Son yıllarda Diyarbakır bize çok farklı tanıtıldı...
Diyarbakır'ı inen kepenklerle,
Polise taş atan çocuklarla tanıdık...
AB'nin yolu Diyarbakır'dan geçer dendi. Amed dendi...
Diyarbakır'ı,
Diyarbakır'ın Tarihini, kültürünü,Diyarbakırlı bir Türkmen'in, KORAY
ELBEYLİ'nin kaleminden öğrenmek istermisiniz...
DİYARBAKIRLI TÜRKMENİN İSYANI..
Yıkın
On Gözlü Köprüyü, Ben-u Sen'i, Diyarbakır'da, nefret ettiğiniz Türk(men)ler'e
ait bir şey kalmasın !
Akkoyunlu Hükümdarı öz be öz Diyarbakırlı Uzun
Hasan'ı, yine Diyarbakırlı Karayülük Osman'ı zaten bilmiyorsunuz ama
biliyorsanız da; kahramanlıklarını, Osmanlı'ya nasıl kök söktürdüklerini
anlatmayın.
300 yıl Orta Doğu'ya hükmettiklerini resmi tarih
bize anlatmadı.
Aksine Diyarbakır merkezli öz be öz Türkmen
devleti olan Akkoyunlular resmi tarihe göre Osmanlı'yı arkadan vuran hain
barbarlardı.
Her gün kadim şehirde onlarcasını gördüğümüz
eserleri bırakan ve Diyarbakır'ı başkent yapan Artuklular'ı hiç yaşamamış
sayın.
Diyarbakır ile ilgili en kapsamlı tarihi
araştırma olan, 15. Yüzyılda yaşamış İranlı tarihçi Ebubekir Tıhrani'ye ait
Kitab'-ı Diyarbekiriye'yi bulduğunuz yerde yakın çünkü o kitapta, Diyarbakır'ın
dağını taşını yurt edinen Bayındır Türkmenlerinden dolayı yüzyıllarca
Bayındıriye diye bilindiğini anlatır.
Bu bilgi sizin için sakıncalıdır.
Yakın! Osmanlı kayıt defterlerini çünkü aşiret
aşiret, isim isim kayıtları vardır Diyarbakırlılar'ın. Sizi şaşırtacaktır
oradaki bilgiler, belki de kızdıracaktır.
Ulu Camii'nin, Anadolu coğrafyasının Orta Asya
Türk mimarisine göre Kilise'den Camii'ye çevrilen ilk eseri olduğunu ancak
sanat tarihçileri bilir o nedenle tehlikeli bilgi değildir. Ama yine de sizin
için tehlikeli ise orayı da yıkın.
Yedi Kardeş burcunu mutlaka yıkın çünkü orada öz
Türkçe isimleri ile esere konu olan Diyarbakırlı yedi kardeşin ismi var, hem de
taşa kazılı.
Kendini öz Türk zanneden bazı Batılı cahillerin
dalga geçtiği, karaladığı Diyarbakır ağzını yasaklayın kimse konuşmasın.
Çünkü; tekmeye tepik, alkışa çepik, beze çapıt,
merdivene gezemek, teyzeye dayze, amcaya ami, yiğit'e iğit, düğüne toy,
tencereye kuşkana gibi Diyarbakır'a özgü en az beş bin yıllık binlerce
bozulmamış kelime aslında Türkçe'nin bozulmuş hali olan İstanbul ağzına göre
milyon kat daha öz Türkçedir.
Diyarbakır ağzının en güzel örneklerini veren
Diyarbakırlı büyüklerimizi taşlayın gördüğünüz yerde.
Mektup yazdım yaz idi,
Kalemim kiryaz idi,
Da çok yazacaktım,
Mürekkebim az idi...
gibi binlerce Diyarbakır manisini yasaklayın,
unutturun öğretmeyin çocuklarınıza çünkü Dede Korkut Türk(men) çesi ile
söylenir.
Hep şikayet ettiğiniz sistem, Kürtçe isimleri
yasaklattı siz de en az bin yıllık Türkçe isimleri yasaklayın Diyarbakır'da.
Mesela değiştirin Karacadağ ismini Türkçedir
tehlikelidir. Değiştirin Bismil'in adını, çünkü akrabaları hala Orta Asya Harzem'de
yaşayan Basmıl Türkmenleri'nden alır ismini.
Her gün küfredin Çermikli Ziya Gökalp'e,
Süleyman Nazif'e çünkü onlar sürgün pahasına emperyalizme karşı Diyarbakır
duruşu sergilemişlerdi.
Yok sayın Seyyid Nuh'u klasik Türk musikisine
yüzlerce eser vermiş Diyarbakırlıdır. Yok olmaya yüz tutmuş Türkçe'nin asli
kaynaklarını tekrar kazandıran Diyarbakırlı Ali Emiri'yi de küfürle hatırlayın.
İhanet ile suçlayın Celal Güzelses'i, Cahit Sıtkı'yı, Orhan Asena'yı, Adnan
Binyazar'ı, Özer Ozankaya'yı siz den farklı düşündükleri için.
Külliyen reddedin Diyarbakır'ın en azından bin
yıllık tarihini, dost edinin elinden kan damlayan İngiliz'in, Fransız'ın sözüm
o'na size dost görünenlerini.
Sisteme haklı öfkenizi, tarihinize ihanet ile
gösterin. Unutturun Diyarbakır'ı, Diyarbakır yapan renklerinden dikkat buyurun
Türk değil TÜRKMEN'e (*)ait ne varsa külliyen yok sayın.
Size göre Diyarbakır'da Kürtler, Zazalar,
Suryaniler, Keldaniler, Ermeniler herkes yaşadı.
BİR TEK TÜRK (MEN) LER UĞRAMADI BU KADİM ŞEHRE
BURAYI BAŞKENT YAPARAK DÖRT DEVLET KURMALARINA RAĞMEN.
Bu devletleri kuran (Artukoğulları,
İnaloğulları, Nisanoğulları, Akkoyunlular) on binlerce çadırlık Türkmen
aşiretleri buhar oldu uçtu.
O zaman soralım 18. 19. yüzyılda yaşayan Ermeni
ozanlar neden Diyarbakır ağzı ile Türkçe yazdı, Türkçe söyledi. Diyarbakır ağzı
dediğimiz o muhteşem dilde mesela İstanbul Türkçesinde olmayan ama Oğuz diline
ait binlerce kelime ve deyim var.
Çocuğu olmayan ailelere neden bir Diyarbakırlı
'kör ocak' der tıpkı Divan-i Lugat'i Türk'de olduğu gibi.
Neden bir Diyarbakırlı kelime başına gelen -Y-
sesini okumaz. Mesela yılan değil ilan, yüksek değil üskek, yıldız değil ulduz
der tıpkı Kaşgarlı Mahmut gibi.
Hatta mutlaka aranızda yapanlar olacaktır bu
satırların yazarı hemşerinize küfredin, önemli değil o sizi önce tarihe
ardından Allah'a havale edecektir.
Her nefesinde büyülü kent Diyarbakır'ı soluyan,
başta Kürtler ve Zazalar olmak üzere bu kentin her rengini seven
(*) Diyarbakır'da yaşayan Türklere teknik anlamda Türkmenler demek daha doğru olur. Çünkü Diyarbakır Türk(men) leri dil, kültür ve fiziki yapı olarak Batı Anadolu, Kafkas, Balkanlar'da yaşayan Türkler'den ziyade Azerbaycan, Türkmenistan, Afganistan, Tacikistan, İran, Irak, Filistin, Mısır ve Suriye'de yaşayan Türkmenler ile aynı özellikleri taşırlar.
0 yorum:
Yorum Gönder