16 Kasım 2007

Sözün Kısası; Kendi Engelini Ortadan Kaldırmak


2007-11-08 19:50:00
Fotoğraf için not: Bunu Şam'da Hamidiye Çarşısı çıkışında görüntüledim. Ne amaçla yapıldığı konusunda bir fikrim yok. Aleacele Mevlana Halid'e gitme telaşındaydık. Durup deklanşöre bastım o kadar. İş bulamayan genç okumuşlarımız böyle bir işyeri! açabilirler demeye getirmiyorum.
Kendi engelini bir şekilde aşma gayretinde birinin çabası...

Üniversiteden mezun olup hayata tutunma mücadelesi veren genç ve büyük bir nüfusa sahibiz. İş bulma eşiğine kadar okul ortamlarında harcanan emeği sıralamaya kalktığınızda, başınız dönüyor. Öğretimin hemen her aşamasını sınav kaygıları ile geçiren öğrenci ve ailelerin yıpranışını izleyen yeni engeller bitmek bilmiyor.

Okullara ücretli öğretmen olarak atanan, görev süreleri kısıtlı gençlerle zaman zaman sohbetlerim oluyor. Onların çehrelerinden bana yansıyan şeyin umut olmasını ne çok isterdim. Buna rağmen işe yaramaktan, okul ortamlarını tecrübe etmekten şimdilik memnuniyet duymuyorlar değil. En azından öğretim yılının sonuna kadar da olsa bir kimliğe sahipler. Küçük yaşlardan itibaren etliye sütlüye karışmamak uyarılarıyla başlayan büyüme serüvenimiz, bir memuriyete kapağı atmak hedefiyle nihayet buluyor. Bu sebeple “kendim için başka ne yapabilirim” alternatifine kafa yormak zahmetine uzak kalıyoruz. Hayatın nihai amacı elbette dünyalık biriktirmek, bunun için kırıp dökmek olmadığına ve içinde yaşadığımız ortamda yukarıda sözünü ettiğim sebeplerden kaynaklanan fırsat çeşitliliği bulunmadığına göre, geleceği daha güzel inşa etmek için kendimizin farkına varmaktan başka seçeneğimiz kalmıyor. Gençler böyle düşünmeliler. On sene sonra nerede ve nasıl olmaları gerektiğinin planlarını ciddi şekilde akıl süzgecinden geçirmeliler. Bunun ne demek olduğuna dair aile ve çevreyi de kapsayan bir eğitim anlayışından gelmiyoruz. İmkansız saydıklarımız, bize öğretilen ve davranageldiğimiz süreçlerin sonunda imkansız hale geliyor. Başarı, insana bağışlananın değil, kazanılması için mücadele verilenin adıdır oysa.

Hayat görebilene, inanabilene onu doğru kullanabilene fırsatlar tanır. Bunun için kafayı kaldırıp neler yapılabileceğinin hayal kurgusu kâğıt üstünde, söz içinde muhakkak yer bulmalıdır. Anne-babalara açıkçası mühim işler düşüyor.

Muhammet Ali, on iki yaşındayken, komşularının kapılarının zillerini çalıp, böbürlenerek boks maçını nasıl kazanacağını anlatır, komşular bundan çok hoşlanır ve neler olacağını görmek için maça giderlerdi. Aynanın önünde saatlerce prova yapar, idman yapmaktan nefret etmesine rağmen, çektiklerinin karşılığını bir gün göreceğini ve hayatının kalan kısmını bir şampiyon gibi yaşayacağını düşünürdü. Öyle de oldu. Bir olimpiyat, üç de ağır sıklet şampiyonluğu.” Aynanın karşısında, 70’li yılların sosyal hayatını etkileyeceğini elbette düşünmemişti. İnanmak lazım.

Jeff Bezos, e-ticaretin gelecekte piyasalardan önemli paylar alacağına inandığında yıl 1995’ti. Ülkemizde bize has güvensizlik sebebiyle e-ticaret henüz oturmuş değil. Yeterince kullanıcı da var aslında. Amazon.com, 1995’te bir milyon kitap satışına ulaştı. 2000 yılı rakamları 18 milyon ürünü gösteriyor. Kitap değil sadece. Risk almadan fayda olmuyor. Bizde bu riski göze alanlar, meyvelerini toplamaya başladılar bile.

Michael Jordan, lisede basketbol takımından ihraç edildi. Bill Gates, okuldan ayrıldı. Henry Ford’un, 1903 yılında ilk arabasını satmadan önce cebinde 223 doları vardı. Teksaslı bisikletçi Lance Armstrong’un, kanseri yenmedeki azmi ve yaşama çabasını duymayanımız yok. Venus ve Serena Williams kardeşler büyük turnuvaları, babalarının kendilerine her gün altı saat boyunca attığı tenis topunu karşılayarak başarıya ulaştılar.

Bu örneklerin ecnebi oluşunun, aynı şartların bizde olmayışının vs. itirazını işitir gibiyim. İnsan her yerde aynı. Türkiye’de cep telefonu ve servis sağlayıcı piyasasının neredeyse ülke nüfusunun üçte birini ilgilendireceğini 10 sene önce kim söyleyebilirdi. Bizde de sıfırdan kotarılmış başarı örnekleri çok. Bir başka yazımızda buna değiniriz.

İki kişi bir araya geldiğimizde şikayeti odak konusu yapmayı huy edinmiş bir toplumuz. Ne yapılması gerektiğini düşünerek icraata geçince bir şeylerin kıpırdayacağını fark ettireceğimiz genç bir nesil için ilk görev aslında bizim. Değilse konunun muhatabı doğrudan kendinizsiniz. Unutmadan: Çuvaldız bana…

0 yorum: