Literatür:
1- Cari Klemen, Die Religionen der Erde, C.I, München 1966, s.7-41.
2- Firuzan Kmal, Eski Anadolu Tarihi, Ankara 1962, s. 32-52.
3- Sedat Veyis Örnek, 100 soruda İlkellerde, Din, Büyü, Sanat, Efsane,
İstanbul 1971.
Dinler
Tarihi'ni, dinlerin başlangıcından itibaren ele almak istersek, dinin ne zaman
ortaya çıktığı sorusu hatırımıza gelir. Buna olumlu bir cevap vermek pek mümkün
değildir. Çünkü düşünen insanla beraber dinin de tarih sahnesine çıktığı
görülmektedir. Ancak düşünen insanın dünyada nerede ve ne zaman ilk olarak
göründüğü sorunu tarih boyunca insanların meraklarını dâima meşgul etmiştir.
Günümüz tabiat tarihi, antropoloji ve arkeoloji bilimleri de bu konuyla
yakından ilgilenirler ve bilimsel verileri değerlendirmeye, yorumlamaya
çalışırlar. Kur'an da "De ki: Yeryüzünde gezin, bakın yaratmaya nasıl
başladı, sonra Allah, son yaratmayı da yapacaktır... " (Ankebut,20)
buyurarak bu yöndeki araştırmaları teşvik etmektedir.
Tabiat
Tarihçileri tespit edilebilen en eski insan benzeri veya insansı varlıkların
fosil örneklerinin içerdiği radyoaktif potasyuma göre hesaplanan yaşlarını günümüzden 1,5-2 milyon yıl kadar öncelere
götürürler ve üzerlerinde çeşitli yorumlar yaparlar. Ancak bu fosil örneklerinin
temsil ettikleri paleolitik türler tarihin karanlıkları içinde kaybolmuş,
soyları devam edememiştir.
Bilim adamları,
günümüz insan soyununj atalarını “Homo Sapiens Sapiens” ismini verdikleri örnek
köke dayandırırlar. Fosil örneklerin yaşlan toprak altında kalan dişlerde
biriken florin İçeriğine göre hesaplanır. Bunlar,
Dördüncü Buzul Devrinden, yaklaşık 40 bin yıldan beri yeryüzünde görülen,
çeşitli renklerdeki günümüz insanlarının atalarıdır. Medeniyetin kurucuları,
ziraatın, hayvancılığın ve âlet yapımının kâşifleri bu insanlar olduğu
düşünülür. Genetik bilginlerinin yaptıkları hesap ve
tahminler de Antropologların hesaplarını doğrulamaktadır. İnsandaki genetik
değişmelerin hesaplarından hareketle bu neticeye varmaktadırlar. Bölge olarak da ilk insanlığın Doğu Afrika'dan
(Sudan-Habeşistan) dünyaya dağıldığı kanaatındadırlar. Adem ve Havva
rivayetlerinin de yaklaşık aynı bölgelerle irtibatlandırılması manidardır.
Ekrem Sarıkçıoğlu
Başlangıçtan Günümüze Dinler Tarihi, s.