Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

Dr.M.ULUTÜRK

24 Ağustos 2011

Bagimsizligin Sairi Kasim Amancolov (1911-1955)

Kazakistan'da bu sene unlu sair Kasim Amancolov dogumunun 100. yilinda genis capli aniliyor. Bu anma etkinliklerine Avrasya Yazarlar Birligi'nin de katildi ve Kardes Kalemler Dergisinin son sayisini Kasim Amancolov ozel sayisi olarak yayinladi. Basta Avrasya Yazarlar Birligi Baskani Sayin Yakup Deliomeroglu ve Kardes Kalemler Dergisi Genel Yayin Yonetmeni Ali Akbas olmak uzere emegi gecen herkese tesekkur ediyoruz.

Ayrica Ali Akbas basyazisinda bu sene Yalova'da yapilacak olan Turk Lehceleri Ceviri Sempozyumu ve Atolyesi'nin de Kasim Amancolov'a armagan edilecegi mujdesini vermektedir. Bu buyuk bir kadirsinaslik ornegidir. Kutluyorum.

Kardes Kalemler Dergisinde Kasim Amancolov siirleriyle ilgili bir cok yazi yer almaktadir. Biz de Kazakistan'in onemli edebiyat tarihcilerinden Prof. Dr. Serik Kiyrabayev'in Bagimsizligin Sairi Kasim Amancolov isimli makalesini Turkiye Turkcesine aktararak bu sayiya katkida bulunmaya calistik. Uc ciltlik Sovyet Donemi Kazak Edebiyati eserinin yazari olan Serik Kiyrabayev gerci bu makalesini bundan on sene evvel yazmis ama degerini hic kaybetmemis. Amancolov ile ilgili okudugum makaleler icinde en begendigim makaleydi ve bu da aktarma yapmak icin onu tercih etmeme sebep oldu.

Amancolov'u yakindan tanimak isteyenler icin makalemin metnini asagida veriyorum.

Saygilarimla,
Istanbul,
Abdulvahap Kara


Bagimsizligin Sairi Kasim Amancolov (1911-1955)
Prof. Dr. Serik Kiyrabayev*
(Kazak Turkcesinden aktaran Abdulvahap Kara)
Edebiyatta bir eseri “tekrar okuma” diye bir kavram vardir. Zaman gecip devirler degistikce daha once okunmus kitaplar tekrar okunur ve yeni anlamlar kazanir. Her buyuk eser okundukca yenilenmis gibi gelir; onun farkli manalari ortaya cikar. Bu sayede ancak gecmisin yazarlarinin kendi donemindeki ve toplum hayatindaki yeri, gunumuz icin onemi ve edebiyata yaptigi sonsuz katki tespit edilir.
Kazaklarin buyuk sairlerinden biri – Kasim Amancolov’un eserlerini bugunku bagimsiz Kazakistan acisindan tekrar okursaniz, onun bagimsizliga olan hasretini, devrinin otelerine gecen dusunce dunyasi ufkunun genisligini ve ileri goruslulugunu acik bir sekilde fark edersiniz. Sairin her kelimesi bagimsizligin siiri gibi isitilir.
“Elli yasinda ulkem var” diye soyleyemedi,
Aklimdan cikmaz icinin yandigi, dertli Abay,
“Ulkem var” diye soyleyecek dogdu gun,
“Ulkem var” diye terennum edeyim ben bugun
Durdursun artik Dede Korkut ezgisini.
Asan* ata, Jelmayani rahat birak,
Sen bulmasan, bizler-bulduk topragin el degmemisini.
“Gulistan”, “Cennetten” eksik miymis,
Su bozkirlar – bizlerin buyudugu eksik miymis.
Hazineli ulke “Kazakistan” denilen.
…Engin bozkirli, genis hosgorulu Kazaklariz,
Kul degiliz, ozgur insanlariz, huruz.
Azili dusmanin baskisina boyun egmeyiz,
Halkimizin dik basini vurusmadan egdirmeyiz.
Andin budur – hur genc, hur kiz! demisti sair Kasim “Kazakistan” (1945) isimli siirinde. Iste tam bugun bu siir bagimsiz Kazakistan’in onuncu yilina yazilmis gibi. Bir kelimesini bile degistiremezsiniz. Siirdeki vatanseverlik duygusunun zenginligi, ulkenin bagimsizligini atalarin ulkusuyle birlestirme fikri, Kazak topraklarinin bugunku hayat tarzinin genis kapsamli portresi onu okuyucularin onunde yuceltir ve ustaligini tanitir. O bozkirlarin zenginligini ve genel hayat tarzini, kendisinin manevi arayislarini siir diliyle ifade eder.
“Kazakistan” denilen benim var bir ulkem.
Kapliyor yarim dunyanin hepsini.
Bu bozkirlarda dedem elinde bayrak dolasmis,
Bu bozkirlari anam yaslariyla sulamis,
Bu bozkirlara aglayarak gelir, avunurum,
Bu bozkirlari gorup ilk defa mutlu oldum,
Bu bozkirlarda buyuyen insanda yoktur baska bir istek! – diyerek sonuclanir siir. Onun ne kadar yuce bir vatanseverlik siiri oldugu gorulmektedir. Onunla yazarin bagimsizligin sairi oldugunu anlarsin. Kasim Amancolov Kazakistan’in bir Sovyet cumhuriyeti olmasinda bile bagimsizligin izlerini aradi, uzaklardaki ulkusunu hayalinde yakinlastirarak resmetti.
Kasim’in kisa hayati (44 yasinda vefat etti) karmasiktir ve agir sikintilarla gecmistir. Onun sairligi 1930’lu yillarda Sovyet edebiyatinin ideolojilesmeye basladigi bir donemde basladi ve cok gecmeden II. Dunya Savasi cephelerinde devam etti. Savastan sag salim donen sair 1950’li yillarin basinda Kazakistan’i etkisi altina alan “milliyetcilik” atesiyle yandi ve uzun bir hastalik doneminden sonra vefat etti. Sairin eserleri Sovyet sansurunun eleginden gecti, orselenip orijinal halinden bambaska bir sekle sokularak basildi. Ancak 1960’li yillarin sonuna dogru Komunist Partisi’nin demir disiplini gevsemeye basladiktan sonra Kasim’in ismi soylenmekle ve onun buyuk sairlik yetenekleri kabul edilmekle birlikte, basilmis siir dizelerindeki tahrifatlar henuz duzeltilmemisti. Kasim’in eserleriyle ilgili arastirmalarda onemli meselelerden biri onun eserlerine metin analizleri yapilarak tekrar yayinlanmasidir.
1930’lu yillarda siirin ideolojinin etkisinde girmeye baslamasindan sonra, siirlere sosyalist ulkeyi, “zafere kazanmis sosyalist ulkenin basarilari”, Komunist Partisi ve onun liderlerini konu etmenin gercek edebi arayislarin degerini dusurdugu malumdur. Lirik siirler kendi gorevini yapamadi, halk siirinin dusunce ve sekil yapisina benzetilerek doneme methi sena duzmekten oteye gidemedi. Boyle bir egilimin baskin oldugu bir donemde edebiyata gelen Kasim’in da kendi doneminin ozelliklerinin disinda kalmasi mumkun degildi. Donemin ideolojik – siyasi etkisi onun ilk siir antolojisi “Omur Siri” (1938) kitabindan acikca gorulmektedir.
Arayis icindeki genc sair bu tarzin edebiyat icin kalici olmadigini cabuk anladi ve kendini topladi. Bu donemde lirik siire biraz ara verdi ve uzun destansi siirler yazdi. “Jambil Toyinda (Jambil Toyunda)” (1938), “Kupiya Kiz (Gizemli Kiz)” (1938), “Biykes (Genc Kiz)” (1940)  gibi destansi siirleri onun siyasete bulasmadan, genis kapsamli konular ile sairlik dusunce ve duygusu ile hayatin gerceklerini tasvir etmeye bir yonelis idi. Bu siirlerde buyuk sairlik hayal de, genclik duygu zenginligi de, hayatin bazi manzaralari da, gercek insan portreleri de, dogaclama sairlik ve betimleyicilik te, tasvirkarlik ta goze carpmaktadir. Kasim Jambil toyuna (1938’de gerceklesti)* dunya edebiyat tarihinin buyuk sairlerini hayali olarak toplayan sairlik imge gucunun genisligini ve az kelime somut simalari ortaya koyma ozelligini bize sergilemektedir.
Gurultusu, buyuk toyun dunyayi sardi,
Gitti asarak engellerden, asirlardan.
- Yol uzun, jelmaya ile ulasamazsin, - diyerek
Parnas’ta Homeros bir an hayal etti.
Firdevsi eline aldi “Sehnamesini”
Iran’nin kursu etti minarelerini.
Emanet ederek Lahuti’ye, selam soyledi,
Kutlayarak Jambil toyunu egdi basini.
Tattimbet bir gunluk mesafeden,
Uzaktan Kurmangazi ezgi dinletti.
Acele kosarak geldi Sultanmahmut
Iki emir arasinda bir gece icinde.
Bu son dizede iki dunya arasindaki celiskili hayati gecerek, dusunerek yasamis Sultanmahmut sairin tum hayati goz onunuzden gecer. Cin’deki Kuomingtang rejiminden kacan Kazak kizinin Sovyetler Birligi’ne ozgurluk arayarak gecmesi gibi hayali bir kahramana temellenmesine ragmen, Cin’deki Kazaklarin hayatindan manzaralar, insan kaderleri, sairlik dusunce ve duygu tasvirlerin bulusmasi “Gizemli Kiz” siirini kendi doneminin onemli siirleri arasina cikardi. Bu siir 1939’da bir yarismada uzun siirlerinin birincisi secildi.
Sairin tasvirlerindeki arayislari onun 1930 ve 1940’li yillarin sinirlarinda yazdigi siirlerinde sikca gorulmektedir. Ozellikle Mayakovski’ye atfettigi “Sair” isimli siirinde acikca gorulmektedir. Buradaki “Eski dunya kapisini tekmeleyerek acarak”, odanin baskosesine cikmaya cabalayan, hayata memnuniyetsiz bir sekilde bakan magrur sairin “dunya-pazarin sirrini cabuk anlayip genclik yerine dert keder gormus” simasini yapmasi muhtesemdir.
Siiri kaldi yureklerde isildayarak.
Sesi kaldi kulaklarda yankilanarak.
Siir lazimdir dunyaya, siir lazimdir,
Ancak nicin oluyor sair adam! – diyerek bitirir siirini. Bu sozleri Kasim’in kendisine de atfedilse yersiz sayilmaz.
Sairin yetenekleri II. Dunya Savasinda cephelerde devam etti. O Kazak edebiyatindaki askerî lirik siirlerin ortaya cikmasi, gelistirmesi ve olgunlasmasinda buyuk bir okuldan gecti. Savas sirasindaki sloganlara, cagirmalara ve methiyelere temellenen bircok siirlere tezat bir sekilde Kasim cephe hayatinin keskin ve acimasiz gerceklerini siirlerinde dile getirdi. Onun siirlerinin lirik kahramani – kanlarini dokerek korpe gencleri yutan savas ejderhasinin agzindaki askerlerdir. Sair askerin basindan gecen olaylar, onlarin duygu ve dusunceleri araciligiyla insana mahsus sabir, cesaret ve yigitlik gibi olgulari ortaya koyar. Gogsu kin ve nefret dolu, bikkinlik ve yorgunlugu bilmeyen guclu asker “Elge Hat (Vatana Mektup)” gonderir,
Dussem de atese ve suya boyun egmem
Askerin postallari gibi canim dayaniklidir, - demektedir. Savas meydanlarinin kan, yagmur ve kar ile karismis camurlu hayatina celik gibi irade gosterip dayanan askerin postallarini sabrin sembolune donusturerek ifade etmistir.
Askerim ben senin gibi
Kan lekesi uniformasinda.
Inatla geliyorum boyun egmeden,
Ecelin soylediklerine.
Inatla geliyorum boyun egmeden,
Yorulsam hic sir vermeden, - demektedir sair “Tolevtay’a” isimli siirinde. Bir askerdeki cesaret, dayaniklilik ve sabrin sirri onun ulkeye mektup seklindeki siirlerinin (Sabit’e, Galiya’ya, Kalmakan’a, Kapan’a vb) hepsinde de vardir. Ates yutan sair askerin icinde yanardag gibi siirler oldugunu bu dizeler bize gostermektedir. Kasim hayati sevmektedir. Bu yuzden “ecelin soyledigine boyun egmez”, kolaylikla teslim olmaz, inadina yasamak icin mucadele eder. Askerî lirik siirin yeni karakterini ortaya koyan Kasim’in bu siirleri – Kazak lirik siir tarihinin yeni bir sayfasini olusturmaktadir.
Bilmiyorum nerede kaybettim,
Endiselenmek, korkmak denilenleri.
Kapisini caldim cehennemin,
Siirle gelerek ben artik.
Askerlerdeki bu sahsi ozellikler insani zafiyetler degil, vatanin bagimsizligini koruma yolundaki olusmus yeni bilinc ve yeni karakterdir. Bu olumle yuz yuze gelinen anlardaki hayatta kalma mucadelesinden dogmaktadir. Onun zaferi beklemesinde bile cesaret ve tahammul vardir.
Bekliyoruz sakalasarak,
Mucadele etsek de kan revan icinde.
Bekliyoruz bu korkunc siperlerde,
Olume gidiyor olsak da aygin baygin.
Ister dayanamayarak demirler kirilsin
Ister goller kurusun, tas ufalansin.
Inatla biz bekledik dayan, yurek,
Bu son, en agir, olsun sinav – demektedir sair.
“Albay Alpin’e” ve “Jilkiaydar” siirleri bu siirlerin ozeti gibidir. Kazak savascilarinin yigitlikleri bu dizelerde buyuk bir ustalikla anlatilmaktadir. Daha dun hakir gorulen bir halkin askeri olan Jilkiaydar’in Berlin caddesinde esir dusen Almanlari cekip cevirmesinden ovunc duyar ve tarihe yonelir. Savastan sonra yazdigi “Koltuk Degnekli Genc” isimli kisa siirinde Kasim:
Koltuk degnekli bir genc gordum de,
Kasti olarak soru sordum geldim de.
- Bir ayagin gorunmuyor, yigidim,
Dunku korkunc cephede mi verdin?
Er kisiymis cevap buldu aniden
Bir tuhaf gulumseme belirdi dudaklarinda.
- Bir ayagim goruyorsunuz burada,
Diger ayagimi ise basiyorum Berlin’de, - demektedir. Siirde iki ayaginin birini kendi ulkesinde, digerini Berlin’de basan askerin karakterinde dunya haritasi ustunde iki ayagiyla saglam bir sekilde duran yigitligi resmetmektedir.
Kasim’in “Dariygasi” – “Olmez Omur Sirini” soyleyen sairin ic dunyasi ve hayata olan bagliligidir. Dariyga – hayata olan sevgisini bozan savas belasindan gecerek gelen askerin o askini biteviye aramaktadir. Kisa siirde savasin korkunc sahneleri de (“Calkalandi dalga, sarsildi dag-zirve”, “Kip-kizil atesin icindeyiz”), insanin tahammul gucunu de (“Cesaretim nerede, gelsene boyle durumda”), hayata olan sinirsiz guven de (“Neredeymis, nerede, Dariyga o kiz”) sozleriyle maharetle tasvir etmistir.
Bu donemdeki epik siirde bir zirve olarak degerlendirilen eser – Kasim’in “Sairin Olumu Efsanesi” isimli destanimsi siiridir. Bu – savasin siddetli aninda, cephede dogmus bir eserdir. Bunun yazilmasina Kasim’in sair arkadasi Abdullah Cumagaliyev’in kahramanca olmesi sebep olmustur. Bir koyde meydana gelen carpismada dusmani yaklastirmadan bir evi siper ederek vurusan Abdullah dusmanin ortasinda kalir. Vurusarak onu susturamayacaklarini anlayan dusman ofkelenerek evi atese verirler. Boyle bir olaya dayanan olguyu sairlik yetenegiyle veciz bir sekilde ozetleyen Kasim, Abdullah’in basindan gecen olaylarla yeni zamanin kahraman karakterini ortaya cikarir. Onun olumunde bile bir kahramanlik vardir. Ates tutan Promethee’yi hatirlatircasina heybetli bir sekilde sehit duser. Ates ruhlu, magrur ve dikbasli Abdullah Bahadir:
Kudret gucu – yeryuzunun,
Kanadini ver yirtici kusun,
Gazabini ver aslanin,
Yuregini ver kaplanin,
Butun dunyanin ofkesi,
Yerles gelerek benim gogsume.
Dusman yoluna atarim seni,
Bomba ol ve patla yurek! – diyerek gazabini ortaya koymaktadir. Kasim karakterinin yigitligi lirik-romantik uslupta, atesli sair hisli bir sekilde buyuk bir hassasiyetle siire doker. Savasin tam ortasindan cikip gelen Kasim’in gazetede yayinlanan destanimsi siirini G. Musirepov “Cepheden esen yeni ruzgâr” diye degerlendirmisti.
Kasim’in askerî lirik siiri sadece cephe hayatinin acimasiz gerceklerini tasvirle degil, ayni zamanda askerin ic dunyasini, dogdugu ulkenin tabiatiyla iliskisini ortaya koymada da buyuk bir oneme sahiptir. O askerlik gorevini Uzakdogu’da basladi ve sonra Kazak topraklarindan gecerek cephelere gitti. Bu yollari ondaki yigitlik, sairlik ruh “Baykal”, “Irtis”, “Sariarka” ve “Oral” gibi siirlerinde dikkati cekmektedir. O tabiatin guzelligini insan duygusuyla birlikte ele almakta ve lirik karakterin ulkusu ve nazik ruh haline, ozlemine, hayaline donusturmektedir. Insan ve tabiati dogrudan iliski icinde gostermektedir.
Uctu kuslar gonlumden,
Ruhumda siir soyledim,
Perde gibi dokulen,
Dolastim ormanlarini.
Semayla inatlasan,
Bastim yuksek zirvelerini,
Gurleyerek gokte soylesen,
Bulutlarin konusmalarini dinledim.
Her dalgayla oynadim,
Vurdum ucan kuslarini.
Parlayarak gelen sungunun,
Sivri ucundan tuttum.
Yattim bir defa ozlemle
Serin, ruzgârli ovasinda.
Dans ettirdim kivirttirarak,
Basi yukseklerde ak kayina.
“Baykal” siirinden yapilan bu alintida lirik kahramanin tabiatla akrabaligi gorulmektedir. Onlar gol civarindaki tabiatin guzel manzarasiyla yuksek romantizme cikmaktadir. Baykal’in ipek duman ortunmus golu, tanin agarmasiyla musiki gibi dokulen siirleri, gole âsik olarak erken uyanan fecir – hepsi de sair hayalini susleyerek, guzel bir resme cevirir. Irtis ve Sariarka civarindan gecerken de, Oral’da mola verdiginde de asker duygusallasir ve dogdugu bozkirlarindan ayrilmak zor gelir.
Sairin kendisi cephede “tabiat anama dogdum benzeyerek” seklinde ifade ettigi gibi, Kasim tabiat afetini kendisinin ic dunyasindaki istirabiyla mukayese eder.
Kan kizartan duz bozkir
Canim gibi yaniyordu.
Aksam sema alaca kizil
Asagiya sarkti donerek.
Donmus gibi bogucu buluta
Oturdum ben sanki bir tas.
Icteki dalga vurdu disa
Sicradi gozumden yas, - diye yazmaktadir ulkesine gonderdigi mektuplardan birinde. Sairin duygusu ne kadar karmasik, agir olsa da, onun ic dunyasi acik bir gercektir.
Savastan sonra Kasim fazla yasamadi. Buna ragmen Kasim diger sairlerden geri kalmayarak baris doneminin yasantisini siirlerinde islemeye gayret etti. Onun bu konudaki siirleri zamani, emegi siradan ovgu degil, guzel manzaralari ve insanin manevi yuceligini tasvir etmeye hasredilmistir. Onlar parlak portreleri ortaya koyar. Bu hususta sairin “Koyun Disi Mercan Gol”, “Ay Altinda Altin Dag” ve “Gunes Kaldiran Kizkardes” gibi siirleri takdire sayandir.
Kasim – yigitligin, tevekkulun sairiydi. Onun cesareti, sairlik baskin gucu, siirlerinin yuksek coskusu insan ruhunun yuceligini ortaya koymaktadir. “Tam Tevekkul” isimli siirinin sairin hayatinin amentusu denilebilir.
Tevekkul edip kulac attim zorluklara,
Cesaret ah, alip goturse zor mudur?
Bu yolculukta basarisiz da olabilirim,
O zaman, dostum, kusurumu bagisla.
Duserim diye yuruyemem agir adimlarla,
Kosarim yararak, carpip vurarak.
Uyusun, geri cekilsin korkaklar,
Endise icinde bakinarak etrafina, yavas adim atarak.
Dussem de kosarak gececegim,
Tedbirliligini aklin ben yapayim.
Duserim, soluk soluga kalirim, yorulurum,
- Gidilecek yere onceden varirim.
Onun “vatani” bugun sarki sozlerine konu edilip soyleniyor. Vatana, millete olan duskunluk, cocukluk duygusu burada cok sicak duygularla gercekci tasvir edilir.
Sende dogdum, sende buyudum, sende olsem,
Gozum acik gitmez bu dunyadan der idim.
Bu – vatana tum benligiyle baglanan insanin samimi sozleridir. Onun lirik karakteri – vatan bozkirlarinin bir ucundan obur ucuna kosarak, ozlemini gideremeyen, bozkirin guzelligine doyamayan, genc delikanli gibi mest olan bir Kazak ogludur. Kasim o Kazak oglunun yigitlik gelenegini, dik basli huyunu ve magrurlugunu siirlerinde ifade eder.
Sallanip dalgasinda sarki soyleyerek buyuyen
Nasil dertli olabilir ki Kazak oglu – demisti “Irtis” isimli siirinde Kasim. Sairin vatan konusunda yazdigi siirlerinin iceriginde de bu magrurluk ve yigitlik yatmaktadir.
Kasim’daki boyle yuksek yigitlik duygusu ve sairlik ic dunyasi bir zamanlar komunist ideoloji tarafindan anlasilmadi. Onun eserlerinde milliyetcilik arandi, suc arandi. Ozellikle 1950’li yillarin baslarindaki Kazakistan’da yer alan siyasi kampanyada Kasim milliyetci olarak yaftalanip onun aleyhinde makalelerin yazilmasi saglandi. Edebiyata yeni girdigimiz ve enstituden yeni mezun tecrubesiz bir genc oldugumuz donemde, bizim de ne yazik ki, bu kampanyalara katki yaptigimiz oldu. Bu kampanya sirasinda onunla ilgili olarak birkac yazi nesretmistim.
Kasim – benim edebiyata ilgi duymaya basladigim donemde cok okudugum, eserlerini ezberleyerek buyudugum ve edebiyat bilgimi gelistirmeme sebep oldugu icin sevdigim sairlerden birisiydi. Ogrenciligim esnasinda 1948’de yayinlanan “Davil (Firtina)”  isimli antolojisi benim hayatim boyunca masamdan ayirmadigim kitaptir. Bu antolojiyi bastan sona ezbere bilirdim. Buna ragmen zaman ve siyasetin etkisiyle sairin hakkinda bir makale (Adebiyet jäne Iskusstvo, 1951, No: 10) yayinladim. Bana bu makalenin yazilmasi icin talimat veren makamlar ayni zamanda Yazarlar Birligi’de Komunist Partisi’nin kapali toplantisinda Kasim’in calismalarinin masaya yatirilacagini soyleyerek bir bildiri sunmami istediler. Ben hakkinda makaleyi yayinlamakla birlikte, sairle yuz yuze gelmekten kacinarak ve onu tamamen yermenin (ozellikle kaderinin nazik bir ortamda oldugu sirada) dogru olmayacagini soyleyerek affimi istedim, ancak ikna edemedim. Sonunda makalemi yumusattim ve Kasim eserlerinin toplumsal ve edebî ozelliklerini ve sanat acisindan onemini ifade ettikten sonra “bazi hatalari da gorulmektedir” diyerek elestirilerimi hafifleterek bir konusma yaptim. Benden bunu beklemeyen Kasim cok memnun oldu. Daha sonra bu toplantindan bahsederken “Onu yerden yere vuracaksin diye talimat verilen bildiri sahibi genc edebiyat elestirmeni Kiyrabayev onlarin istedigi gibi sert bir konusma yapmadi. Benim siirlerim hakkinda genelde gercekleri soyledi. Parti teskilatinin o donemdeki Sekreteri Mustafin Gabiden de gerceklerden uzaklasmadi” demis (K. Amancolov. Sigarmalari. 4. cilt, 1980, s. 220).
Kampanya sona erdikten sonra Kasim’in sairligi konusunda makaleler yayinladim. Bunlarin arasinda “Gercekci ve Tenkitci” ve “Sair Toyu” isimli makalelerimi ve Kasim’in bir ciltlik antolojisine yazdigim onsozu (1991) sayabilirim.
Kasim – rejim ile uzlasmadan bu dunyadan goctu. Onun parti burokrasisine karsi dogaclama yazdigi dizeleri de epey vardir. Onlardan biri – sairin Almati’da bir ev alamadigi donemde dile getirdigidir.
Vermesen, verme bize bir evi,
Yine de terk etmem baskentimi.
Evsiz kalsam da siirlerimle isitirim
Kendimi, karimi ve kucuk cocugumu, - demis o Buyuksehir meclis baskaniyla olan gorusmesinden cikarken. Sehir Parti Komitesinin o donemdeki II. Sekreteri S. Cusipbekov’un evinin yanindan gecerken de:
Cusipbekov yoldasin evine biz,
Bakariz da, her zaman seviniriz.
O gorevden alinana dek, sekreter olmadik,
Nicin sair olduk diye yeriniriz biz, - demistir. Bu siirlerde idari sistemin Sovyet burokratlarini yere vurmakla birlikte, sair olmaktan dolayi bir ovunme duygusu da vardir. O sanata buyuk deger verirdi. Zamani gelince birakilacak sekreterlikten, tahtindan hicbir zaman inmeyecegi sairligi yeglemektedir.
Kasim Kazaklarin milli sairidir. O tum varligiyla, ruhuyla, ic dunyasiyla, sairlik dusuncesi ve yazi sanatiyla Kazaklarin milli varligini tamamlamakta ve olgunlastirmaktadir. Distan bakildiginda, Abay’in ifadesiyle, “Halkin soylemedigi soz var mi?” diye bir soru sorulabilir. Edebiyat sozu, siir sozu, her zaman halkin soylemedigi, tam boyle ifade edemedigi sozdur. Kasim da, kendinden once bircok sairler yasamis olsa da, kendi zamaninin, kendi neslinin sozunu soyledi. Kasim gibi soyledi. O siradan bir yol izlemedi. Onun ifadesiyle soylersek, “kendisinin kullandigi Ombi uzerinden kestirmeden gitti”. Bu yuzden Kasim – siir seven Kazaklarin dostu, manevi destekcisidir. Her evde Kasim kitabi olsun, her Kazak evladi Kasim siirlerini okuyarak buyusun. Bu sozlerimi milli duygu, milli dusunce denileni anlamayan nesiller icin de soyluyorum. Kasim’i okursan, dusuncen gelisir, eksikliklerin tamamlanir, dil ogrenirsin. Kasim – Kazak evladi icin buyuk bir okuldur.


* 3 Ciltlik Sovyet Dönemi Kazak Edebiyatı Tarihi kitabının yazarı.
* Asan Kaygı Jelmaya isimli devesine binerek Kazaklar üşin cennet gibi bir mekan arayan efsane kahramanı – Ç. N.
* Ünlü Kazak şairi Jambıl Jabayev’in (1846-1945) 75. yaş günü için 1938’de Almatı’da büyük bir kutlama, toy düzenlemişti – Ç. N.