Birinci Dünya
Savaşı'nın ilk yıllarında
elektrik santrallerine gereken kömürü taşımak üzere yapılan
Kağıthane-Kemerburgaz demiryolu hattı, savaş sonrası ortadan kayboldu. Ve
yaklaşık 90 yılın ardından, hat yeniden günışığına
çıkarıldı.
Popüler TARİH/ Haziran 2002 /
Ayşe Başak
Oğuz
İstanbul'a taşkömürü getirmek günden güne
zorlaşınca
Birinci
Dünya Savaşı'nın ilk aylarıydı. Zonguldak'tan İstanbul'a taşkömürü
getirmek günden güne zorlaşıyordu. Madenlerden İstanbul'a,
Silahtarağa Elektrik Santrali'ne taşkömürü getirmeye çalışan
gemiler ve Şirket-i Hayriye vapurları, Rus denizaltı ve savaş gemileriyle
baş etmekte zorlanıyorlardı. Birçok gemi Rus bombardımanının hedefi
oluyor; vapurlar batırılıyor, kömür çoğu kez İstanbul'a
ulaşamıyordu.
Savaşın
başlamasıyla kömür ithalatı yapılamaz olmuştu. İngiltere'den gelen
kömürün önü kesilmişti. Çanakkale Boğazı kapandığından, Akdeniz yoluyla da
kömür sağlanamıyordu. Almanya ile demiryolu bağlantısı kesilince,
Almanya'dan kömür sevkiyatı da zorlaştı.
Azalan kömür
miktarı büyük sıkıntılara neden olmaya
başladı
Silahtarağa
Elektrik Santrali de önemli miktarda kömür tüketiyordu. Gün
geçtikçe azalan kömür miktarı büyük sıkıntılara neden olmaya başladı.
Kömür sıkıntısının önüne geçmek ve elektrik üretimindeki aksamaları
durdurmak için, yeni kaynaklar aranmaya başlandı. İlk akla gelen, Kilyos
yakınlarındaki Ağaçlı'da bulunan linyit madenleri
oldu.
Ağaçlı
linyit havzası İstanbul Boğazı’nın kuzeyinden, Kilyos'tan başlıyor, Terkos
Gölü'ne kadar uzanıyordu. 25 kilometrekarelik bir alandı. Ağaçlı linyitlerinin
kükürt oranı yüksekti; ancak yapılan testler sonrasında, taşkömürü ile
karıştırılıp kullanıldığında, zararlı olmayacağı anlaşıldı. Zaten başka seçenek
yok gibiydi.
Şirket-i
Hayriye'nin öncü girişimiyle dönemin hükümeti, Ağaçlı'daki kömür ocağına el
koydu. Bir ocak da Ağaçlı yakınındaki Çiftalan'da açıldı. Her iki ocak,
1915'de işletilmeye başlandı. Fakat kömür Karadeniz kıyısındaki
Ağaçlı'dan Kağıthane yakınlarındaki Silahtarağa Santrali'ne nasıl
getirilecekti?
Sonunda çözüm
bulundu:
Ağaçlı kömür
ocağı ile Silahtarağa Santrali arasına bir dekovil hattı yapılacaktı; en
güvenli yol buydu. İşte,
Karadeniz-Sahra hattının yani Kağıthane'den başlayıp Karadeniz kıyısına
ulaşan kayıp dekovil hattının öyküsü o günlere dayanıyor...
Kağıthane-Kemerburgaz-Ağaçlı- Çiftalan dekovil
hattı
Bir zamanlar
üzerinde kömür taşınan, Kağıthane'yle Karadeniz kıyısını birleştiren,
görevini tamamlayınca uzun süren bir yalnızlığa itilen, unutulmuş bir hat.
Ta ki birileri dekovil hattının bir ormanın derinliklerinde saklanan
kalıntılarını bulunca-ya kadar...
Dekovil
hattının Kağıthane-Ağaçlı bölümünün yapımına 1914 yılının sonunda başlandı.
Hat, Temmuz 1915'te tamamlandı ve işletmeye açıldı. 30 Haziran 1916'da bu
kez Kemerburgaz-Çiftalan yönünde çalışmalar başladı. Bu hat da 26 Aralık
1916'da bitirildi.
Hattın
yapımında, Yeşilköy'deki 'Şömendöfer Mektebi’ alayının büyük katkıları
oldu. Üçüncü Çorlu amele taburu her iki hattın yapımında da görev aldı.
Dekovil hattının yapılışında, inşaat mühendisi Ahmet Muhtar Beyde
hazır bulundu. Ahmet Muhtar Bey bu konuda tecrübeliydi. Hicaz Demiryolu'nun
yapımında da görev almıştı. Ahmet Muhtar Bey 1926'da Demiryolları Umum Müdürü
oldu.
Dekovil hattı
1920'li yıllardan sonra hiç çalışmadı
Ama 1950'li
yılların başına kadar varlığını korudu. 1950'lerin ortalarında, hat bütünüyle
söküldü. Hatta sanki orada bir zamanlar hiç çalışmamış gibi, hiç varolmamış
gibi tamamen unutuldu. Yeniden günışığına çıkması için, uzun yılların geçmesi,
büyük tesadüflerin yaşanması, farklı hayatların kesişmesi
gerekiyordu.
Dekovil hattı günışığına
çıkıyor
Dekovil
hattı üç ayrı eldeki eski fotoğrafların bir araya gelmesiyle yeniden
hatırlandı. Kağıthane-Kemerburgaz-Ağaçlı- Çiftalan Dekovil Hattı'nın ortaya
çıkarılmasında Prof. Emre Dölen ve koleksiyoner Mert Sandalcı'nın
oynadığı rol tartışılmaz.
1990'lı
yıllardı; Prof. Emre Dölen'in dekovil hattında görevli dedesinin
fotoğrafları, koleksiyoner Mert Sandalcı'nın tren merakıyla aldığı eski
fotoğraflar ve Kağıthane Belediyesi yetkililerinin Yıldız Sarayı arşivlerinde
rastladıkları ve de "Kağıthane'de bir demiryolu olduğuna ilişkin"
kendilerine ilk ipucunu veren tek bir fotoğraf bir araya gelince, kayıp
dekovil hattının gizemi çözüldü.
Emre
Dölen'in elinde bulunan ve dedesi Mukadder Dölen'in hattın yapılışı
sırasında, 1916'da çektiği fotoğraflarla, Mert Sandalcı'nın 1996
yılında bir kartpostal satıcısından aldığı 12 fotoğraf, bu büyük keşfin
temelini oluşturdu.
Fotoğraflar ve
kartpostallar
Mert
Sandalcı 1996 yılında bir kartpostal satıcısında 12 adet fotoğraf buldu.
Fotoğraflara vuruldu. Satıcı her ne kadar hattın yabancı bir ülkede
olduğunu iddia etse de Sandalcı, fotoğraflardan hattın Kemerburgaz'dan
geçtiğini anladı. Ama hat şimdi neredeydi? Neler yaşanmıştı, neden
konuyla ilgili bilgi yoktu. Birkaç ay sonra, yine 1996'nın Eylül'ünde, Mert
Sandalcı ve Emre Dölen'in yolları kesişti. Türk Tıp Tarihi Kongresi'ne
katılan Mert Sandalcı, bir öğle yemeğinde Prof. Emre Dölen'in
arkadaşlarına, Kemerburgaz civarındaki bir hattan ve bu hattın
fotoğraflarından bahsettiğine kulak misafiri oldu.
Emre Dölen,
elinde bu hattın yapımıyla ilgili birçok fotoğraf bulunduğunu ve hattın
yapımı sırasında fotoğrafları çeken kişinin dedesi Hasan Mukadder
Dölen olduğunu anlatıyordu.
Yan masada
oturan Mert Sandalcı daha fazla dayanamadı; söze karıştı ve sonunda her iki
eldeki fotoğraflar bir araya geldi 'kayıp parçalar'
birleştirildi!
Üç sevdalının
keşifleri
Emre Dölen
ve Mert Sandalcı yollara düştüler ve adım adım arayarak dekovil
hattından geriye kalan tek şeyi -hattın güzergahını- buldular.
Sandalcı ve Dölen, 11 Şubat 1999'da başladıkları keşif gezisinde, ahşap
köprülerin temellerini, işçi lojmanlarının temel kalıntılarını da
buldular. Onlara bu gezilerinde yoldaşlık eden biri daha vardı:
Kağıthane Belediyesi basın danışmanı Hüseyin Irmak.
Üç tren yolu
sevdalısı orman içindeki yolda ballast kalıntıları, yarmalar, dolgular
üzerinde ilerlerken bir gün hiç unutamayacakları bir şey oldu. Belki de
onları en çok heyecanlandıran keşiflerini yaptılar. Dekovil hattının
kilometre taşlarını bulmuşlardı: Üzerleri eski harflerle yazılı 8.9 - 9 ve
9.2 işaretli kilometre taşları yerlerine dikildikleri İlk günkü gibi
duruyordu!
Ağaçlı ve
Çiftalan köylerine ziyaretler yaptılar. Köyün yaşlılarıyla sohbet ettiler.
Dekovil hattının yapımına tanıklık edenlerden hâlâ hayatta olanların
anlattıklarını dinlediler. Dekovil hattı hakkında bilinmeyenler artık birer
birer ortaya çıkıyor, gizem çözülüyordu.
Sonunda,
Prof, Emre Dölen, Mert Sandalcı ve Hüseyin Irmak, ayların emeğini,
Kağıthane Belediyesi'nin bastırdığı bir kitapta
topladılar.
"Bu
fotoğraflar 30 yıldır bendeydi. Fotoğrafların varlığını çocukluğumdan beri
biliyordum. Fotoğrafların ne olduğunu, tren yolunun hikayesini dedemden
dinlemiştim. Dekovil hattını ve o dönemde yaşanılanları bilmeme rağmen,
güzergaha ilişkin bilgilerim sınırlıydı... 0 dönemde Kemerburgaz bölgesinde su
kemerlerini ve İstanbul'un eski su sistemlerini araştıran Prof. Kazım Çeçen,
bazı hava fotoğrafları çekmişti. Hava fotoğraflarından güzergahın belli olup
olmadığını kendisine sormuştum. Ancak yanıt olumsuzdu. Mert Sandalcı ile
karşılaşana, yani fotoğrafların bir araya gelmesine kadar, hiçbir araştırma
yapmadım. Mert Sandalcı ile birlikte, önce dekovil hattına ilişkin bir harita
aradık; bulamadık. Sonra o dönemlere ait bütün İstanbul haritalarını inceledim.
Güzergahı haritalarda saptamayı hedefliyordum. Askeri haritaları ve özellikle
Kemerburgaz bölgesine ilişkin olanları taradım. Sonuçta, kitapta da
yayımladığımız askerî haritada, dekovil güzergahının işaretlenmiş olduğunu
gördüm. Bu harita, 1916 tarihli bir erkan-ı harp haritasıydı. Küçük ölçekliydi
ve rahatlıkla araziye uygulanıyordu. İlk gittiğimiz günü hiç unutmam. Bir kış
günüydü. Jiple gitmiştik. Jip çamura saplandı. Yürüyerek devam etmek zorunda
kaldık. Kış mevsiminde olmamız bizim için büyük avantajdı. Ağaçların yaprakları
dökülmüştü, önümüz açıktı ve güzergahı gözlemlemek çok kolay olmuştu. Biraz
çamura battık; ama şansımız yaver gitti.
Bu süreçte
bir orman işçisinin bize büyük yardımı oldu. Bölgeyi iyi tanıyordu. Uzun yıllar
çalışmıştı ve güzergahın dışında kendi çabamızla belki de göremeyeceğimiz
istasyon binalarının temellerini ortaya çıkarmamızda büyük rol oynadı. Bu orman
işçisine Kemerburgaz'da bir kahvede yaşlılarla konuşurken rastlamıştık. Benim
için bu keşfin anlamı çok büyük. Bir tarihi eseri ortaya çıkarmak, geçmişe ışık
tutmak çok önemli. Ancak burada benim kişisel geçmişime, aile büyüklerime
ilişkin bazı değerlerle de karşılaştım. Dedemin bana anlattıklarını bire bir
yaşadım. Bir elimde fotoğraflar, öteki elimde harita; aklımda dedemin
anlattıkları, bölgeyi karış karış taradım. Mert Sandalcı ile beraber, kilometre
taşlarını tek tek tespit ettik.
Demiryolu hattın teknik özellikleri
Kağıthane-
Kemerburgaz dekovil hattının günlük kömür taşıma kapasitesi 960 tondu. Hat
üzerinde, 8'er vagonlu 24 çift katar çalışıyordu. 1916 yılından itibaren Ağaçlı
ve Çiftalan'daki kömür ocakları ordu tarafından işletilmeye başlandı. 1918'in
Ekim ayında imzalanan Mondros Mütarekesi'nin ardından üretim bütünüyle durdu.
Karadeniz-Sahra hattı ve kömür madenleri, 1922'de ordunun elinden alındı. Bu
tarihten itibaren işletme hakkı Ticaret Nezareti'ne geçti. Fakat hat işletilmedi
ve 1928 yılından sonra terk edildi. İkinci Dünya Savaşı'nda, Ağaçlı linyitleri
yeniden hatırlansa da üretim maliyetinin yüksekliği bu fikri
unutturdu.
Hazırlayanlar : merakediyorum grubu üyeleri merakediyorum@ googlegroups.com
Kaynak : Popüler Tarih
Haziran 2002 "Ayşe Başak Oğuz -Kayıp Demiryolunun Peşinde" başlıklı yazıdan
alınmıştır. Resim ve başlıklar yazıya
eklenmiştir.
0 yorum:
Yorum Gönder