Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

mesnevi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
mesnevi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

04 Ocak 2019

Mesnevi'yi Okumamış Olanlar İçin

(03 Ocak 2010 tarihli yazım..)
Doç. Dr. Derya Örs ve Doç Dr. Hicabi Kırlangıç tarafından, tercümesi 3 yıllık bir çalışma sonunda tamamlanıp 2007 yılında Konya Kültür A.Ş. tarafından yayınlanan Mesnevi’yi okuma fırsatım oldu. Eserin 1, 5 ve 6. Defterleri Derya Örs, 2, 3 ve 4. Defterleri Hicabi Kırlangıç tarafından Türkçeye çevrilmiş. Mütercimlerin ortak bir çeviri diline ulaşma çabası sonuçsuz kalmamış. Gayet akıcı ve anlaşılır bir Türkçe çeviriye sahip eser küçük boy 7 ciltten oluşuyor.
“Çeviriye Dair Birkaç Söz”de, utangaç bir eda ile, “piyasada bunca Mesnevi çevirisi varken, yeni bir çeviriye ihtiyaç var mıydı?” sorusuna cevap olarak, “Mesnevi’yi Türkçesi ile birlikte aynı zamanda aslından, yani Farsça metninden takip edebilen dikkatli okuyucunun mevcut çevirileri birbiri ile kıyaslayarak bizzat verebileceği” şeklinde bir açıklama yapmış mütercimler.
Okurken altını çizdiğim yerlerden oldu. Bunlardan çoğu öykü sonlarına düşen özlü cümleleri değerli okur ile paylaşmak istedim.

• Akıllılar sabra iştahlıdırlar, helvaysa çoluk çocuğun arzusudur.
• Bilgi ve hikmet, helal lokmadan doğar. Aşk ve incelik helal lokmadan meydana gelir.
• Bahar yağmurunun yararı pek şaşırtıcıdır. Güz yağmuru bahçeye sıtma gibi gelir.
• Bizim uyumamız ve uyanmamız, ölümün ve mahşerin varlığına iki tanıktır.
• Bu dünyayı kendisi için ab-ı hayat görene, ölüm, başkalarından daha çabuk gelir çatar.
• Her malın değerini bilirsin de, kendi değerini bilmezsin. İşte bu ahmaklıktır.
• Düşüncen gül ise gül bahçesisin. Eğer dikense külhan yakıtısın.
• Ben dünyayı araştırdım da, iyi huydan güzel yetkinlik görmedim.
• Kulak çöpçatandır, göz ise vuslata eren. Göz gönül ehlidir, kulaksa söz ehli.
• Önce düşünce, sonra eylem gelir. Bil ki, ezelden beri dünyanın temeli böyledir.
• Kötü huyla bir araya gelmiş güzel yüz, beş para etmez.
• Akıl sahibinden cefa gelmesi, cahillerin vefasından iyidir.
• Çirkini güzelden ayırt edebilmen için gönül aynan temiz olmalı.
• Bu dünya dağdır. Sözlerin yankılanıp sana gelir.
• İşler konusunda danışmak vâciptir. Böylece işin sonunda pişman olma riski azalır.
• Ömür yüz yıl mühlet de verse, o her gün önüne yeni bir bahane koyar.
• Can her geceyi denesin diye, geceler içinde gizli kadir gecesidir hakikat.
• Söz yuva gibidir, anlam kuş gibi. Beden ırmak, ruh da akarsu gibi.
• Kaya ve mermer taşı bile olsan, bir gönül sahibine ulaşınca mücevher olursun.
• Umutsuzluk semtine gitme, umutlar var. Karanlığa doğru gitme, güneşler var.
• Ok gibi doğru ol da, yaydan fırla. Çünkü hiç kuşkusuz yaydan her doğru olan fırlar.
• Konuşmak için önce dinlemek gerekir. Konuşma semtine dinleme yolundan gir.
• Ucuza alan ucuza verir. Çocuk, bir inciyi bir somun ekmeğe verir.
• Toprak ol da, rengarenk çiçekler bitiresin.
• Şekillere takılıp kalırsan puta tapıcısın. Şekli bırak da anlama bak.

23 Kasım 2017

Ne Olursan Ol Yine Gel



Bu Rubai Kime Ait?
“Gel, ne olursan ol, yine gel!
Kâfir, Mecusî, putperest olsan da gel.
Bizim dergâhımız ümitsizlik dergâhı değildir.
Yüz kere tövbeni bozmuş olsan da gel!”

Mevlana kadar şöhretli şu rubai hakkında (Sevginin Evrensel Mühendisi Mevlana, Konya, 2007, s. 132-133) bazı açıklamalar mevcut.
Özetle şöyle; Mevlana’ya atfedilen bu metin, “Mevlana Müzesi’nde bulunan el yazması bir Divan-ı Kebir’in kabında kayıtlı ve diğer Divan-ı Kebir nüshalarında rastlanmayan, herhangi birisi tarafından oraya yazılmış ve Mevlana’ya ait olmayan bir şiir” imiş.



Bazı araştırmacılar, rubainin gerçek sahibinin İranlı Şair Ebu Said Ebu’l-Hayr olduğunu ifade etmişler. Yeniterzi devamla şu açıklamayı yapıyor: “İlginç olan konu; Mevlana’nın altmış bin beyte ulaşan şiirlerine rağmen öncelikle bu mısralarla hatırlanması ve diğer yandan böylesine şöhret kazanmış şiirin ilk söyleyeninin unutulmasıdır. Mevlana, evrensel bir çağrının sahibidir. Bu yüzden rubainin muhtevası ile Mevlana’nın düşünceleri arasında bir çelişki yoktur.” Yeniterzi, rubainin Türkçe çevirisinin yanlış olduğunu belirttikten sonra şöyle bir düzeltmeye de gidiyor: “şiirde “bâz â şeklinde geçen ibare “gel” veya “yine gel” şeklinde tercüme edilmiştir. Asıl çeviri; “vaz gel” yani “vazgeç, tövbe et” şeklinde olmalıdır. Dolayısıyla bu rubainin mesajı; gel, gel ama geldiğin gibi kalma; değiş, geliş, olgunlaş; hamlıktan kurtul; temizlen; sevgiden nasip al şeklinde anlaşılmalıdır.”
İlgililerin ve bilmeyenlerin dikkatine sunmak istedim.
M. ULUTÜRK-Hakimiyet-27.12.2007 (Arşiv)