Mihrimah; güneş ve ay demektir, Mihir güneş, mah ise ay. Babası kızına Mihrimah Sultan Süleyman adını koyarken bir Yanagi güneş öbür Yanagi ay gibi parlak olsun diye koymuştur.
Mihrimah büyür, 18-19 yaşına gelir. Sarayın entrikalarından sıkılan Mihrimah o dönemde politik bir evlilikle Rüstem Paşa'yla evlenir. Rüstem Paşa Mihrimah'ın Ruhuna uygun bir damat olmamıştı. Ve Mihrimah içine kapandı, sonra kendi gelirleriyle İstanbul'da güzel eserler yaptırmaya başladı. Bir gün Mimar Sinan Usta'yı çağırdı ve dedi ki "Usta benim için İstanbul'da güzel bir yerde güzel bir külliye yap."
Sinan: "yapayım sultanım nereye?" Dediğinde "yerini sen seç" dedi Mihrimah. Ve Sinan, Üsküdar'da, Sultan Tepesi'nin yamaçlarını seçti, Mihrimah Külliyesi'ni oraya yaptı.
Mihrimah Külliyesi o kadar zarif ve şehre yakışmıştı ki Üsküdar, İstanbul'un karþýsýnda Mihrimah Külliyesi'yle zenginleşmişti. Mihrimah Külliyesi cidden çok güzeldi. Ve ondan sonra Sultan Tepesi'nin yamaçlarına yapılan bütün ahşap evler Mihrimah'ın güzelliğine uysun diye özel bir mimari izinle yapıldı.
Mihrimah büyür, 18-19 yaşına gelir. Sarayın entrikalarından sıkılan Mihrimah o dönemde politik bir evlilikle Rüstem Paşa'yla evlenir. Rüstem Paşa Mihrimah'ın Ruhuna uygun bir damat olmamıştı. Ve Mihrimah içine kapandı, sonra kendi gelirleriyle İstanbul'da güzel eserler yaptırmaya başladı. Bir gün Mimar Sinan Usta'yı çağırdı ve dedi ki "Usta benim için İstanbul'da güzel bir yerde güzel bir külliye yap."
Sinan: "yapayım sultanım nereye?" Dediğinde "yerini sen seç" dedi Mihrimah. Ve Sinan, Üsküdar'da, Sultan Tepesi'nin yamaçlarını seçti, Mihrimah Külliyesi'ni oraya yaptı.
Mihrimah Külliyesi o kadar zarif ve şehre yakışmıştı ki Üsküdar, İstanbul'un karþýsýnda Mihrimah Külliyesi'yle zenginleşmişti. Mihrimah Külliyesi cidden çok güzeldi. Ve ondan sonra Sultan Tepesi'nin yamaçlarına yapılan bütün ahşap evler Mihrimah'ın güzelliğine uysun diye özel bir mimari izinle yapıldı.
Şöyle ki;
Külliye'nin arka planında kalan Sultan Tepesi'ne yapılacak evlerin pencere ve kapı büyüklükleri normal boyutlardan 2 / 3 oranında daha küçük yapılacaktı. Bunun amacı ise insanların pencere ve kapı algılaması aynı olduðundan, arkadaki evleri normal boyutta düşünmesini sağlayarak külliyeyi ön plana çıkarmaktı. Yani arkadaki evlerin Pencereleri ve kapıları, Mihrimah Külliyesi'ni daha ihtişamlı göstermeye yardımcı olacaktı. Kısacası Tepesi'ne bakanlar Mihrimah Sultan Külliyesi'ni bir göz aldatmacasıyla 2 / 3 oranında daha büyük görüyorlardı.
Külliye'nin arka planında kalan Sultan Tepesi'ne yapılacak evlerin pencere ve kapı büyüklükleri normal boyutlardan 2 / 3 oranında daha küçük yapılacaktı. Bunun amacı ise insanların pencere ve kapı algılaması aynı olduðundan, arkadaki evleri normal boyutta düşünmesini sağlayarak külliyeyi ön plana çıkarmaktı. Yani arkadaki evlerin Pencereleri ve kapıları, Mihrimah Külliyesi'ni daha ihtişamlı göstermeye yardımcı olacaktı. Kısacası Tepesi'ne bakanlar Mihrimah Sultan Külliyesi'ni bir göz aldatmacasıyla 2 / 3 oranında daha büyük görüyorlardı.
Mihrimah Sultan Külliyesi (Üsküdar) |
Mihrimah Sultan Camii (Edirnekapı) |
Çok sonra Tanzimat yıllarında bir şair bir gün her iki külliyeyi aynı anda görebileceği bir yerde durdu. Ve o zaman bir şeyi keşfetti. Mimar Sinan iki külliyeyi öyle iki noktaya yapmıştı ki; İlkbaharda Sabahleyin Üsküdar'daki Mihrimah Camii'nin iki minaresinin arasından Güneş Doğarken Edirnekapı'daki Mihrimah Camii'nin kubbesi üzerinden ay batıyor, akşamleyin Üsküdar'daki camiinin iki minaresinin arasından ay Doğarken Edirnekapı'daki camiinin kubbesi üzerinden güneş batıyordu.
Kadının adı Mihrimah idi. Yani ay ve güneş. Ve Mimar Sinan öyle iki yere iki külliye yapmıştı ki, gökkubbenin altında binlerce yıl adını andırabilecek bir güzelliği ona hediye etmişti aslında. Belki de bu olağanüstü düşünce, naif ve dillendirilmemiş bir sevdanın sonucu aklına gelmişti Sinan'ın ...
--
Ahmet Eser
Kadının adı Mihrimah idi. Yani ay ve güneş. Ve Mimar Sinan öyle iki yere iki külliye yapmıştı ki, gökkubbenin altında binlerce yıl adını andırabilecek bir güzelliği ona hediye etmişti aslında. Belki de bu olağanüstü düşünce, naif ve dillendirilmemiş bir sevdanın sonucu aklına gelmişti Sinan'ın ...
--
Ahmet Eser
0 yorum:
Yorum Gönder