1991 yılında Azerbaycan Parlamentosu’nun halktan gelen baskılar
karşısında Dağlık Karabağ’ın özerk bölge statüsünü ilga etmesine
karşılık Dağlık Karabağ Parlamentosu bir referandum düzenleyerek cevap
vermiştir. Çoğunluğu Ermenilerin oluşturduğu bölgede referandum
sonucunda Dağlık Karabağ Parlamentosu bağımsızlığını ilan etmiştir.
1992’de Sovyet birlikleri de bölgeden çekilmiştir.
Hocalı’da
gerçekleştirilen katliama giden süreçte, Ermenileri Rusların
desteklediği yönünde ciddi bulgular bulunmaktadır. Ermeni gönüllülerden
oluşan silahlı gruplar Karabağ’a yerleştirilmiştir. Ardından Gorbaçov,
25 Temmuz 1990’da yayımladığı bir kanun ile SSR (Sovyet Sosyalist
Cumhuriyeti) kanunları dahilinde olmayan silahlı grupların kurulmasını
yasaklamış ve kanunsuz olarak saklanan silahlara el konulmasını
sağlamıştır. Bu kanunla birlikte Azerbaycan’ın bütün bölgelerinde av
silahları da dahil olmak üzere silahlar toplanmış, Dağlık Karabağ’da ise
bu görev Rus askerleri tarafından yerine getirilmiştir. 1990 yılının
Ağustos ve Eylül aylarında Ermeniler saldırılarını doğrudan Azerilere
yöneltmeye başlamışlar, otobüs baskınları, yol kesme gibi terör
eylemlerine kalkışmışlardır. 1990 yılı başlarında yaklaşık 186 bin
Azeri, Ermenistan’dan Azerbaycan’a gitmeye zorlanmıştır. Ekim 1991’de
ilk Azeri köyü Ermenilerce ele geçirilmiştir. Hocalı Katliamı, Rus
askerlerinin desteğiyle 25–26 Şubat 1992’de Hocalı’ya ulaşan Ermeni
kuvvetlerince gerçekleştirilmiştir. Rusya olaylarla ilgisinin olmadığını
iddia etse de, Rus ordusuna ait 366. alayın 1991’in sonbaharından beri
Ermenilerin safında savaştığı, alaydan kaçan dört askerce
doğrulanmıştır.
10 bin nüfuslu Hocalı’da olaylar sırasında
yaklaşık 3.000 Azeri bulunmaktaydı. Saldırıda ölenler hakkında verilen
resmi rakam 613 kişi olmakla birlikte, katledilen toplam Azeri sayısının
1.300 kişi olduğu söylenmektedir. Saldırılar sırasında Hocalı’da
yaşayan Ahıska Türkleri de evlerinde yakılarak öldürülmüştür. Kadın,
çocuk ve yaşlılar da dahil olmak üzere siviller katledilmiştir.
Katliamın ilk gecesinde sekiz aile bütün fertleriyle öldürülmüş, 700’den
fazla çocuk anne ya da babasını kaybetmiştir. Yaralılar ise 1.000’in
üzerindedir. Katliama tanık olan bir gazeteci, yaşananları şu şekilde
aktarmaktadır:
“Dağlık Karabağ’ın Hocalı kentinin düşüşünü bir
gün boyunca yaşadım. Görüntülerle belgeledim ve video çekimleriyle bir
günde 1.300 Azerbaycan Türk’ünün Ermeni çetecilerce öldürülüşünü bütün
dünyaya duyurdum. Hocalı katliamı anlatılamaz bir vahşetti. Azerbaycan
yönetimi ve Cumhurbaşkanı Ayaz Mütellibov, olayı dört gün boyunca
kamuoyundan gizlemeye çalıştılar. Bütün Azerbaycan şok olmuştu. Ermeni
bıçaklarından, kurşunlarından kurtulmayı başaranlar; kadınlar, çocuklar,
ihtiyarlar karlı dağlarda tipi altında Agdam’a gelmeyi başardıklarında
çoğunun ayakları donmuştu. Bazılarının ayakları ise kangrenden dolayı
kesilmişti. Ermeniler vahşetin her türlüsünü sanki ibret olsun, örnek
olsun diye yapmışlardı. İhtiyar dedelerin, yaşlı anaların yüzleri
jiletlerle doğranmış, genç kadınların göğüsleri peynir gibi kesilmiş,
bebeklerin kafa derileri yüzülmüştü. Hocalı ile Agdam arasındaki 12
kilometrelik orman boyunca cesetler dizilmişti.”
Gelişmelere
seyirci kalan BM ve Batılı devletler, Ermenilerin yaptıkları katliamlara
ve işgal hareketlerine ciddi bir tepki göstermemişlerdir. Ermenilerin
Mayıs 1992’de Nahçıvan’a saldırmalarından sonra Türkiye 1921 Kars
Anlaşması çerçevesinde bölgeyi korumak için askerî müdahalede
bulunabileceğini açıklamıştır. Uluslararası toplum, ancak Ermenilerin
nüfusu 60 binden fazla olan Kelbecer’e saldırmasıyla harekete geçti.
BMGK, 822 sayılı kararı ile Ermeni kuvvetlerinin işgal altındaki
topraklardan çekilmesini istedi, ancak bu sonuç vermedi. Kararın
ardından AGİT bünyesinde arabuluculuk çalışmaları başlatıldı.
1994
yılında iki taraf arasında ateşkes ilan edilmiştir. Savaş sonrası
çözüme kavuşturulamayan bir diğer sorun da, ülke içerisinde yerinden
edilen ya da sığınmacı durumuna düşen bir milyon civarı Azeri’dir.
Bunların büyük bir çoğunluğu Azerbaycan sınırları dahilinde
yaşamaktadırlar. Azerbaycan nüfusunun %10’undan fazlası ülke içinde
yerinden edilmiş sığınmacılardan oluşmaktadır ki bu, kişi başına dünyada
yerinden edilmiş en büyük nüfus hareketlerinden biri anlamına
gelmektedir. Bu insanlar hâlâ Ermenilerce işgal edilen topraklarda
bulunan evlerine geri dönmeyi beklemektedirler. Azerbaycan
Cumhuriyeti’nde yaşadığı yeri terk etmek zorunda kalan veya başka
ülkelerden Azerbaycan’a gelen Azerbaycan vatandaşları, Azerbaycan
hükümeti tarafından “göçkün” olarak adlandırılmaktadır. Sorunlarına hâlâ
kalıcı çözümler bulunamayan göçkünler; mesken, iş, yiyecek, sağlık,
eğitim ve can güvenliği gibi birçok sorunla karşı karşıyadırlar. Bu
kişiler Bakü ve çevresinde, zor koşullar altında çadırlarda,
barakalarda, okul ve yurtlarda, pansiyonlarda, dükkanlarda, yük
vagonlarında, hatta yol kenarlarında yaşam mücadelesi vermektedirler.
kaynak:http://azerbaycan.ihh.org.tr/insan/hocali/hocali.html
0 yorum:
Yorum Gönder