Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

05 Haziran 2024

Kültür ve Kültürle İlgili Kavramlar



KÜLTÜR
Bir toplumun gelenek, görenek, din, dil, tarih, coğrafya, sanat, yemeiçme vb. özellik ve davranışlarının
oluşturduğu bütünü ifade etmektedir.
Kültürleme: Bireyin doğumdan ölüme kadar toplumun istek ve beklentilerine uyacak şekilde
etkilenmesi ve değiştirilmesidir.
Zoraki kültürleme: Bir kültürel değeri bireye ya da topluma zorla kazandırma sürecidir.
Gelişigüzel kültürleme: Kültürel değerlerin bireylere sistemsiz, plansız ve gelişigüzel yöntemlerle
benimsetilmesidir.
Kasıtlı kültürleme: Kültürel değerlerin belirli amaçlar doğrultusunda ve belirli bir plan dâhilinde
bireylere ya da topluma aktarımıdır.
Kültürlenme: Bir bireyin ya da grubun kendi kültüründe bulunmayan yepyeni bir senteze varmasıyla
kültürlenme gerçekleşir.
Kültürleşme: Bir kültürün başka bir kültürden birtakım unsurlar alması ve o kültüre de kendinden
birtakım unsurlar katmasıdır.
Kültürel yayılma: Belli bir toplumda kültürün maddi ve manevi ögelerinin dıştan içe ya da içten dışa
doğru yayılmasıdır.
Kültürel değişme: İnsanın doğal ve toplumsal çevresini denetim altına almasını sağlayan kültürel
ögelerin zaman içerisinde ve uygun koşullarda dönüşümü anlamına gelir.

24 Mayıs 2024

İslam Mezhep İmamlarının İlmi Şeceresi

1-EBU HANİFE (699 - 767):

Ebu Hanife'nin ilmi şeceresi: Abdullah b. Mesud → Alkame b. Kays (Tabiinden 591 - 680) → Hammad b. Süleyman (Tabiinden (ö. 746) → Ebu Hanife

2- İMAM MALİK (712 - 795):

İmam Malik'in ilmi şeceresi:İbn Şihâb ez-Zührî (671-742) → Malik b. Enes

3-İMAM ŞAFİ (767- 820):

İmam Şafi'nin ilmi şeceresi: İmam Malik → Ebu Hanife’nin öğrencisi Şeybani (749/50 - 805) ve İmam Şafi

4-İMAM AHMED İBN HANBEL (780-855):

Ahmed b. Hanbel'in ilmi şeceresi: İmam Şafi  → Ahmed b. Hanbel 

 

Buradan yani Mezhepler döneminin sona erdiği 950 yıllarından kanunlaştırma döneminin başladığı 1850 yıllarına kadar geçen yaklaşık dokuz yüzyıllık dönem taklit veya istikrar dönemi adıyla anıldı. 

Osmanlı Devleti’nde modern anlamda kanunlaştırma 1839 Tanzimat Fermanı ile başladı. 1868-1876 yılları arasında ise İslam hukuku bakımından önemli bir kanunlaştırma olan Mecelle-i Ahkam-ı Adliye hazırlandı.

Kanunlaştırma ile başlayan ve günümüze kadar olan dönem kanunlaştırma ve yeni içtihat dönemi olarak adlandırıldı.

Mecelle ile başlayan İslam hukukunun bir devlet öncülüğünde kanunlaştırılması hem Osmanlı Devleti’nde hem de diğer İslam devletlerinde sürdü.

09 Nisan 2024

Eski Türklerde Evlenme ve Boşanma



Evlenme

Eski Türklerde, bugün de olduğu gibi, evlenmeden önce bir söz kesme ve nişan aşaması görülmektedir. Her iki aşamada ayrı âdetler gerçekleştirilmektedir. Söz gelimi, söz kesmede, kızın, evlenmeye razı olduğunu gösteren bir rızalık vermesi gerekir. Rızalığın sembolü, mendil olmuştur. Yine söz kesme töreninde, Anadolu’da, ant içme anlamına gelen bir söz şerbeti içilir. Nişan töreninin âdeti ise yüzüktür. Dede Korkut’ta, nişan yüzüğünün kutluluğu, nişan yüzüğünün içinde binbir nişan vardır sözüyle ifade edilmiştir. Anlaşılabileceği üzere, her iki aşama da son derece önemli kabul edilmiştir (Ögel, Türk Kültürü, 2020: 202, 203).
Eski Türk aile hukukunda evlenme ile ilgili zikredilmesi gereken önemli bir müessese de kalındır. Kalın, oğlanın, evleneceği kızın ailesine verdiği bir aile malıdır. Kız da buna karşılık, baba evinden alacağı bir pay olarak çeyiz getirir (Ögel, Türk Kültürü, 196, 201). Kalın, kızın çeyizini hazırlamak üzere babaya verilen kara mal, düğün masraflarını karşılamak üzere yine babaya verilen tüy-mal, oğlanın nişanlısını ilk ziyaretinde verdiği yelü ve kızın annesine oğlan tarafından verilen hediye olarak süt hakkı bölümlerinden oluşmaktadır (Cin/Akyılmaz, 2020: 33). Kalının hukuki niteliği ile ilgili olarak farklı görüşler ileri sürülmüştür. Gerek kalının miktarının değişebilmesi gerek taksitle ödenebilmesi gerek kadının evlilikte, ailedeki ve toplumdaki saygın konumu dikkate alındığında; kalının, karşılıklı bir hediyeleşme olduğunun söylenmesi mümkündür. Ayrıca kalın, erkeğin eşine karşı boşanma hakkını kullanması hâlinde, kalını geri isteyememesi dolayısıyla boşanmaları önleyici bir fonksiyon icra etmektedir (Ögel, Türk Kültürü, 2020: 198, 199).
Çin kaynaklarında, Göktürklerin geleneklerine göre, koca öldükten sonra üvey anne ile ölenin oğlunun veya kardeşinin evlendiği ifade edilmiştir (Taşağıl, 2014: 55). Bu müessese, levirat olarak adlandırılmaktadır. Levirat müessesesinin kökeninde ise üvey anne ve çocukların himaye edilmesi, aile mülkünün parçalanmasını önleme ve kadının, ölen kocasının ruhuna hizmet etmesini sağlama amaçları bulunmaktadır (Cin/Akyılmaz, 2020: 34, 35). Ögel, bu müessesenin kökeninde, kalının da yer alabileceğini ifade etmektedir (Ögel, Türk Kültürü, 2020: 197).
 

Boşanma

Eski Türklerde, eşlerden her birinin boşanma hakkı olduğu kabul edilmiştir. Örneğin, erkek açısından, karısının gayrimeşru ilişkilerinin bulunmasını bir boşanma sebebiydi. Kadın açısından da kocasının kendisine kötü muamelede bulunması, yine gayrimeşru ilişkilerinin bulunması veya iktidarsız olması birer boşanma sebebiydi (Aydın, 2022: 20).

Dr. Öğr. Üyesi Hakan KAŞKA, AÖF TÜRK HUKUK TARİHİ, İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK HUKUKU,s. 11

15 Mart 2024

Kalın

 


Eski Türk aile hukukunda evlenme ile ilgili zikredilmesi gereken önemli bir müessese kalındır. Kalın, oğlanın, evleneceği kızın ailesine verdiği bir aile malıdır. Kız da buna karşılık, baba evinden alacağı bir pay olarak çeyiz getirir (Ögel, Türk Kültürü, 196, 201). Kalın, kızın çeyizini hazırlamak üzere babaya verilen kara mal, düğün masraflarını karşılamak üzere yine babaya verilen tüy-mal, oğlanın nişanlısını ilk ziyaretinde verdiği yelü ve kızın annesine oğlan tarafından verilen hediye olarak süt hakkı bölümlerinden oluşmaktadır (Cin/Akyılmaz, 2020: 33). Kalının hukuki niteliği ile ilgili olarak farklı görüşler ileri sürülmüştür. Gerek kalının miktarının değişebilmesi gerek taksitle ödenebilmesi gerek kadının evlilikte, ailedeki ve toplumdaki saygın konumu dikkate alındığında; kalının, karşılıklı bir hediyeleşme olduğunun söylenmesi mümkündür. Ayrıca kalın, erkeğin eşine karşı boşanma hakkını kullanması hâlinde, kalını geri isteyememesi dolayısıyla boşanmaları önleyici bir fonksiyon icra etmektedir (Ögel, Türk Kültürü, 2020: 198, 199).

Dr. Öğr. Üyesi Hakan KAŞKA, AÖF TÜRK HUKUK TARİHİ, İSLAMİYET ÖNCESİ TÜRK HUKUKU,s. 11

14 Şubat 2024

Bu Ne Yalakalık

I. Dünya Savaşı’nda İran tarafsız kalmakla birlikte, Osmanlı, Rus ve İngiliz kuvvetlerinin harekât sahası olmaktan kurtulamadı. Bu karışık vaziyet devam ederken, Ruslar’ın teşkil ettikleri Kazak kıt’asında subay olan Rıza Hân, önce Harbiye Nâzırlığı ve ardından başvekilliği ele geçirerek (1923), Ahmed Şah’ı zorla Avrupa’ya gönderip, bir daha dönmesine izin vermeyerek, 1925 yılında topladığı kurucular meclisine kendini şah ilân ettirerek, Kaçarlar’a son verdi (https://www.kulturportali.gov.tr/portal/kacarlar)

Böylece  İran'ın son Türk devleti olan Kaçar hanedanını sona erdi.

18 Haziran 1934 tarihinde Rıza Han Türkiye'ye geliyor. Konya'da yayımlanan Babalık gazetesi şahın gelişini haber yapıyor. İran'ın kadim ve asil hanedanından denerek. Sürüyle övgüler düzmüş.


 

04 Ocak 2024

Hâle Etkisi Nedir?



 

(https://pixabay.com/tr/photos/isa-mesih-din-isa-nas%C4%B1ral%C4%B1-isa-898330/)

Bu yanlılık adını, Rönesans dönemi tablolarında kutsallığı sembolize etmek için genelde azizlerin ya da önemli kişilerin başının çevresine yerleştirilen ışık çemberinden alır. Resme bakanlar hale ile çizilmiş kişinin hakkında iyi, adil, fedakâr gibi erdemlere sahip biri olduğunu düşünür. Sosyal psikolojide "hale etkisi" bir kişinin bir özelliğinden yola çıkarak o kişi hakkında genelleştirici sonuçlar çıkarılması yanılgısı olarak tanımlanır (Ellis, 2018). Kişinin tek bir olumlu özelliği, o kişinin her yönüne karşı olumlu düşüncelere neden olabilmektedir (Ries, 2006). Temelini temsil kestirimlerinin oluşturduğu kalıpyargı kavramıyla benzerlik gösterse de temel farklılıklar bulunmaktadır. Kalıpyargı bir grup insan hakkında genel bir algı veya inançtan yola çıkarak kişi odaklı genel zlenimlerdir. Öte yandan hale etkisi, grup üyeliğine bakılmaksızın kişi hakkında genel bir izlenim oluşturmak için kişide olumlu veya olumsuz bir özelliğe odaklanarak bireylerin algısını etkileyen bir yargıdır (Moore, Filippou ve Perrett, 2011).


Hale etkisinin bir örneği, fiziksel olarak çekici insanlara olumlu nitelikler ve özellikler atfetme eğilimini ifade eden çekicilik klişesidir. İnsanlar genellikle çekici bireyleri daha yüksek ahlak, daha iyi akıl sağlığına ve pratik zekâya sahip oldukları yönünde bilişsel hata ve yanlılık gösterirler. Örgütsel psikoloji alanında yapılan çalışmada fiziksel çekiciliğe sahip çalışanların doğrudan ya da dolaylı olarak daha yüksek maaşlar alıyor olmasını çekicilik klişesiyle gelen hale etkisiyle ilişkili olduğu tespit edilmiştir. Hale etkisi yanılgısı, bireylerin işyerinde nasıl algılandıklarını ve değerlendirildiklerini etkileyerek haksız yargılamalara ve kararlara yol açabilir. Bir işyerinde, işe alımda aday seçimlerinde, çalışanların performans değerlendirmelerinde terfiler de dahil olmak üzere çeşitli şekillerde örgütsel davranışları etkileyebilmektedir (Judge, Hurst ve Simon, 2009). Mahkeme salonlarında suç işleyen bireylerin yakışıklılık ve güzellik gibi çekicilikleri ön plana çıkarılan sanıkların çekici olmayan sanıklara göre düşük cezalar alma olasılığının daha yüksek olduğu görülmüştür (Sigall ve Ostrove, 1975). 


Ters hale etkisi fenomeni ise (boynuz etkisi olarak adlandırılır) kişinin bir olumsuz özelliği sonrası o kişinin genel özellikleri hakkında olumsuz bir izlenime sahip olma yanılgısıdır. Örneğin biri sadece aşırı kilolu olduğu için tembel, naif bulunur veya sempatik olduğu için ciddiye alınmayabilir.

Kaynak: AUZEF Felsefe 3, Sosyal Psikolojiye Giriş, ünite 2, s. 16