MÜŞAHEDE //Ahmet Güldağ
aguldag@ihlas.net.tr
http://www.merhabagazetesi.com.tr/sablon.php?dosya=yazi.php&yazar=30&bolum=YAZAR
5 Ekim 2008
Önceki
yazımda Osmanlı Padişahlarından Cumhuriyet dönemi tarihçilerimizin bizlere “Yasakçı Hünkâr” diye bilhassa Mey( şarap), Afyon ve
Fal’a bakma yasakları ile tanıttıkları Sultan IV. Murad ile ilgili öz geçmiş ve
bir olayını sunmuştum.
Bilhassa içki yasağı üzerinde sık konuşulup
yazılarak, olmuş veya olmasa da atfen söylenilmiş hayli fıkralar mevcut.
Bunlardan
birini sunarken dikkat çeken diğer birini de bu günkü yazıma bırakmıştım.
O
zamanlar Anayasa, Yargıtay, Danıştay ve Sayıştay gibi mahkemeler bulunmadığı
için Padişahın fermanı kanun yerine geçtiğinde hemen tatbik edilmekte.
Olayı
beraber okuyalım.
***
IV. Murat bir gece, tebdil-i kıyafet İstanbul’a indiğinde karşıya geçmeye karar
verip bir sandal kiralar.
Sandalcı müşterisinin Sultan olduğundan bihaber kürekleri çekmeye devam
eder.
Bir ara, sandalın yanından sarkan bir ipi çeker. İpin ucunda bir testi!
Sultan, “Ne var o testinin içinde?’’
diye sorar. Sandalcı “Ne olacak mey
işte’’ derken gülerek müşterisine de ikram eder.
Yasak fermanı çıkarsa da şarapla ilgisi eksik olmadığı söylenen IV. Murat
ikramı kabul eder ama yine de, “Mey
yasak. Hünkârımız görse kafanı vurdurtur. Korkmuyor musun?” diye sormaktan
kendini alamaz.
Sandalcı “Yahu Hünkâr nerden görecek
bizi denizin ortasında” deyiverir.
Biraz zaman geçer. Sandalcı bu kez de, teknenin tahtalarından birini
kaldırıp aradan afyon çıkarır ve nargilesine atarak körüklemeye başlar.
Gönlü zengin kayıkçı, müşterisine de ikram edince, Sultan da kabul ederken
yine sormadan edemez ve yasağı hatırlatır.
Sandalcı normal kimse bildiği müşterisine yine aynı şekilde, cevap verir.
Biraz daha sonra Bizim sandalcı cebinden fal taşlarını çıkartır. Müşterisine
“Ver 5 akçe de falına bakayım’’ der.
IV. Murat en çok falcılığa kızarmış meğer. İçinden “Hadi biraz daha sabredeyim’’ diyerek sakinlik içinde beş akçe
verip “Bak bakalım” der..
Fal taşlarını elinde çalkalayıp atan sandalcı, “Efendi, sorunu sor bakalım’’ teklifine müşteri; “Hünkâr şu anda nerde bak bakalım?’’
der.
Sandalcı taşlara bakıp “Hünkâr bu
denizdedir’’ diyerek cevaplar.
Müşteri güya endişelenmiş havalarına girip, “Sakın yakınımızda bir yerde olmasın iyi bir bak’’ diye sorunca
Falına tekrar bakan kayıkçı, birden gerçeği görüp karşısındakinin Sultan olduğunu
anlar ve…
Hemen karşısındaki müşterisinin ayaklarına kapanıp, “Affet beni Hünkârım’’ diyerek yalvarmaya başlar. Yalvarmalar
kıyıya dönene kadar devam eder. .
***
Karaya çıkan Sultan bu yalvarmalara dayanamayıp “Sana bir soru sorucam. Eğer bilirsen seni affederim. Bilemezsen boynunu
anında vurdurucam’’ deyince….
Sandalcı sevinçle, “Padişahım çok
yaşa’’ der ve merakla soruyu beklemeye başlar.
Hünkâr sandalcıya, “İstanbul’a
dönüşte hangi kapıdan girecem?’’ diye sorar.
Sandalcı düşünür. Hemen cevap verirse Hünkâr o kapıdan değil de başka
kapıdan girip kendisinin kellesini gidereceğini tahmin ile yarı itiraz sayılan
teklifini yapar.
“Hünkârım şimdi ben
hangi kapıyı söylesem, siz başka kapıdan girersiniz. Affınıza sığınarak,
gireceğiniz kapıyı bir kâğıda yazsam ve size versem; Kapıdan geçtikten sonra
okusanız olur mu?’’ der.
Hünkâr başını “Olur’’anlamıyla
sallayınca, sandalcı tahminini yazıp kâğıdı verir.
Padişah sözünde durup okumadan cepkeni içine koyar kâğıdı ama. “Bu falcı hayli işler açabilir başımıza”
diye de düşünmüş olabilecek ki verdiği ikinci söz yani boynunu vurdurmamayı
dikkate almayıp. Orada karşılayanlara gizlice “Hemen boynunu vurun bu kâfirin’’ emrini verir ve emir yerine
getirilir.
IV. Murat verdiği bu emirden rahatsızda olmuş ki. Kendini haklı çıkarmak
için İstanbul surlarında ki isimli kapılardan değil de bilinmeyen yani falcının
da bilemeyeceği bir kapıdan girmiş olmakla haklı çıkacağını düşünüp.
“Hemen haber verin
ustalara yarım saat içinde Surlara yeni
bir kapı açıla! İstanbul’a ordan girecem” emrini verir
Yarım saate bile varmadan surlarda yeni delik açılarak yapılan kapıdan
Sultan emrindekilerle beraber girer ve Falcının kâğıdında, kapının ismini
bilemeyeceğinden emin olarak herkes yanında açarak okur.
Sandalcının kâğıdında şunlar yazılıdır.
“Hünkârım, yeni kapınız vatana millete hayırlı olsun’’
***
Hünkâr bundan üzülür mü üzülmez mi belli değildir? Ama o kapının adı bugün de
aynen söylendiği gibi “Yeni Kapı”
olarak anılmaktadır.
Bu fıkra eksiği veya fazlası ile pek çoğumuz bilebilir.
Bendeniz tekrar etmek şunu vurgulamak istedim
Tahmin ve aceleci düşüncelerle
tatbikat değil.
Bu günlerde bile olagelen olaylarda bile
“İşin aslını öğrenip kanıtladıktan sonra karar
vererek tatbikatta haksızca bir işlemden kaçınılmalı”
Diye düşündüğüm için
***
Sağlık ve esenlik içinde yaşam dileğimle…