Daniel Defoe'nun 1716 tarihli kitabını çoğumuz çocukken, basit bir hikaye olarak okuduk ancak büyüyünce görüyoruz ki işler pek öyle değilmiş. İşte Robinson Crusoe'nun simgelediği anlamlar ve açıklamaları.
robinson crusoe realist bir roman örneğidir
gözü parada pulda
malda mülkte olan kapitalist bir birey olarak düştüğü adada da bu
tutumuna devam ederek cuma ile egosantrik bir ilişki kuran robinson,
"cuma"ya adını sormaya ya da onu anlamaya zahmet etmeden ona cuma ismini verir. kendi ismini de master
olarak öğretir çocuğa. ingilizceyi iletişim maksatlı diil kendi
kurallarına itaat etmesi amacıyla öğretir. nitekim her ne kadar başlarda
yalnızlıktan-iletişimsizlikten yakınsa da daha sonra görülür ki aslında
bu izolasyonu pek sevmiştir.
aynı zamanda sığ bir şahsiyettir de
bu robinson. evlendiğini ve karısının öldüğünü birlikte ifade ettiği o
donuk-kayıtsız tek cümle, babasına itaatsizliğin kendisinde vicdan
azabından çok günah işledim galiba cehenneme gidicem endişesi yaratması "gayet zalimce bu" şeklinde yorumlansa da zamanla imana gelir.
cuma
karakteri de ingiliz romanında gerçekçi bir birey olarak sunulmuş beyaz
olmayan ilk karakterdir. bu sebeple de köle deyip geçtiğimiz o cumanın
edebiyattaki kültürel ve edebi değeri feci önem taşımaktadır.
kapitalizm
ve sömürgecilik kavramları üzerine kurulmuş bu romanda robinson donuk,
sığ bir avrupalı olarak cuma'ya hristiyanlıkla ilgili öğretilerden ve
birkaç kıyafetten başka bir şey veremezken cuma, robinson'a avrupalının o
dönemde kalbinde olmayan şeyi; sıcaklığı, sevgiyi, bağlılığı, sadakati
aşılamıştır "beni terk etmendense öldürmeni tercih ederim" diyerek.
Crusoe'yu biraz daha inceleyelim
çocukluğumuzda konunun
tamamı acemi bir kasap gibi kesilip biçilmiş ve "zararsız" hale
getirilmiş kalın karton kapaklı versiyonunu okuduğumuz için sevdiğimiz
ama aslında tam manasıyla dallama bir adam olan robinson crusoe'nin
maceralarını anlatır bu kitap.
evet robinson cruose denen herif
tam manasıyla dallama, dümbük ve hatta hödüktür. kitabın orijinal
halinde hem hristiyanlık propagandasını, hem beyaz adamın neden
efendi/sahip olmaya hakkı olduğunu en ufak bir sorguya girişmeden
anlatır yazar olacak itoğluit.
cuma adını verdiği yerliye ilk
öğrettiği şey kendisine efendi demesidir, sonra ona "iğrenç vahşi
adetler"den kurtarıp hristiyanlığı öğretir. ve bunu sorgulama gereği
bile duymaz. ona göre yerliler "vahşi ve aşağılık mahluklar"dır, onları
öldürmek bir böceği öldürmek gibidir, sorgulamaya gerek yoktur.
kitap boyunca "tanrıyı kaybetmiştim ve şimdi onu bulup felaha erdim"
şeklinde misyonerlik yapar yazar robinson'un dilinden. hayır yapsın
tabi de bunu o kadar iğrenç ve küçümseyici şekilde yapar ki okurken
tiksinmemek mümkün değildir.
ayrıca genel olarak kapitalizm/emperyalizmin başucu eseri
olarak adlandırılır ama aslında daha genel olarak "insanın kullanım
klavuzu" demek daha doğrudur. çünkü insanın doğasındaki bencillik ve
vurdumduymazlığı, her şeyi kendine göre yeniden dizayn etmesini son
derece açıkça betimler (yazar olacak öküzün amacı o değildir gerçi ama).
hani the matrix'teki "insanoğlu virüstür"
düşüncesi vardır ya, onun yüzyıllar öncesinden gelen delili gibidir bu
kitap. girdiği şartlara uyum sağlayıp adanın düzenine girmek yerine
bütün adanın şartlarını değiştirip kendisine uygun hale getirir,
ortalığın içine eder. bu haliyle direkt adaya giren hastalık gibidir
robinson crusoe, yüzyıllar öncesinin küresel ısınması gibidir.
bir
de genel olarak baktığınızda cheat kodu girilmiş oyun gibidir, yok
bilmem kaç fıçı barut buldum, bilmem kaç tane tüfek buldum, yok araç
buldum gereç buldum diye habire bir şeyler bulur batan gemiden robinson
denen eşşoğlueşek. böyle olunca olay "hayatta kalmak"tan çok "hayatta kalmak neye yarar eğer insan tanrıyı bulamamışsa" geyiğine döner.
yazıldığı
tarih ile yargılamak gerekir desek de aynı tarihlerde hatta çok daha
öncelerinde yazılmış pek çok aklı başında eser varken bu kendini
beğenmiş, ırkçı, aşağılık kitabı hoş görmek pek de mümkün değildir.
Yukarıdakiler haricindeki metaforlar
crusoe, ders kitabı olarak işlendiğinde içindeki metaforlar dikkat çekmektedir.
örneğin: robinson'un kazadan sonra dalgaların içinden sırılsıklam ve güçsüz bir şekilde karaya çıkması doğum anını simgeler. deniz, anne rahmindeki su, robinson bebek ve robinson'un denizde verdiği ölüm kalım savaşı doğum sancılarıdır. sancıların ardından robinson'un karaya ayak basması ise doğum anıdır.
robinson'un
adaya düştükten sonra gemi enkazına gidip, beline bir kordon bağlayıp
yukarıya tırmanması ve enkazdan işine yarayan yaramayan her şeyi alması
ise bir başka metafordur. gemi, robinson'a annelik yapmaktadır
çünkü kendi öz annesi bile ona bu kadar destek vermemiştir. gemi anne
robinson'u doyurmuş, isteklerine cevap vermiş, ihtiyacı olan her şeyi
sağlamış ve en önemlisi ona hiç engel olmamıştır. ancak öz annesi hiçbir
zaman zavallı robinson'a destek olmamış, kararlarına saygı duymamıştır.
bir diğer metafor ise, robinson'un gemiye tırmanırken beline bağladığı halattır. bu halat göbek bağını simgelemektedir. e gemi anneyse, halatın da göbek bağı olması hiç şaşırtıcı değildir.
Daniel Defoe
|
Yazar hakkında bir yorumla bitirelimyazarı daniel defoe
denilen adam, aslında zamanın ertuğrul özkök'lerinden biriymiş. bu
kitabı da ekonomik ve sosyal sınıf farklılıklarının aslında gerekli
olduğundan tutun da, insanın bireysel olarak tek başına her şeyi
aşabileceğini vs. vurgulamak için yazmış.
hatta ve hatta jonathan swift gulliver'i, defoe'ye cevap olarak yazmıştır diye de okumuştum bir yerlerde (ekşi sözlük'teki bir entry'de de denildiği gibi: "çağın avrupa'sındaki adaletsizliklere, hak ihlallerine dikkat çekmiştir. ayrıca sade insanların birleşirlerse ne kadar etkili olabileceklerinin, kendilerinde büyük yetkiler taşıyan insanların ise aslında hiçbir şey olmadıklarının üzerinde durmuştur." ayrıca "sen insan tek başına her şeyi yapar diyorsun ama oradan konuşmak kolay, bazen öyle bir hale düşersin ki, devler ülkesinde cüce bulursun kendini" gibisinden bir cevap olduğunu da okumuştum.)
yani robinson crusoe sadece tom hanks'in oynadığı filmle değil, en baştan gözden düşmesi gereken bir esermiş.
Kaynak: İçeriğin tamamı 20.11.2019 tarihinde https://seyler.eksisozluk.com/yillarca-cocuk-kitabi-diye-okudugumuz-robinson-crusoenun-altinda-yatan-gercekler den alıntılanmıştır.
hatta ve hatta jonathan swift gulliver'i, defoe'ye cevap olarak yazmıştır diye de okumuştum bir yerlerde (ekşi sözlük'teki bir entry'de de denildiği gibi: "çağın avrupa'sındaki adaletsizliklere, hak ihlallerine dikkat çekmiştir. ayrıca sade insanların birleşirlerse ne kadar etkili olabileceklerinin, kendilerinde büyük yetkiler taşıyan insanların ise aslında hiçbir şey olmadıklarının üzerinde durmuştur." ayrıca "sen insan tek başına her şeyi yapar diyorsun ama oradan konuşmak kolay, bazen öyle bir hale düşersin ki, devler ülkesinde cüce bulursun kendini" gibisinden bir cevap olduğunu da okumuştum.)
yani robinson crusoe sadece tom hanks'in oynadığı filmle değil, en baştan gözden düşmesi gereken bir esermiş.
Kaynak: İçeriğin tamamı 20.11.2019 tarihinde https://seyler.eksisozluk.com/yillarca-cocuk-kitabi-diye-okudugumuz-robinson-crusoenun-altinda-yatan-gercekler den alıntılanmıştır.