Halil Sahillioğlu'na saygı
M. Şükrü Hanioğlu
Sahillioğlu'na göre, Osmanlı'nın gelirler için
güneş, harcamalar için ay yılını kullanması bütçede açığa yol açıyordu.
Hoca, "sıvış yılı" adı verilen bu arada ortaya çıkan mali buhranları ve
toplumsal neticelerini irdelemişti
Geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz, tarihçiliğimizin seçkin simalarından Profesör
Halil Sahillioğlu'nun
vefatı gazete iç sahifelerindeki küçük notlar ve tarih ve arşivcilik
iletişim sitelerindeki kısa yazılarla kamuoyuna duyuruldu.
Tarihçiliğimize önemli katkılar yapmış, kelimenin gerçek anlamıyla âlim
bir bilim insanının kaybının bu denli ilgisizlikle karşılanması
fazlasıyla üzücüdür.
Bu ilgisizlik toplumumuzun her alanında geçerli olan bir
Gresham Kanunu'ndan bahsetmenin mümkün olduğunu göstermektedir. Diğer bir ifadeyle her alanda "
kötü," "
iyi"yi piyasadan kovmaktadır. Bilginin hızla ticarîleştiği, bu nedenle de popülerleştirildiği bir ortamda "
içerik" ve "
kalite"nin yerini "
sunum" ve "
çarpıcı"lık alırken, her alanın "
iyi"si piyasadan çekilmekte, "
kötü"sü ise revaç bulmaktadır.
Sahillioğlu ve tarih
Merhum Profesör Sahillioğlu, tarihin sadece popüler değil akademik seviyede de bir "
şuur aşılama aracı" olarak görüldüğü, bu nedenle de "
ihtişam dolu bir geçmişin"
yeniden inşaı amacıyla üretildiği bir toplumda ona farklı yaklaşılması
gerektiğini düşünen akademisyenlerden birisiydi. Kendisi bunun yanısıra,
Hicrî 951-52 Tarihli Mühimme Defteri gibi çok önemli vesikaların
transliterasyonlarını yayına hazırlamakla birlikte, belgenin sadece
yeniden neşrinin değil, tahlilinin ve tarihsel bağlamına oturtulmasının
gerekli olduğunu analitik araştırmalarıyla ortaya koyuyordu.
Merhum Sahillioğlu bu alanda kişisel bir tavır sergilemekten ziyade tarihçiliğimizdeki bir okulun görüşlerini dile getiriyordu.
Braudel ve
Annales Okulu'ndan etkilenen Profesör
Ömer Lütfü Barkan'ın
Osmanlı tarihine onun iktisadî temelleri çerçevesinde yaklaşılmasının
gerekliliğini savunarak İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'nde
başlattığı çalışmalar, Türkiye'de gerçek anlamda bir tarih metodolojisi
değişimine neden olmuştu. Bu açıdan bakıldığında merhum Barkan'ın
tarihçiliğimize sadece ürettiği son derece değerli eserlerle değil,
getirdiği kapsamlı yaklaşım değişikliğiyle de büyük bir katkıda
bulunduğunu belirtmek gereklidir.
Barkan ile başlayan bu yaklaşım değişikliği, Osmanlı geleneksel iktisadî
yapısının temellerini ele alan, sanayileşmenin gerçekleşmeme
nedenlerini tartışan
Mehmet Genç, Tanzimat öncesi modernleşme çabalarının malî arka plânını ortaya koyan
Yavuz Cezar, on dokuzuncu asır Osmanlı ziraî ekonomisinin nasıl işlediğini açıklığa kavuşturan
Tevfik Güran gibi
seçkin akademisyenler tarafından sürdürüldü. Bu çalışmalar sadece
Osmanlı tarihinin anlaşılmasını değil, onun Avrupa ve dünya tarihi
içindeki yerinin de daha iyi kavranmasını sağladılar.
Profesör Sahillioğlu bu son derece önemli yaklaşım değişikliği
çerçevesinde Osmanlı para tarihini, bilhassa on sekizinci asır
ortalarına kadar tüm detaylarıyla inceleyerek, para kullanımının toplum
üzerindeki etkilerini ayrıntılı çalışmalarla ortaya koydu. Bir mücevher
ustası gibi en ince detayları üzerinde çalışarak para tarihimizi yeniden
inşa ettiği doktora ve doçentlik tezleri
(17. Yüzyıl Sonlarına Kadar Osmanlı Para Tarihi ve Bir Asırlık Para Tarihi, 1640-1740) uzun
süre basılmamakla birlikte bu alandaki en önemli araştırmalar olma
özelliklerini korudular. Bu konuda yeni çalışmalar, meselâ Profesör
Şevket Pamuk'un kapsamlı eseri
A Monetary History of the Ottoman Empire ile
bayrağın daha yükseklere çıkarıldığı gerçektir. Ama bayrağı göndere ilk
defa çekme onurunun merhum Sahillioğlu'na ait olduğunu belirtmek
gerekir.
Profesör Sahillioğlu para tarihi dışında kölelik, ticaret, bütçeler,
esnaf örgütlenmeleri ve gümrükler benzeri konularda Osmanlı iktisadî ve
toplumsal yapısını aydınlatan örnek çalışmalar kaleme aldı.
İstatistikler ve bâzıları kısmî ekonomik model tahlillerini de kullanan
bu çalışmalar bir anlamda 1960'larda
Journal of Economic History tarafından
başlatılan Yeni İktisat Tarihi (Cliometrics) devriminin Türkiye'deki
yansımaları olarak görülebilirler. İlginçtir ki, Amerika ve Avrupa'da
iktisat tarihçilerinin tarih bölümlerinden ekonomi bölümlerine geçmeleri
sonucunu doğuran bu devrim, Türkiye'de Barkan sonrasında daha erken bir
tarihte yaşanmıştı.
Sıvış yılı buhranları
Merhum Sahillioğlu zikrettiğimiz çok yönlü katkıları ve öncü eserlerinin
yanısıra 1967'de, Osmanlı tarihindeki değişik siyasî ve toplumsal
buhranların temel nedenlerinden birisinin malî bir uygulama olduğunu
savunan ufuk açıcı bir çalışma da kaleme almıştı. Yayınlanmadan önce
Londra'daki bir konferansta tebliğ olarak sunulan bu araştırma, Osmanlı
maliyesinin gelirler için güneş, harcamalar için ise ay yılını
kullanmasından yola çıkarak, iki yıl arasındaki 11 günlük farkın, her 33
Hicrî yıl için 32 bütçe yapılması zorunluluğu doğurduğunu, bunun ise
bütçede bir yıllık masraf tutarında bir açık yarattığını ortaya
koyuyordu.
Sıvış yılı adı verilen bu arada kaynayan, "
sıvışan" senelerde
ortaya çıkan malî buhranları ve bunların siyasî ve toplumsal
neticelerini irdeleyen bu çalışma, ekonomist vurgusunun kuvvetliliğine
karşın, gerçekten de tarihçiliğimizin en parlak analizlerinden
birisidir. Bu tahlil sadece Osmanlı İmparatorluğu'nun değil, bütçe
yapımında benzer yöntemler izleyen İslâm devletlerinin tarihlerinin
anlaşılmasına da yardımcı olacak neticeler ortaya koymuştur.
Hoca'ya saygı
Tarihçiliğimizin yüzaklarından birisi olan merhum Sahillioğlu son derece
mütevazi bir insandı. Başta okunması zor siyakat olmak üzere değişik
yazı türlerine olan fevkâlâde hâkimiyeti nedeniyle Başbakanlık Osmanlı
Arşivi'nde çalışırken, sökemedikleri kelimeler konusunda kendisinden
yardım isteyenleri, araştırmasını bölme pahasına kırmaz ve çoğunu
tanımadığı tarihçilere âdeta gönüllü yardım servisi hizmeti sunardı.
Başka bir ülkede yaşasaydı aldığı ödülleri koyacak yer bulmakta
zorlanacak olan merhum Halil Hoca, tevazu'un zaaf olarak algılandığı,
bilgiyi popülerleştirerek ticarete hazırlayanların el üstünde tutulduğu
bir ortamda fazlasıyla hakettiği övgülerin pek azına nâil olabildi.
Kendisinin vefâtı sonrasında değeri daha iyi anlaşılan âlimler zümresine
katılacağı şüphesizdir. Yaşarken tamamlandığını göremediği eserlerinin
toplu yayını tarihçiliğimize yaptığı önemli katkıların daha iyi
değerlendirilmesine yardımcı olacaktır.
http://www.sabah.com.tr/Yazarlar/hanioglu/2012/04/01/halil-sahilliogluna-saygi