Yazıp yazmamak konusunda tereddüt yaşarım her 24 Kasım’da.
Bugün ben yazmasam, hiç konuşmasam da başkalarının yazdığını okusam, konuştuklarını dinlesem derim. Derim de kendime söz geçiremem.
İhtimal, bugün neler işitecek yahut göreceksiniz diyerek sözü açalım şimdi.
Gazeteleri ve televizyon haberlerini öğretmenlerin sorunları meşgul edecek bugün. Mesleğin kutsallığına dair herkesin sözü olacak. Biri şehirden diğeri taşradan iki öğretmen portresi gelecek önünüze. Muhtemelen, ders dışı zamanlarda taksicilik yapıp geçimine katkı yolu arayan ve orta yaşı çoktan geçmiş bir öğretmen ile, mesleğe köyün birleştirilmiş sınıfında adım atmış genç, bir o kadar idealist başka bir öğretmen portresi olacak göreceğiniz.
Problemler dizi dizi sıralanacak. İlerleyen saatlerde canlı oturumlar düzenlenecek televizyon stüdyolarında. Öğretmenlerin yüzde 72’sinin ek iş yaptığını, yüzde 56’sının kirada oturduğunu, yüzde 76’sının banka kredisi alarak geçimini yürütmek zorunda kaldığını söyleyecekler mesela. Türkiye’deki öğretmenlerle OECD ülkelerindeki öğretmenlerinin maaşı kıyaslanacak. Danimarka’da işe yeni başlayan öğretmenin yıllık 35 bin 368 dolar gelirine mukabil bizdeki rakamın yıllık 12 bin 150 dolarda kaldığını işitmeniz mümkün olacak.
Pazarcılık, boya-badana, tamirat, garsonluk, nakliye, oto alım-satım gibi ek işlerle uğraşıp evine yorgun argın dönen bir öğretmenin yıl boyunca oku(ya)madığı kitap, gazete sayısının istatistiğine göz atılacak. Seyircinin kahir ekseriyeti, rakamlarını geçtiğimiz günlerde yapılan bir anketten aldığım ve mesela diyerek yazdığım şu durumlara bakarak sinirlenecek ve öğretmenlerin aslında üç ay yattıklarını dile getirecek.
Eğitim sendikalarının yetkilileri, öğretmenlerin hak ettikleri yaşam koşullarına kavuşturulmaları gereğini beyan ederken, öğretmen açığını kapatmak için uygulanan sözleşmeli ve ücretli atama biçimine karşı olduklarını söyleyecekler. Şehirde tek maaşla geçim savaşı veren öğretmenin kira, yakıt, eğitim, giyim ve sağlık giderleri, mevcut gelirle mukayese edilecek. Sendika yetkilileri, dünya görüşleri hariç hemen her konuda söz birliği edecekler.
Muhtelif yerlerde karşı nutuklar duyulacak bunlara cevaben. İşlerin yolunda gittiği, önceki dönemlerin istatistikleriyle mukayese edilerek anlatılacak.
Sıra öğretmenlere gelecek sonra. Onlar, senede bir gün hatırlanmanın sembolik değerini bir kenara bırakıp, ellerini öpmek için sıraya giren öğrencileri sebebiyle duygu seline kapılacaklar. İz bırakan öğretmenleri uzak yerlerden arayanlar olacak muhtemelen. Ben 105 Ayşe diyecek biri. Şimdi filan yerde öğretmenim, mühendisim, doktorum, polisim. İyi ki varsın öğretmenim. Emekli öğretmenlerden, hayata ve insana gerçek anlamda emek vermiş olanlarına ev ziyaretleri yapılacak, hatıralar canlanacak.
24 Kasım yazılarımda hep söylediğim şeyi tekrar edeyim aziz okuyucu. Gidin ve bir öğretmeninize merhaba deyin bugün.
***
Emekli Öğretmen Seyfeddin Karahocagil’e ait şiirden:
Bayramda Öğrencilerim...
Minicik dudakların arkasında bir şey var.
Bugün ben yazmasam, hiç konuşmasam da başkalarının yazdığını okusam, konuştuklarını dinlesem derim. Derim de kendime söz geçiremem.
İhtimal, bugün neler işitecek yahut göreceksiniz diyerek sözü açalım şimdi.
Gazeteleri ve televizyon haberlerini öğretmenlerin sorunları meşgul edecek bugün. Mesleğin kutsallığına dair herkesin sözü olacak. Biri şehirden diğeri taşradan iki öğretmen portresi gelecek önünüze. Muhtemelen, ders dışı zamanlarda taksicilik yapıp geçimine katkı yolu arayan ve orta yaşı çoktan geçmiş bir öğretmen ile, mesleğe köyün birleştirilmiş sınıfında adım atmış genç, bir o kadar idealist başka bir öğretmen portresi olacak göreceğiniz.
Problemler dizi dizi sıralanacak. İlerleyen saatlerde canlı oturumlar düzenlenecek televizyon stüdyolarında. Öğretmenlerin yüzde 72’sinin ek iş yaptığını, yüzde 56’sının kirada oturduğunu, yüzde 76’sının banka kredisi alarak geçimini yürütmek zorunda kaldığını söyleyecekler mesela. Türkiye’deki öğretmenlerle OECD ülkelerindeki öğretmenlerinin maaşı kıyaslanacak. Danimarka’da işe yeni başlayan öğretmenin yıllık 35 bin 368 dolar gelirine mukabil bizdeki rakamın yıllık 12 bin 150 dolarda kaldığını işitmeniz mümkün olacak.
Pazarcılık, boya-badana, tamirat, garsonluk, nakliye, oto alım-satım gibi ek işlerle uğraşıp evine yorgun argın dönen bir öğretmenin yıl boyunca oku(ya)madığı kitap, gazete sayısının istatistiğine göz atılacak. Seyircinin kahir ekseriyeti, rakamlarını geçtiğimiz günlerde yapılan bir anketten aldığım ve mesela diyerek yazdığım şu durumlara bakarak sinirlenecek ve öğretmenlerin aslında üç ay yattıklarını dile getirecek.
Eğitim sendikalarının yetkilileri, öğretmenlerin hak ettikleri yaşam koşullarına kavuşturulmaları gereğini beyan ederken, öğretmen açığını kapatmak için uygulanan sözleşmeli ve ücretli atama biçimine karşı olduklarını söyleyecekler. Şehirde tek maaşla geçim savaşı veren öğretmenin kira, yakıt, eğitim, giyim ve sağlık giderleri, mevcut gelirle mukayese edilecek. Sendika yetkilileri, dünya görüşleri hariç hemen her konuda söz birliği edecekler.
Muhtelif yerlerde karşı nutuklar duyulacak bunlara cevaben. İşlerin yolunda gittiği, önceki dönemlerin istatistikleriyle mukayese edilerek anlatılacak.
Sıra öğretmenlere gelecek sonra. Onlar, senede bir gün hatırlanmanın sembolik değerini bir kenara bırakıp, ellerini öpmek için sıraya giren öğrencileri sebebiyle duygu seline kapılacaklar. İz bırakan öğretmenleri uzak yerlerden arayanlar olacak muhtemelen. Ben 105 Ayşe diyecek biri. Şimdi filan yerde öğretmenim, mühendisim, doktorum, polisim. İyi ki varsın öğretmenim. Emekli öğretmenlerden, hayata ve insana gerçek anlamda emek vermiş olanlarına ev ziyaretleri yapılacak, hatıralar canlanacak.
24 Kasım yazılarımda hep söylediğim şeyi tekrar edeyim aziz okuyucu. Gidin ve bir öğretmeninize merhaba deyin bugün.
***
Emekli Öğretmen Seyfeddin Karahocagil’e ait şiirden:
Bayramda Öğrencilerim...
Minicik dudakların arkasında bir şey var.
Gözlerinde, yanıp sönen bir alev...
Dolu gönüller, durmayan kıpırdayan eller, Gözleri gözlerimde...
Kalplerinin sıcaklıklarını kalbimde hissediyorum. -Gelin çocuklar....
Yarım yamalak Türkçesi ile;
-Öğretmenim bayramınız kutlu olsun. Dedi.
Hele bitirmeden sözlerini,
Tonton ellerine şekerleri sıkıştırıp,
Öpüverdim gözlerini
(Nisan-1960-Van-Başkale)
0 yorum:
Yorum Gönder