04 Ağustos 2015

“Beş Şehir”in Parlak Yıldızı; Erzurum





Ahmet Hamdi Tanpınar’ın “Beş Şehir”inden biridir Erzurum. Yıllar önce Artvin’den gelirken gördüğüm Erzurum’a sonraları değişik vesilelerle defalarca gittim. Her defasında bu şehrin içimizden biri kadar bizden olduğunu düşünüp durdum. Hiç yabancılamadım.
Palandöken’den aşağılara doğru, sırtını dağ yamaçlarına dayamış Erzurum, oldukça geniş bir ovaya bakar. Özellikle bahar günlerinde görmeli bu şehri. Her köşesinde Urartu zamanlarından günümüze tarihin sayısız izlerine rastlarsınız. 

Erzurum adını Türkler vermiş, Erzen-i Rûm adıyla anılan ve kökleri çok eskilere dayanan bu şehre. Büyük İskender’in gelişinden evvel burada Urartular, Medler, Persler, sonrasında ise Partlar, Romalılar, Bizanslılar, Sasaniler egemen olmuşlar. Şehir öyle kıymetliymiş ki, Müslümanlarla Bizans devleti arasında 633 yılından 1071’e kadar karşılıklı el değiştirmiş. Erzurum, Anadolu'da ilk Türk Beylerbeyliği olan ve 1202 yılına kadar süren Saltık (Saltuk)oğulları “Saltuklular Beyliği”nin de başşehridir. 


Biz Erzurum’u, Ruslara karşı verdiği savunma savaşlarıyla, Aziziye savunmasına 20 yaşlarında gençken, küçük yaştaki oğlunu ve 3 aylık kızını evde bırakarak katılan Nene Hatun’la biliriz daha çok.
Erzurum’un birçok sembol eseri mevcut ve tarihi yapılar birbirine mesafe olarak yakın yerdeler. Bir gün içerisinde yürüyerek hepsini görmek imkanı var.
1310 yılında İlhanlı hükümdarı Olcaytu zamanında Emir Hoca Cemalettin Yakut tarafından yaptırılan Yakutiye Medresesi, 1991 yılında onarılarak İslami Eserler Müzesi olarak hizmet veriyor. Şehrin orta yerindeki bu sembol yapı, kültürel etkinliklere ev sahipliği yapıyor.  
Yakutiye ilçesinde bulunan ve şehrin en eski, en görkemli, en büyük camisi olma özelliğini taşıyan ve Atabey/Atabek Camii diye de adlandırılan Erzurum Ulu Camii, 1179 yılında Saltukoğullarından Melik Nasirüddin Muhammed Bey (1174-1185) zamanında yapılmış. Mmarı Saltuk Kızıl Hasan Mehmet Efendi. Selçuklu mimarisinin en güzel örneklerinden biri olan 800 yıllık eser 6000 kişilik bir cemaat kapasitesine sahip. Ahşap kubbesi orijinal. 


Üç Kümbetler, Anadolu Selçuklu mezar yapılarının en güzel örneklerinden. Erzurum'un tarihi yapıları arasındaki Çifte Minareli Medrese'nin güneyinde bulunur.
13. yüzyılın sonlarında yapıldığı tahmin edilen Çifte Minareli Medrese, Selçuklu Sultanı Alaattin Keykubat’ın kızı Hundi Hatun veya İlhanlı hanedanından Padişah Hatun tarafından yaptırılmış olabileceği düşüncesi ile adına Hatuniye Medresesi de denilmiş. Erzurum Ulu Camii bitişiğindeki alanda, Erzurum Kalesi ve Saat Kulesi ile karşı karşıya bir konumda yer alıyor. Dört yıldan beridir restorasyonu sürüyor. Yapının taşınabilir kıymetli bazı parçaları Rus işgali sırasında Rusya’ya kaçırılmış. Bir kısmı Leningrad müzesinde bulunuyor. Bunların yerine konulmak üzere istenmesi lazım. 


Erzurum'un tarihine eşlik eden ve halk dilindeki adıyla Taşhan her gittiğimde muhakkak gördüğüm tarihi bir mekan. Bedesten 1561 yılında Kanuni Sultan Süleyman'ın sadrazamı ve aynı zamanda damadı olan Rüstem Paşa tarafından inşa ettirilmiş. Günümüzde oltu taşı satıcılarının bulunduğu bedestende çeşit çeşit Oltu tespihi yanında hediyelik eşya satın alınabilir ve güleç yüzlü esnafıyla muhabbet edilebilir.
Erzurumlu çayı sever. Şehrin muhtelif yerlerinde kocaman kazanlarıyla çay ocakları görebilirsiniz. Nette şöyle bir bilgiye rastladım: 1895’de yaşanan kolera salgınında bölgenin valisi şehrin kavşak noktalarına dev kazanlar koydurup demlettiği çayı halka içirerek mikropların ölmesini sağlamış ve böylece çay içimi yaygınlaşmış. Şiirde de Erzurumlunun çay sevdası şöyle anlatılmış:
“’Hıngel ile turşu yedim yanmışam / Otuz içtim şimdi ancak kanmişam / Semaverin tükendiğin sanmışam / Tazesinden hele doldur ver bir çay.”


Erzurum’un doğal güzellikleri bana göre daha çok Artvin yolu üzerinde. Bunlardan Uzundere ilçesi sınırları içinde bulunan Tortum Gölü, Erzurum şehir merkezine 93 km mesafede ve yörenin mesire yerlerinden. Tortum Çayı Vadisi’nin tıkanması nedeniyle oluşmuş gölün nefis güzellikte bir de deltası var. Şimdilerde bazı kuş türlerine ev sahipliği yapıyor. Tortum gölünde su sporları son zamanlarda gözde hale gelmiş. Kano ve yelkenlilerle hafta sonları eğlenceli hale getirilebiliyor. Ayrıca Uzundere Doğa ve Gençlik Kulübü, öğrenciler için su sporlarına hazırlayıcı eğitim veriyorlar. Onlarca yelkenliyi gördüğümde gözlerime inanamadığımı itiraf edeyim. İlçe, 2012 yılında U-21 Rafting Türkiye Şampiyonası’na ev sahipliği yapmış. İlginin boyutlarını bu etkinlik veriyor zaten.

2012 yılı ziyaretimden
Erzurum’un bir diğer önemli doğa harikası 48 metre yüksekliği ile dünyanın üçüncü yüksek şelalesi olarak bilinen Tortum Şelalesi. (Afrika’daki Zambezi Nehri üzerindeki Vietorio Şelalesi 120 metre, A.B.D’de Erie Gölü ile Ontario Gölü arasındaki Niagara Şelalesi 51 metre yükseklik ile ikinci sırada.) Şelalenin aktığı yere “Dev kazanı” adını vermişler. Yaz günlerinde gayet serin oluyor. Buraya taş merdivenlerden indikten sonra ahşap bir köprüden geçerek ulaşılıyor.
1957 yılında kurulan Atatürk Üniversitesi, 400 bin nüfuslu Erzurum’un ve Türkiye’nin marka değeri. Her dört kişiden biri üniversite öğrencisi. Yakından tanıdığım için, üniversiteye yeni başlayacak öğrencilere tavsiye ediyorum. Kışı soğuk Erzurum’un insanı cana yakın, sıcak.
M.Ulutürk, 7 Nisan 2015.



0 yorum: