlık)da kurulan Encümen-i İlmî huzurunda sınav vererek Ders-i Âmm olur. Bir yandan da, müsbet ve aklî ilimlerin tahsili amacıyla Menşe-i Muallim-i Askerî İdadî’ye devam ederek burada okutulan derslere devam eder. Fransızca ve Resim öğrenir. Harp Okulu mezunu olmadığı halde, Harbiye Nâzırı Edhem Paşa’nın yardımı ve Meclis-i Maarif-i Askeriyye kararı ile tek sivil talebe olarak Erkan-ı Harbiye sınıfına alınır. 5 Ekim 1884’te yüksek Riyaziye (Matematik) öğretmeni, 1886’da ise İstanbul Daru’l-Fünunu’ndan hukuk diplomaları alır. 1879’da 24 yaşında iken Gülhane Askeri Rüşdiyesi’nde Osmanlıca ve Din Bilgisi Öğretmenliğine tayin edilir. 1885’de bu görevinden istifa eder ve Aydın İli Bidayet Mahkemesi Birinci Reisliğine getirilir. Burada Halid Ziya ve Tevfik Nevzad gibi meşhur edebiyatçılarla dostluk kurar. Ek görev olarak İzmir İdadisi’nde Fizik, Kimya, Jeoloji dersleri okutur. Başarıları dikkate alınarak 1896’da Maliye Hukuk Müşavirliği’ne getirilir. Bu arada Mülkiye Mektebi’nde müderris olarak görev yapar. 1900 yılında Daru’l-Fünun Edebiyat Fakültesinde İslam Tarihi dersleri verir. 1908’de Maliye Müfettişi ve bir yıl sonra Hüseyin Hilmi Paşa kabinesinde Defter-i Hâkânî Nâzırlığına (Tapu Kadastro Bakanlığı) atanır. Bir ara Adliye Nâzırlığına (Adalet Bakanlığı) vekalet eder.

Ebu’l-Ulâ Mardin, Huzur Dersleri isimli eserinde onun hakkında şunları yazar: “ Ömrü boyunca durmadan çalışan bir zeka harikası, bir bilgi hazinesi olan Mahmud Esad, hemen hemen bütün ilimlerle meşgul olmuş ve çeşitli ilimlere dair birçok eser vermiştir. Unutmanın ne olduğunu bilmezdi. Arapça, Farsçayı hakkıyla olmak üzere, Fransızca, İngilizce ve Almanca bilirdi. Mahmud Esad kadar geniş bir kültüre, dünya görüşüne ve münevver kafaya sahip bir şahsiyet o dönemde ne ulemada ne de diğer alanlarda yetkin kimseler arasında yoktu.”
Basılmış sekiz eseri, üç tercüme kitabı ve on beş adet de dini telifi bulunan Mahmud Esad, 13 Mart 1918’de Isparta milletvekili iken İstanbul’da vefat eder. Tanzimat’tan başlayıp Cumhuriyet öncesine kadar uzanan Batı etkisi ve uyanış hareketleri bakımından önemli bir zaman diliminde yaşayan Mahmud Esad, medreseden gelmiş olmasına rağmen, Batı dil ve medeniyetlerine de hâkim bir din bilgini olarak, İslami ilimleri güzel bir Türkçe ile izah eden eserler telif etmiştir.

İlgi alanımız olan Dinler Tarihi’nin, Ahmed Mithat Efendi ve bir dönemin Başbakanı olan Şemseddin Günaltay ile birlikte, kanaatimize göre ilmî anlamda Türkiye’deki üç kurucusundan biri olan Seydişehirli Mahmud Esad Efendi’yi rahmetle anıyor, en azından ismini bir okula vererek hatırlarda kalmasına vesile olanlara bilvesile teşekkürlerimi arz ediyorum.

0 yorum: